Erendiz Atasü'den yeni roman

Erendiz Atasü’nün yeni romanı “Baharat Ülkesi’nin Hazin Tarihi”, hem yaşadığımız toprakların hem de dünya genelinde önde gelen, akla ilk düşen diğer modernleşme çabalarının başından neler geçtiğinin, nelerle sekteye uğratılmaya çalışıldığının, sancılarının, açmazlarının ve bunlara rağmen bir adım daha ileri atabilmek için sergiledikleri çırpınışların hikâyesini anlatıyor.

Yayınlanma: 23.12.2016 - 18:17
Abone Ol google-news

Hazin ‘harikalar’ diyarı
 
Edebiyatın zengin kaynakları arasında toplumsal kırılmalar, çalkantılar ve yaralar şüphesiz geniş bir yer kaplar. Bugün yaşananların da edebiyata yansıması bu bağlamda kaçınılmaz. Ancak önemli olan bunun nasıl, ne zaman ve hangi koşullarda gerçekleşeceği. Çünkü; ‘nasıl’, ‘ne zaman’ ve ‘hangi koşullarda’ sorularının yanıtları, bize bir anlamda ortaya çıkacak emeğin de değeri üzerine konuşmaya fırsat verir.

Nasıl sorusu; yazarın ne çeşit bir dürtüyle eserine yaklaştığının...

Ne zaman sorusu, yazarın hangi kuşakta çıkarak yaklaştığı dünyaya baktığının..

Hangi koşullarda sorusu ise yazarın ne gibi bir ortam sonrasında eseri üzerine düşünmeye başladığının yanıtlarını serer önümüze.
 
ATATÜRK, GANDİ, CASTRO VE MANDELA...

Erendiz Atasü’nün yeni romanı Baharat Ülkesi’nin Hazin Tarihi’ni de işte bu soruların akla düşürdürdükleriyle değerlendirmek gerektiği kanısındayım çünkü kitap; hem yaşadığımız toprakların hem de dünya genelinde önde gelen, akla ilk düşen diğer modernleşme, medenileşme çabalarının başından neler geçtiğinin, nelerle sekteye uğratılmaya çalışıldığının, sancılarının, açmazlarının ve bunlara rağmen bir adım daha ileri atabilmek için sergiledikleri çırpınışların hikâyesini anlatıyor. Bugünden bakılarak ve yeri geldiğinde eleştirilerle zenginleştirilmiş geniş bir çerçevede değerlendirilerek hazırlanan bu tabloda ise en hacimli alanı, bize oldukça yakın bir hayali ülkenin kurtuluş, kuruluş, devrim ve modernleşme sancıları kaplıyor.

Bu ‘hayali ülke’ şüphesiz Türkiye’yi akla getiriyor ancak ülkenin ‘hayali’ diye nitelenmesinin nedeni, romanın zenginliklerini açıklamada da epey yardımcı oluyor bize. Çünkü Baharat Ülkesi’nin Hazin Tarihi’nin sayfaları arasında ilerledikçe görüyoruz ki Atasü’nün yarattığı bu ülkesi; birkaç ülke devrimi, anlayışı ve yaşayışının birleşmesiyle ortaya çıkıyor. Romanda; Türkiye’den, Hindistan’dan, Küba’dan ve Güney Afrika’dan; bu ülkelerin ilerici mücadelelerinden parçalar görmek mümkün. Aynı şekilde bu ülke devrimlerinin liderleri; Atatürk, Gandi, Castro ve Mandela’dan...

Ama daha başta da söylediğim gibi bu parçaların başını Türkiye ve tarihinin önemli kırılma noktaları çekiyor.
 
“MELEZ” BİR YAPI

Bu anlamda Atasü’nün romanında ‘melez’ bir yapı kurduğunu söylemek mümkün. Fakat şunu da eklemeliyim; bu melez yapı, anlatılanların gerçek bir roman halini almasını da sağlıyor. Diğer türlüsünün alegorik düzeyin bir adım ötesine geçememiş yüzeysel bir tarih okuması olarak kalmaya mahkum olacağını da belirtmek gerek. Öte yandan Baharat Ülkesinin Hazin Tarihi’nde alegorinin de önemli bir payı var ancak bu az önce de belirtildiği gibi basit bir düzeyin çok ötesinde...

Bu alegorik tutumun cisimleşmiş hali olarak da karşımızda romanın başkahramanı; Baharat Ülkesi’nin kurtuluş savaşının liderliğini üstlenmiş, ilerici devrimini gerçekleştirmiş, ardından da modern bir devlet için çabalamış Cavahar Mehta duruyor. Mehta’yı, yüklendiği anlamlar ve üzerinde canlanan insanlardan ziyade salt bir roman kahramanı olarak düşündüğümüzde; her anlamda yenilgi ve zaferleri, düşüş ve yükselişleri, zaaf ve güçlü yönleriyle birlikte zengin bir karakter çıkıyor karşımıza. Mehta bu zenginliğini ise elbette Erendiz Atasü’ye borçlu. Atasü, Bahar Çuhadar’la söyleşisinde kahramanı Mehta için, “Atatürk’le Gandi –ki çok farklı karakterde insanlar- arası ama kendi başına ayakta durabilen bir karakter yaratabilme arzusu içimde tutku boyutuna yükseldi. Böyle bir kurgusal kişi, devrimlerin açmazını sorgulamaya yardımcı olabilirdi ve Cavahar Mehta doğdu” diyor.

Atasü’nün söylediklerinin ötesinde Mehta’nın şahsiyetinde, Atatürk ve Gandi’nin dışında daha pek çok şahsiyeti de görüyoruz. Dahası, romanın dünyasına dahil olan diğer karakterlerin de tıpkı Mehta gibi melez bir alegorik kişilik yapısıyla çevrelendiği ortaya çıkıyor. Bu bağlamda yukarıda ismini saydıklarım dışında roman boyunca karşımıza farklı adlarla Türkiye’nin yakın tarihinden tanıdığımız daha birçok şahsiyeti hatırlatan karakterler de çıkacak; Sabiha Gökçen, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir... Ancak romanın başarılarından biri olarak söylenmesi gereken noktanın, Atasü’nün bunları roman kahramanı kimlikleriyle ele alabilmesi olduğunun altını çizmek gerekir.
Sonuçta alegorik düzeyde romanın gerçeklikle bağını kuvvetlendiriyor bu karakterler ancak yaratılan dünyanın kurmaca iklimini de hiçbir zaman eksik etmiyor yazar kahramanlarının çevresinden. Romanda; Baharat Ülkesi nasıl Türkiye’yi, Mehta nasıl Atatürk’ü hatırlatıyorsa ve aynı oranda ne Baharat Ülkesi Türkiye ne de Mehta Atatürk’se, diğer tüm kahramanlarda da bu ikilemden doğmuş tutarlılığın izleri görülüyor.

Bir diğer yanıyla ise üzerine konuşulması zaman zaman ‘sıkıntı’ yaratan bu şahsiyetlerin roman düzeyinde de olsa eleştirel bir çerçeve içine alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki Atasü’nün amacı da bu eleştirel çerçeveyi çizebilmek. Ancak bunu kişiler ve karakterleri üzerinden yapmaktansa, kişiler ve yaptıkları üzerinden yapıyor ki doğrusunun da bu olduğu ise götürmez. Böylelikle Atasü, Çuhadar’la söyleşisinde dile getirdiği gibi amacı olan ‘devrimlerin açmazlarını sorgulamaya’ taşıyabilmiş kendini.
 
NASIL, NE ZAMAN VE HANGİ KOŞULLARDA?

Atasü’nün roman boyunca sürdürdüğü ve zaman zaman sert bir mizaçla karşımıza çıkan bu yerginin merkezinde ise kadın ve toplumdaki yeri bulunuyor. Aslında Erendiz Atasü ismini duyduğumuzda akla ilk gelenler arasında edebiyatımızda kadının toplumsal konumu üzerine yazışı. Yazarın bu tutumunun yeni romanında da sıkı bir yer kapladığını söyleyebiliriz rahatlıkla. Dahası bildiğimiz formların dışına çıkarak konu üzerine farklı şekilde düşünebilmemizi de sağlıyor Atasü.

Şimdi yazının hemen başında ortaya konan sorulara tekrar dönmekte yarar var; Baharat Ülkesinin Hazin Tarihi’nin nasıl, ne zaman ve hangi koşullarda ortaya çıktığı üzerine düşünmek için...

Bu sorularla karşımıza çıkan tabloda; günün rahatsızlıklarının kökenleri üzerine gitme dürtüsüyle yola çıkan, yaşadığı kuşak itibariyle hem dünü hem de bugünü kapsayabilen ve bugününden rahatsız olduğu için geleceğe karamsar bakan fakat yine de umut ışığını görebilmek için açmazlar arasından kendine ve kendi gibi düşünebilenlere pencereler açmaya çalışan  bir Erendiz Atasü önümüze dikiliyor.

Atasü’nün bu bağlamda yaptığı dün üzerinden gerçekleştirdiği bugün okumalarına ise herkesin ihtiyacı var.
 
Baharat Ülkesinin Hazin Tarihi / Erendiz Atasü / Can Yayınları / 264 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler