Kötü liderin özellikleri ve kötü yandaşlar

“Kötü Liderlik” kitabının yazarı Prof. Barbara Kellenman “kötü lider” örneklerini yedi ana başlık altında toplamakta ve gerçeği anlamamıza yardım edecek bir tasnif yapmaktadır: “Yetersiz, bağnaz, taşkın, duygusuz, ahlaksız, umursamaz, şeytani lider.” Kellerman’ın gözünden kaçmayan ve liderler kadar önemli gördüğü “yandaşlar”dır…

Yayınlanma: 06.12.2013 - 14:08
Abone Ol google-news

Bir çok kavram gibi “liderlik” kavramı da gittikçe bulanıklaşıyor, bu durum toplumun liderlik algı ve anlayışında ciddi bir karmaşa yaratıyor. Bir tür zihinsel çarpıtma sonucu oluşan yeni bir liderlik anlayışı, kötü liderlerin yüreklenmesine, bu “tür”ün örnek lider sanılmasına yol açıyor. Salt bu nedenle bile liderlikle ilgili kavram çarpıtmalarının ve algı yanılsamalarının düzeltilmesine, “iyi-kötü lider” tanımlarının yerli yerine konulmasına gereksinim bulunuyor.

Kuşkusuz herkesin üzerinde birleşeceği bir lider ve liderlik tanımlaması yapmak da liderleri toptan olumlu karakterlere dönüştürmek de olanaksız… Gerçi yaygın saptamalara bakılırsa liderin, “örnek, önder, etkili, insanları peşinden sürükleyen, yeni liderler yetiştiren, grup (kurum, örgüt, parti, toplum) amaçlarını gerçekleştiren, kitleleri bu amaçlara yönlendiren” gibi bazı niteliklerinden söz edebiliriz. Ancak bunları biraz sorguladığımızda, sanıldığı kadar sağlam ve geçerli anlamlar ifade etmediği görülecektir.

Örneğin, söz konusu “lider” nasıl bir “örnek”tir, toplumu nereye yönlendirmektedir; liderin bireysel ve örgütsel “amaçları” nelerdir, bu amaçlar ne ölçüde ve neye göre geçerli ve etik, örtük ya da açıktır; liderin amaç ve uygulamaları çağdaş değerler ve bilimsel gerçeklerle örtüşmekte midir; lider “etkili” olmak için hangi yol ve yöntemleri kullanmaktadır; hangi niteliklere sahip bireyler “yetiştirme” ve nasıl bir toplum yaratma peşindedir; bu konudaki düşünceleri hangi temel eğilim ve yönelimlerden beslenmektedir?...

 

İYİ LİDER

Her tanım, benzer soru ve kuşkulara açık ve eksik de olsa ille “iyi lider” tanımı yapacaksak, onun, adil ve eşitlikçi, dürüst ve içten; toplumun bugününü ve geleceğini aydınlatan, bilimin ve aklın öncülüğüne güvenen; bireyin ve ulusun egemenlik ve özgürlüğünü genişleten ve yaratıcılığının önünü açan, ilerletici, çağdaş ve evrensel değerlerden beslenen; ileriye dönük, gerçekten çağdaş ve müreffeh bir toplum yaratma yolunda ilerleme; içeride ve dışarıda huzur ve barışı egemen kılma umutlarını diri tutan ve yayan birey olması gerekir.

Böyle bir lider, gücü elinde toplayıp dilediği gibi kullanma yerine, onu geniş toplum kesimleri ile paylaşan, bireyi ve toplumsal kurum ve kuruluşları güçlendiren bir araç olarak kullanmayı, toplumun tüm kesimlerini ayrım gözetmeksizin gerçekten kucaklamayı ve danışmayı benimsemiştir.

Sadece kendini ve yandaşlarını referans almaz, kendi inanç ve değerlerini esas kabul eden bir katılaşmışlık ve kalıplanmışlık içinde değildir, sadece kendi inanç ve değerleriyle topluma ve bireylere ayar vermez. Böyle bir lider emeği, bilgiyi, liyakati öne çıkarır, aklı ve bilimi rehber alır, üreten, hakça kazanan ve hakça bölüşen bir toplum yaratmaya özen gösterir.

Ölçüt bunlarsa, liderlerin çoğu çıtayı buralara taşıyamıyor, ama algı yönetimi oyunları, yanılsama ve yanıltmalar ile; yanılgılarında ve bazen yalanlarında ısrar ederek ve geniş bir yandaş ordusu desteği ile, örnek lider ve hatta kutsal kişi olduğu düşünce ve izlenimini yaymayı becerebilmekteler.

 

“KÖTÜ LİDERLİK”

Konuya güçlü bir ışık tutan araştırmacı, “Kötü Liderlik” adlı kitabın yazarı ve Harvard Üniversitesi Kamu Liderliği Merkezi Araştırma, Direktörü Barbara Kellenman’dır. (1) Yazar eserinde bu lider tiplerini analiz ederek örneklemekte ve “kötü lider”in nitelik özelliklerini ortaya koyarak, konuyla ilgili tanımlama kargaşasına açıklık getirmeye çalışmaktadır.

Kellerman’la yapılan bir söyleşide (2) “Amerika, Brezilya, Çin ve hatta Türkiye gibi rekabetin yoğun yaşandığı ülkelerde, iyi olduğu kadar kötü liderlik örneklerinin de çoğunlukta olduğu bir gerçektir” demesi, dikkat çekicidir.

Kötü lider olma nedenleri üzerinde duran yazar, bu konuda bazı düşünürlere dayanarak ilginç saptamalar da yapar.

Örneğin, Machiavelli’nin “…. bir tek kötü lider vardır o da zayıf liderdir…. Zulmün akıllıca kullanımı, liderin sadağındaki en önemli oktur… Azar azar başlatılıp zaman içinde artırılan zalimlik işe yaramaz. Yöneticinin birinci sorumluluğu düzeni sağlamaktır bunun için de lider zalim olmalıdır…” dediğini aktarır.

Yine Thomas Hobbes’un “katı siyasi düzenlemeler ve demir yumruklu bir liderin yönetimi olmaksızın karmaşaya ve savaşa sürükleniriz” dediğine; Rousseau’nun “bireysel hakların en azından bir kısmından vazgeçmenin yararımıza olduğu”nu ve “Sınırlandırmaların gerekliliği” üzerinde durduğunu belirtir.

Kellerman’a göre bunlar kötü liderlere “kendi çıkarları için oldukça güçlü gibi görünen gerekçeler oluştur” ve böylece “Sınırlar önce belirlenir sonra dayatılır.”

 

BİREY VE TOPLUMUN TUTUMU

Peki birey ve toplum ne yapar? Bu görüşlere itibar eden kötü liderlerin yaptıkları karşısında, genellikle “kendilerini koruma ve kargaşa endişesi” ya da başka gerekçelerle bir çok birey, “sınırlarda yaşamaya gönüllü hatta hevesli”dir.

Burada asıl ilginç soru, “kötü liderlerin peşinden niçin gittiğimizdir.”

Yanıtlardan biri yazara göre Freud’e aittir:

“İnsanların büyük çoğunluğu kendilerine egemen olan….kötü davranan, özenebilecekleri, boyun eğebilecekleri bir otoriteye güçlü bir gereksinim duyar…. Bu hepimizin içinde yaşayan çocukluk günlerimizden kalma baba özlemidir…”

Bu saptama, sözde demokrasilere, demokrasi anlayışındaki sakatlıklara, kötü ve baskıcı uygulamalara neden sessiz kalındığına ilişkin ipuçları verir. Kötü lider, tepki gösteren ve onun bu tutumuyla savaşan kişi, örgüt ve toplulukları, onların tüm haklarını ve yasaları bazen fütursuzca ve acımasızca karşısına alırken biraz da galiba Freud’un saptamasına güvenmekte ve yönetimini “demir yumruk”la ayakta tutma yöntemini seçmektedir.

Kuşkusuz bu yöntem iktidarın sürdürülmesi için tek yol değildir ve gücü elinde tutarak kendi inanç ve değerlerinin dayatılması için her tür algı yönetimi, körü körüne biat etmiş ve çıkar birliği olan yandaşlar, yanılsama ve yalan fütursuzca kullanılabilir. Kuşkusuz değişimin (!) kalıcılığı ve sürekliliği için eğitim ve öğretimin tüm yapısı, her bir öğesi ile birlikte alt üst edilir, geleceğe ayar verilir (!).

 

İŞİN UCU HİTLER’E VARIR

Bu çözümleme ve düşüncelerin bizi Hitler ve benzerlerinin uygulamalarına kadar götüreceği açıktır. Bu nedenle Kellerman şu saptamaları yapar: “Kötü yandaşlara ilişkin en kapsamlı çalışma, Nazi Almanyası örneği üzerine yapılmıştır… Nazi Almanyası dönemi sırasındaki Almanları üç gruba ayıracağım: Seyirciler, kötülük edenler ve yardakçılar. Yalnızca bir avuç Alman Hitler’e karşı durmuş ve bedelini çoğunlukla yaşamıyla ödemiştir…”

Kendisine benzemeyen, amacına hizmet etmeyen her şeyi ve kendisine karşı duran herkesi, her örgütsel yapıyı daha baştan yok etmek bir çözüm (!) sanılmıştır. Buna bazen dinsel-kutsal, bazen çoğunluk, seçim sonuçları, bazen ve genelde ekonomik-askeri güç, ülkeyi koruma, iç ve dış düşmanlarla savaş gibi gerekçeler bulmak, yoksa yaratmak zor değildir.

Kellerman biraz da bu yol ve yöntemlere başvuran “kötü lider” örneklerini yedi ana başlık altında toplamakta ve gerçeği anlamamıza yardım edecek bir tasnif yapmaktadır: “Yetersiz, bağnaz, taşkın, duygusuz, ahlaksız, umursamaz, şeytani lider.”

 

7 ÖZELLİĞİN AÇILIMI

Birer cümleyle özetleyecek olursak Yetersiz Lider, önemli bir liderlik sınamasında olumlu bir değişiklik yaratamaz, Bağnaz Lider, inatçıdır ve ödün vermez; yeni fikir, bilgi ve değişen durumlara ayak uyduramaz, Taşkın Lider, kendini kontrol etmekten acizdir, Duygusuz Lider, duyarsız ve kabadır, Ahlaksız Lider, yalan söyler, aldatır ya da hırsızlık yapar, kendi çıkarlarını kamu çıkarlarının önünde tutar. Umursamaz Lider, ötekilerin sağlık ve refahını önemsemez, buna karşı kayıtsız kalır. Şeytani Lider, canavarca suçlar işler, eziyeti iktidarlarının bir aracı olarak kullanır. Kötü liderlerin verdiği zararlar fiziksel, psikolojik ya da her ikisi birden olabilir…

Bu işler olup biterken Kellerman’ın gözünden kaçmayan ve liderler kadar önemli gördüğü “yandaşlar”dır…

“Kötü yandaşlar, kötü liderlerin aynasıdır. Eğer liderler yetersizse ve yozlaşmışsa, yandaşların da en azından bir kısmı öyledir…. Kötü liderlik durdurulacak ya da yavaşlatılacaksa, en büyük rollerden birinin yandaşlara düşeceği ortadadır…. Şeytani liderler yalnızca şeytani yandaşlara değil diğerlerine, özellikle itaat etmeye gönüllü durumdaki seyircilere de bağımlıdır…. Seyirciler bir şeyler yapıyor olmaları gereken anda hiçbir şey yapmamak dışında yanlış hiçbir şey yapmazlar…”

Kellerman’ın Capital’de yayınlanan bir söyleşide dediği gibi “Kötü liderlik tek başına oluşacak bir kavram değildir. (Çünkü onu) izleyen takipçiler olmadığı sürece kötü liderliğin yaşaması mümkün değildir.” (2) Başka bir deyişle ve Edmund Burke’nin sözcükleriyle “Şeytaniliğin zaferi için gereken tek şey iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.”

 

(1) KÖTÜ LİDERLİK- Barbara KELLERMAN, İş Bankası Kültür Yayınları, 2008, İstanbul.

(2) KÖTÜ LİDERİN 7 TİPİNE DİKKAT- Şeyma ÖNCEL, www.capital.com.tr/kotu-liderin-7-tipine-dikkat-haberler/16770.aspx

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler