Nilüfer Açıkalın'dan 'Hüzün Süpüren'

Nilüfer Açıkalın’ın onuncu öykü kitabı “Hüzün Süpüren” okurla buluştu. Kadınlara ve kadınlığa ait bütün meseleler Açıkalın’ın gündeminde yer alıyor öykülerinde: Şiddet, öfke, aşk, taciz, aldatma...

Yayınlanma: 19.02.2018 - 17:21
Abone Ol google-news

Kadına ve kadınlığa dair...
 
Nilüfer Açıkalın ekranlarda görmeye alışkın olduğumuz bir isim. Onlarca TV dizisinde, sinema filminde rol almış, tiyatro oyunlarında sahneye çıkmış, ödüller kazanmış... Bunlar yetmemiş, Başka Şarkılar ismiyle 2013’te ve Lapa Lapa ismiyle 2015’te çıkardığı albümleriyle rock müziğin de karnına bir kanca saplamış.

Belki Açıkalın’ın oyunculuğunu, şarkılarını bilip yazarlığından haberdar olmayanlar vardır; onlar için küçük bir hatırlatma: Açıkalın, 1999’da Bıçak Sırtı ile başladığı bu yolculukta şimdiye dek bir roman ve on öykü kitabıyla okurun beğenisini kazandı. Üstelik kendine özgü dil ve üslup arayışında derin ve güçlü bir anlatı evreni kurdu.

Açıkalın’ın yazı evreninde daha çok kadınları merkeze aldığını söyleyebilirim. Çünkü şimdiye dek kaleme aldığı hemen bütün öyküler kadınlar etrafında şekilleniyor. Yayımlanan son kitabı Hüzün Süpüren de bu özelliği koruyor. Kadınlara ve kadınlığa ait bütün meseleler Açıkalın’ın gündeminde: Şiddet, öfke, aşk, taciz, aldatma... Bu açıdan ele aldığımızda öykülerin gerçekle bağı o kadar kuvvetli ki, okuduğunuz metnin ne kadarının gerçek ne kadarının kurgu olduğu noktasında şüpheye düşüyorsunuz. Sanki Ayşe gerçekten karşınıza geçip anlatıyor kocasının ilgisizliğini, şiddetini, aldatmasını. Sonra ansızın Solmaz’ın yerinde buluveriyorsunuz kendinizi. Sanki Solmaz yerine siz döküyorsunuz Ayşe’yle birlikte o gözyaşlarını. Sanki birlikte içiyorsunuz o kötü kahveyi... Öyle yalın bir kadın dünyası çiziyor ki yazar, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla. Sartre’ın dediği gibi: “İyi, derin ve keskin bir özbilgiye erkeklerden daha ziyade kadınlar sahip aslında.” İşte, tam da böyle bir özbilgi buluyoruz Açıkalın’ın dünyasında. 
 
İYİ İNSANLARIN KÜÇÜK DÜNYALARI

Hüzün Süpüren’de her öykü Mesnevi’den bir epigrafla açılıyor. Bana kalırsa kurgusal bütünlüğü kuvvetlendiren, dahası hikâyelerin çatısını bir üst noktada birleştiren bir özellik katıyor bu kitaba. Bir yandan Mevlana’nın mistik ve ulvi dünyasından âdeta insanın zavallı dünyasına inerken, diğer yandan iyi insanların küçük dünyalarından Mevlana’nın işaret ettiği o mistik ve ulvi dünyaya çıkıyorsunuz. Yani aslında o basamaklardan inmek de çıkmak da aynı insanın elinde… Yazar bu noktada doğrusuyla, yanlışıyla “insan”a bakmamızı istiyor. Sözgelimi bir hikâyede müşterisine sözlü tacizde bulunan bir taksiciyi anlatırken diğerinde sofra bezinden halıya dökülen kırıntıları toparlayan bir anneyi anlatıyor. Bir başka öyküde az önce seviştiği adamı kocasıyla tanıştıran bir kadını konu ederken diğerinde Hayat’ın okumak için burs kazanabilmek umuduyla çaresiz kalıp kundaktaki kardeşiyle birlikte sınava yetişmesini anlatıyor…

Nilüfer Açıkalın’ı düşündüğümde sanatın farklı alanlarında üretimlerde bulunarak kendi var oluş yolculuğunda yeni ufuklar açan hayat dolu bir kadın imgesi canlanıyor zihnimde. Doğrusu, yanıldığımı da düşünmüyorum. Bu kitaptaki öykülerden ‘İçeri Giren’le geçtiğimiz yıl Fakir Baykurt Öykü Ödülü’ne değer görülmesi de boşuna değil çünkü Açıkalın’ın “varlığı”, adımını hep daha ileriye büyük bir coşkuyla atarak mümkün oluyor. Hep daha ileriyi, hep daha üst noktayı hedefliyor ve bütün bunları yaparken en saf hâliyle aşktan besleniyor. İşini, uğraşını daha iyi yapma aşkından!
Bu kısacık hikâyelerde, hayatın içinde bir yerlere sıkışmış, dokunulmaya değer anlar ve insanlar bulacak okur.
 
Hüzün Süpüren / Nilüfer Açıkalın / Doğan Kitap / 160 s.
 
 
 
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler