İlk kez “Bayram Çocuğu” olduğum şenlik

1940’lı yılların ortalarında, Kütahya Otuz Ağustos İlkokulu’nda öğrenim görüyorum.

Yayınlanma: 22.04.2015 - 17:13
Abone Ol google-news

Öğretmenimiz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram’ına Cumhuriyet bayramı kadar önem verirdi. Bu nedenle hazırlıklara, yeni yıl girdiğinde başlanırdı. Şiirler ezberlenir, sahnelenecek piyeslerin seçimi yapılır, oyuncular seçilir. Ben de bu etkinliklerin içinde yer almaya can atardım. Doğrusu öğretmenim beni görmezden gelmezdi, kutlama töreninde şiir okurdum.

23 Nisan Çocuğu olmayı çok istiyordum. 23 Nisan çocuğu, renkli giysilerle bezenip, kentin ana caddesinde yürüyüş yapan öğrenci taburuna katılmak demekti.. Sonunda bu düşüm de gerçekleşti. Ama İkinci Dünya Savaşı nedeniyle hemen her konuda kıtlık, darlık yoksunluk kol geziyordu. Bayram çocukları için süslü giyseler edinmek de zordu. Çünkü basma kumaş bile vesika ile belli dönemlerde elde edilebiliyordu. Ama öğretmenler kolayını bulmuştu. Bayram çocukları için renkli grapon kağıtlarını toplu iğne ya da yapışkanla birleştirerek, gösterişli giysiler yaparlardı. Başımız da karton taçlarla süslenirdi.

İlk kez bayram çocuğu olduğum 23 Nisan şenliğini hiç unutmuyorum. Bana da kağıttan gözalıcı bir bayram giysisi yapılmıştı. Tacım da tamamlanınca sevinçten yere göğe sığamaz olmuştum. Üstelik bayram nedeniyle bir çift de ayakkabı almıştı ailem. Oysa çocuklara ayakkabı, şeker ve Kurban bayramlarında alınırdı genelde.

Giysileri eve vermiyorlardı. Bayram sabahı erkenden okula giyecektik. Öğretmen kağıt giysilerimizi özenle giydirecekti. Sabaha kadar bayramda yapacağımız geçit törenini ya düşümde gördüm. Sabah erkenden, giysilerimizle tabur olup okul bahçesine dikildik. Sevinçten içim içime sığmıyor. O sabah hava oldukça serindi. Ürpererek, hatta titreyerek de olsa, tören taburu olarak okuldan çıkıp, caddede yürüyüşe geçtik. Halk, yolun iki yanını doldurmuş, coşkuyla bizleri alkışlıyorlardı. Okuldan kışla önüne,(ki orası bayram alanıydı bugünkü büyük çini vazonun olduğu yerin çevresi) doğru ilerlerken, gök gürlemeye başlamasın mı! Yolu yarılamadan, sağanak yağmur boşandı. Çamaşırlarımıza kadar ıslandığımız yetmiyor gibi, kağıt giysiler kısa sürede hamur oldu. Tüm bedenimiz ala yeşile, mora sarıya boyandı. Korkup utanarak ve tir tir titreşerek, birbirimize sokulduğumuzu anımsıyorum.

Acaba kimlerdi o arkadaşlarım? Keşke diyorum, birbirimizi, zaman ve mekanlar içinde yitirmeseydik. Yaşam sağanaklarına tutulduğumuzda, yine birbirimize sıkı sıkı sarılabilseydik!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler