"Yazmak Üzerine Notlar" ve iki farklı bakış...

"Yazmak Üzerine Notlar", Jules Renard'ın günlüğü, yazıya dair kaleme aldıklarının derlemesi ve yaşama bakışının yansıması. Kitabı, Ali Bulunmaz ve Eray Ak'ın değerlendirmeleriyle tanıyoruz...

Yayınlanma: 16.09.2014 - 14:31
Abone Ol google-news

'Yaşamı git gide daha az anlıyorum'

Ali BULUNMAZ

Yazmaya girişen ve sonradan yazar mertebesine erişenlerin ettiği laflar ve kenara köşeye çiziktirdiği notlar, yıllandıkça değerlenip anlamını bulur. Tabii onlar önce gerçekten bulunmalı, gizlendiği yerden çıkarılmalı.

Günlük tutan, defter dolduran ve yazdıklarının dışına taşıp yan tarafa cümle düşenler, bunları genellikle okura ulaşsın diye yapmaz, hatta o sayfaların toplamı çoğu zaman bir akıl defteri olarak çekmecede veya el altında durur. Bu yüzden ortaya saçıldığında okur "beni ilgilendirmez" diyebilir, bu "özel" malzemeye yaklaşmayabilir. Ama tüm bunların bir hazine olduğu, en azından meraklısını heyecanlandırdığı da bir gerçek. Hele içinde yazarın, yazma ya da yaşama yolunda "iki üç" kelamı varsa.

YALIN VE ŞAŞIRTICI

Yazmak Üzerine Notlar, Jules Renard'ın yazı üzerine ne düşündüğünü gösteriyor göstermesine ama bir yanıyla yaşayışına, kafasını kaldırıp etrafa bakınca gördüklerini nasıl yorumladığına da dokunuyor. Günlüğünden süzülüp gelen cümleler, büyük yorgunlukların ardından Renard'ın kendini "kapatmaktan" keyif aldığı bir odaya benziyor.

Renard, hesabı alır gibi davranıyor; günlüğünde bir sürü mesele var: Yazı, yazar, siyaset, ahlak, kendisi... Ama bunları büyük sözlerden öte yalın biçimde kaleme almış. Ne kadar sade, o kadar derin aynı zamanda. "En yalın görünen şeyde şaşırtıcılık da vardır güzellik de: Yalnız çekip çıkarmak gerekir" cümlesi Renard'ın bunu nasıl başardığını gösteriyor. Bir de "ironi insanın edebidir" derken o yalınlık, derinlik ve şaşırtıcılık karşımıza çıkıyor.
Renard, günlüğündeki her satırla bir düşün ortasındaymış gibi kendi yaşamına tanıklık ederken pencereden manzaraya da uzanıyor; dışarı bakarken kendini, kendine bakarken dışarıyı görüyor, bunlardan yansıyanları da sayfalarına geçiriyor. Hayatındaki en iyi ve en anlamlı şeyin ise günlüğü tutmak ve yazdıklarını okumak olduğunu söylüyor. Renard, yazmanın yalancılıkla aynı kapıya çıktığını söylerken günlüğüyle bunu temize çekiyor sanki: Yaşamdan uzağa düşmeden kalem oynatıyor. "Yaşamı git gide daha az anlıyorum, git gide daha çok seviyorum" demesini sağlayan da bu herhalde.

RENARD'IN YAŞAMI, DEĞERLİ VE ANLAMLI BİR ANI

Renard'ın günlüğü, dikkatle süzdüğü cümlelerle kurulu. Kendini de canının istediğini de anlatıyor ama bunu yaparken ne söylediğinden, lafının nereye gittiğinden emin. Güvenmediği veya içine sinmeyen hiçbir şeyi kapıdan içeri almıyor.

Renard'ın, adımlarını sağlam attığı ortada. Yazdıklarının da ona giden yolda düşündüklerinin de üstünden epey geçmiş belli ki. Zarını Dreyfus'tan ve Zola'dan yana atarken ve siyasete girdiğinde yaptığı çalışmalarda da aynı titizliği gösterdiği açık. O titizlik Renard'a takdir edilesi bir bilgelik katıyor. Son dönemeçte bilgeliği zirveye çıkıyor; keşfedemediği pek çok nokta olduğunu, "hiçbir tanımın kendisine yetmediğini" biliyor. Sadece bunlar bile adı geçen bilgeliği anlatmaya yeter.

Renard, "sıradan bir insan kendini tanımaz, yüreğine ilişkin hiçbir şey öğrenmeden ölebilir" diye yazdığında, geleceğe ne denli hakiki bir miras bıraktığının farkında bile değildi belki. Ama onun değeri, gerçeğiyle sahtesini ayırmamıza yardım eden yazar ve insanları anlatmasında. "Bir ölünün ardında bıraktığı anı nasıl da üstün yaşamından, kimse daha değersizleşmiyor" diyen Renard'ın yaşamı, değerli ve anlamlı bir anı olarak kalacak, orası kesin. Yazmak Üzerine Notlar da bunun belgesi.

 

Yazmanın hazzı ve eziyeti

Eray AK

Jules Renard imzasıyla geçenlerde okuyucu karşısına çıkan Yazmak Üzerine Notlar, yazarın ölümünden sonra yayımlanan günlüklerinden, yazmak ve yazarlık üzerine kaleme aldıklarını bir araya getiren "ince" bir derleme. Sayfa sayısı ancak 70'e yaklaşan kitap, her ne kadar hacmen küçük de olsa barındırdıklarıyla sindirmek için her cümlesinde bolca duraklayıp ciddi bir düşün mesaisi gerektiriyor.

Ki bir kez okunup bırakılacak kitaplardan da değil Yazmak Üzerine Notlar bu bağlamda. Yazma mesaisine bir şekilde başlamak isteyenlerin ya da bilfiil içinde bulunanların eli altında sürekli bulunması gereken kitaplardan biri olacağına şüphe yok. Hiç yabana atılmayacak kalibrede tavsiyeler, deneyimler ve aforizma derinliğinde çıkışlar var "yazı" ve "yazmak" üzerine kitapta. Zihin açan, anlam genişleten, ufku cilalayan türden hepsi de...

Yazı bağlamında yönünü başka sapaklara kırdığı da oluyor yazarın. Bu sapakların en önemlisini ise "yaşam" meydana getiriyor haliyle. Ancak merkez, hiçbir şekilde bağlamından ayrılmıyor. Bu merkezde ise yazının her şeyiyle tüm bir yaşamı nasıl kapladığı ortaya çıkıyor.

YAZMAK CİDDİ BİR İŞTİR

Geniş bir yelpaze meydana getiriyor bu günlük parçacıkları.

Yazmaya gelene kadarki aşama da dahil olmak üzere okumaktan, yazı için masa başında beklemeye kadar uzatıyor dallarını. Verilmek, söylenmek istenen belli: "İyi bir okur olmadan iyi bir yazar olunamaz," diyor Renard ama bu okumanın kriterleri tek tek açıklanmasa da neyi okuduğumuzun da önemli olduğu açığa çıkarılmak istenenler arasında. Niteliğin gerekliliği, işte tam da bu noktada ortaya çıkıyor.

Niteliği sadece okuma perspektifine sığdırmıyor yazar. Eğer bir şekilde yazmanın zorlu yokuşunda tırmanılacaksa bu zorlu yokuşun da hakkının verilmesi fikrinde. Yani yazmanın hazzını yaşayabilmek için çekilmesi gereken eziyetin çok önemli olduğunun altını çizme uğraşında. "Bir kitap yazmak acı veriyor," derken de tam olarak bunu anlatmaya çalışıyor Renard. Niteliği yükseltmek için "yazan elin, okuyan gözün denetimine" muhtaç olduğunun vurgusunu yapıyor sık sık. Okumaktan yazmaya geçişin nasıllığı üzerine de çokça duruyor cümlelerinde. Okurken düşlemeyi, bakarken görmeyi öğrendiğimiz o ince çizgi ise bu çokça etrafında dolaşılan konunun ana çerçevesini meydana getiriyor.

“YAZIN BENİ RAHATSIZ EDİYOR”

Yazarken, kendimizden sonra bir başka sıkıntı noktasının da geçimişte okur karşısına çıkmış verimler olması kaçınılmaz. Yazarın, sadece çağıyla değil geçmişiyle de bir hesaplaşmaya girme zorunluluğu, kalemi eline alma cesaretini gösterenlerin sırtından atması gereken en önemli yük belki de. İşte o nedenle "Ne zaman çalışmaya başlamak istesem, yazın beni rahatsız ediyor," diyor Renard ve bu yükten kurtulma yolunun da okumaktan, daha çok okumaktan başka bir şeyden geçmeyeceğini vurguluyor.

Bu ince seçkinin bir günlüğün sayfaları arasından sıyrılması ise samimiyeti kendiliğinden davet ediyor. Tüm kaleme getirdiklerini bu içtenliğin yansımasında okuyoruz Renard'ın. Ancak kendini ve yazarlığını da içine katarak kurduğu şu cümle kitabın tüm söylediklerini dertop edip önümüze koyar nitelikte: "Yazarın işi yazmayı öğrenmektir."

Yazı ve yazar paralelinde çağları içine alacak bir tespit değil mi?

Yazmak Üzerine Notlar/ Jules Renard/ Çeviren: Orçun Türkay/ Sel Yayıncılık/ 64 s. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler