Şaziye Karlıklı'dan 'Benli Belkıs'

Şaziye Karlıklı devrinin güzellik efsanesi Belkıs Kemali Söylemezoğlu’nun, namıdiğer Benli Belkıs’ın belgelere dayanan ve bir roman kadar sürükleyici yaşamöyküsünü yazdı. Karlıklı ile kahramanını ve yaşadığı dönemi konuştuk.

Yayınlanma: 23.04.2018 - 18:02
Abone Ol google-news

‘Bütün kadın hikâyeleri politiktir’
 
- Benli Belkıs özel bir karakter; özel bir tarih diliminin özel bir karakteri. Peki, sizin için anlamı ne? Sizi, Benli Belkıs’ı yazmaya iten nedenler neydi? Siz mi onu buldunuz, yoksa o mu sizin karşınıza çıktı?

- Belkıs, özelikle benim kuşağımın kadınlarının karşısına yetişme dönemlerinde sıkça çıkmıştır. Zamanın ortalama aileleri kızlarından kendilerini eğitimlerine adamalarını beklerdi. Az biraz süslenip, saça başa hava vermeye kalktığınızda “Benli Belkıs” benzetmesiyle karşılaşmanız olasıydı. Bir şekilde çoğumuzun hafızasında bu motifi vardı. Çok yıllar sonra farklı bir araştırma için eski gazete koleksiyonlarını karıştırırken Benli Belkıs’a ilişkin bir habere rastlayınca hatırladım. “Kimdi, neydi?” derken beni çok sarsan bir bilgiye ulaştım. Benli Belkıs, Kuvayi Milliye hareketine karşı kurulan Hilafet Ordularının komutanı Süleyman Şefik Paşa’nın kızıydı. Belkıs’ı bırakıp babasının peşine düşünce öğrendiklerim deyim yerindeyse dudağımı uçuklattı. Ortada hayatını Cumhuriyet rejimini yıkmaya adayan bir baba ve onun çapkınlık hikâyeleri dünyaya yayılmış bir kızı vardı. Bence yazmaya değerdi.

- Benli Belkıs’ın hikâyesini “kurmaca-biyografi” dediğiniz bir çatıya oturtuyorsunuz. Biraz üzerine gidelim isterim çünkü bu anlamda orijinal bir deneme... Çalışma sürecinizi ve nasıl bir çalışma içine girdiğinizi de içine katarak anlatmanızı rica edebilir miyim?

- Edindiğim ilk bilgilerden sonra Belkıs Söylemezoğlu’nun yaşayan yakın bir akrabasına ulaştım. İki ya da üç kez randevuyu iptal etmesinden konuşmaya gönüllü olmadığı sonucunu çıkardım. En yakını konuşmayınca uzak halkalardaki kişilerin sözlü beyanları araya giren zamanı da göz önünde bulundurursak manipülatif olabilirdi. Ben de hikâyeyi dönemin yazılı kaynaklarıyla oluşturmayı planladım. Kitabın araştırma süreci tam bir yap boz oyunu gibiydi. Deyim yerindeyse arşivlere gömüldüm. Her bir bilgi diğerini aramama neden oldu. Eksik parçaları buldukça, büyük resim de ortaya çıkınca işin yazma kısmı başladı.

İşin “kurmaca-biyografi” yanına gelince… Yıllarca gazetecilik yaptıktan sonra yazarken “aktarıcı” olmaya alışıyorsunuz. Bu nedenle belgeleri ya da sözlü ifadeleri doğru anlayıp üçüncü kişilere doğru anlatmaya alışkınım. Başlangıçta Belkıs’ı da sadece onun geride bıraktığı “belgelerle” yazmayı denedim. Fakat bu yöntem Belkıs’ın rengini yansıtamadı. Bunun üstüne gerçekliği bozmadan aralarda kalan boşlukları kurmacayla anlattım hikâyeyi.
 
“BELKIS KRALİÇELER GİBİ...”

- Kitap boyunca sadece Benli Belkıs’ın hayatı içinde dolaşmıyoruz. İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde bir Türkiye ve Avrupa’nın da hikâyesini okuyoruz. Bu, dönem romanı havası yazarın bilinçli bir tercihi mi yoksa söz konusu Benli Belkıs ise kaçınılmaz bir durum mu?

- Sanırım ikisi de. Hiçbir insanın hikâyesi kendinden ibaret değil. Dönemin siyasi, ekonomik ve sosyal koşullarını resmetmeden bir insanı anlatmanız mümkün olmuyor. Üstelik Belkıs, dünyanın en çalkantılı yıllarından olan İkinci Dünya Savaşı zamanını hem Türkiye’de hem de savaşan ülkelerin topraklarında yaşamış. Bu dönemin herkese bir etkisi var tabii ki Belkıs üzerinde de yansımaları çok büyük. Savaş genellikle eğer canınızı ve yakınlarınızı kaybetmeyecek kadar şanslı iseniz yoksulluk ve acı olarak yansır bireylere. Belkıs’a ve onun çevresine ise savaş çok yeni fırsatlar tanımış. Hele Belkıs o yılları kraliçeler gibi yaşamış. Bir de tabii Türkiye’de Belkıs’ın ilişkide olduğu entelektüel çevrede Almanlar, İngilizler ve Ruslar arasında taraf tutma hatta gönüllü casusluk yapma meseleleri var ki, çok ilginç. Belkıs’ı anlatırken bütün bunların da işin içine girmesi kaçınılmazdı.

- Belkıs’ın yaşamına da değinelim... Çok renkli değil mi? Bugünden bakıldığında hızına yetişilmez, güçlü ve istediğini elde bir kadın imajı. Güzelliği de cabası. Bugüne ne anlatıyor sizce Belkıs? Onun Kahire’den Paris’e kadar yayılan şöhreti ve duruşunu nasıl okumalıyız ya da siz nasıl okudunuz?

- Bütün kadın hikâyeleri politiktir... Bunu Belkıs’la bir kez daha tecrübe ettiğimi söyleyebilirim. Belkıs ve annesi, kız kardeşleriyle birlikte Hicaz’da ki babalarını terk ederek Cumhuriyet’e sığınıyorlar. Böyle bakınca özgür olmayı seçiyorlar. Cumhuriyet’in ise o yıllarda kadınları mesleklendirme ve kimliklendirme çabası mevcut. Kızlar öğretmen, hemşire, doktor, hâkim olsun gibi bir anlayış yüceltiliyor. Belkıs’ın da Cumhuriyet’in sunduğu bütün eğitim imkânlarına erişimi mümkün. Fakat tırnak içinde olduğunu özellikle belirtiyorum, “Osmanlı aristokrasisinden” gelen aile refah içinde yaşamanın yolunu zengin bir evlilikle olabileceği kanaatinde. Böylelikle bir paşa çocuğuyla on dört yaşında evlendiriliyor. Özgür olmak üzere geldiği Türkiye’de henüz bir çocukken kadın oluyor. Ve üzerinde büyük bir erkek iktidarı dönemi başlıyor. Bence bu dönemden ona kalan “güzelliğinin bir servet” olduğunu fark etmesi. Aslında yine bana göre bildiği onca dil, entelektüel zenginliği ve eğitimini üretime dönüştürerek daha başka bir profil olabilirmiş ama o güzelliğini kullanmayı seçmiş. Sanırım bir kadını iktidara taşıyacak en kolay yolun “güzelliği” olduğunu düşünmüş. Ama güzellik tabii ki yetmez. Onun zekası ve entelektüel yetkinliğini de hesaba katmak gerek. Bu anlamda onun hikâyesini; bir kadının üzerinde önce erkeklerin kurduğu iktidar dönemi, daha sonra da o kadının erkekler üzerinde kurduğu iktidar süreci ve çöküş olarak okumak mümkün.
 
“KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞU”

- Dünya basını için önemli bir magazin malzemesi ancak kendisi bundan çok daha fazlası... Bu magazin dünyasını ve siyasetle iç içe hayatı nasıl bir arada tutmayı becerebilmiş?

- Dediğim gibi, bu Belkıs’ın entelektüel kapasitesi ile ilgili. Dönemin ünlü Fransız yazarlarıyla kitaplarını Fransızca tartışacak kadar derin bir kadından söz ediyoruz. Türkiye İkinci Dünya Savaşı sırasında bütün tarafların yanında görmek istediği bir ülke; epey popüler. Bu ülkeden gelen Osmanlı paşasının güzel kızının itibar görmesini anlamak çok mümkün. Türkiye için konuşursak; Cumhuriyet’in o dönemdeki bürokratları aslında Osmanlı’nın bir devamı. Elçilerin ya da diğer yüksek seviyedeki bürokratlar arasında paşa çocukları çokça. Belkıs da bu camianın bir parçası. Siyasetçilere ulaşması için çaba göstermesine bile gerek yok. Cumhuriyetin çabası da zaten yetişmiş insan gücünü tabana, Anadolu’ya yaymak.

- Her kitap okuruna öğretir ama aynı zamanda yazarına da... Ne kaldı bu hikâyeden size?

- Kabul ediyorum ki çok ihtişamlı bir hayat yaşamış Belkıs. Fakat bütün bu ihtişamın arkasında en çok o küçük kız çocuğuna takıldım. On dört yaşında evlendirilen bir kız çocuğu ne kadar ihtişam içinde yaşasa da mutsuz oluyor. Ben de kalan duygu sanırım “acıma” oldu.

Benli Belkıs / Şaziye Karlıklı / Doğan Kitap / 276 s.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler