Göreviniz bu filmi izlemek!

Yapımcılığını da üstlendiği ‘Mission: Impossible’ serisinin son filmi ‘Fallout’ ile bir kez daha aksiyon tutkunlarını mest eden Tom Cruise bu yazın gerçek kahramanı olmaya aday.

Yayınlanma: 27.07.2018 - 21:36
Abone Ol google-news

Tam da beyazperdeyi ‘süper’ kahramanların, Thorların, Hulkların, Captain Americaların istila ettiği bir dönemde hâlâ Tom Cruise gibi ‘organik’ yıldızların var olduğunu görmek yürekleri ferahlatıyor. Değil mi? Gerçi özel hayatı çeşitli şaibelerin gölgesinde -Scientology tarikatındaki etkin rolünden tutun da kahvaltıda bebek plasentası yediği dedikodularına; anlaşmalı evlilik iddialarından Oprah’ın kanepesindeki zıplamalı sahte aşk gösterilerine dek neler var neler- ama iş sinemaya gelince onun kadar uzun süredir zirvede kalmayı becermiş ikinci bir isim bulamazsınız. Üstelik ününü sadece yakışıklılığına değil, çok çalışmasına, inatçılığına (isteyenler azim, hırs ya da sebat kelimelerini de kullanabilir) ve her türlü tehlikeli sahneyi bizzat kendisinin oynamasına (organik derken en çok da bunu kastetmiştim) borçlu. Hanımlar beyler, son 40 yılın en büyük yıldızı Tom Cruise en yakın sinema kompleksinde sizleri bekliyor, kaçırmayın.


147 dakika saf aksiyon

“Mission: Impossible - Fallout / Görevimiz Tehlike - Yansımalar” hakkında uzun uzun konuşmaya lüzum yok kanımca. 147 dakikalık süresiyle serinin şimdiki kadarki en uzun halkası olan 6. film usta işi aksiyon sahneleri, yeterince entrika içeren senaryosu ve izleyicinin ilgisini ayakta tutan kurgusuyla en iyi “Mission: Impossible” filmlerinden biri. Kimileri şimdiden serinin en iyisi olarak yaftaladı gerçi ama şahsıma sorulacak olursa hâlâ Brian De Palma’nın çektiği ilk filmi tercih ettiğimin bilinmesini isterim. Eski kafalılık der geçersiniz...

“Fallout / Yansımalar” bazı ilkleri barındıran bir film. Bir kere ilk kez bu filmde bir yönetmen seride ikinci kez direksiyona geçiyor. Bir önceki filmi de (“Mission: Impossible - Rogue Nation”) yöneten Christopher McQuarrie (onu “The Usual Suspects / Olağan Şüpheliler” filminin senaristi olarak hatırlayanlar parmak kaldırsın) böylece son 11 yılda tam 9. kez Cruise ile çalışmış oluyor. (Çalıştıkları filmlerin tam listesini de verebilirim aslında, ama o kadarını da siz bulun artık, ayıp denilen bir şey var. Sadece şu kadarını söyleyeyim, “Rock of Ages” o filmlerden biri değil.) Bir başka ilk de kötü adama ilişkin. Yine ilk kez bir kötü adamın ikinci bir “Mission: Impossible”da karşımıza çıktığını görüyoruz. Geçen filmde de ortalığı karıştıran Syndicate’in azılı teröristi Solomon Lane (Sean Harris) yine karşımızda ve bu kez de ciddi bir nükleer tehditle insanlığı kurtarma (!) niyetinde. Ve aslında tam de bu yüzden (yani Solomon Lane’in dönüşüyle) ilk kez seride bir “devam” filmi izliyoruz ve Ilsa Faust’u (Rebecca Ferguson) yeniden gördüğümüze şaşırmıyoruz.

Kimi yeni simaların (CIA Müdürü rolünde Angela Bassett ve onun adamı August Walker rolünde de Superman’in bıyıklı hali olarak karşımıza çıkan Henry Cavill gibi) yanı sıra kimi değişmezler de var elbette... Lalo Schifrin’in efsaneleşmiş teması örneğin, olmazsa olmaz! Ya da Tom Cruise dışında tüm filmlerde yer alan Ving Rhames... Ve tabii ki yüz değiştirme sahneleri... Bu filmde de birkaç kere karşımıza çıkıyor ve her defasında izleyiciyi şaşırtmayı başarıyor, bu ilk TV dizisinden beri süren yüz değiştirme geleneği. Uzun lafın kısası, süresinin uzunluğuna dair bir muhalefet şerhi koymakla beraber (özellikle aksiyon sahneleri bir noktadan sonra etkisini yitirmeye başlıyor bu kadar uzayınca), “Mission: Impossible - Fallout” şu sıcak yaz günlerinde kapağı serin bir salona atmak için sağlam bir sebep.

Tom ne yapıyor?

Bir kere bol bol koşuyor (her zamanki gibi). Sonra 3000 metreden aşağı atlıyor ve birlikte atladığı adamın havada hayatını kurtarıyor. Paris’te bir motosiklet üstünde sokakları birbirine katıyor ve gerçek bir helikopteri kullanarak bir hayli hava atıyor. Bir de bir gece kulübünün tuvaletinde bir dövüş sahnesi var ki, izlemeniz lazım, anlatmakla olmaz. Ama en önemlisi tüm bu tehlikeli sahnelerde değil de çok daha basit görünen bir atlayış sırasında ayak bileğini kırıyor. Dikkatli okurlar geçen yıl çıkan haberleri ve Cruise’un çekimler sırasında sakatlandığı için işlerin 8 hafta durduğunu hatırlayacaktır. Bir binadan bir diğerine atladığı sırada ayak bileğini duvara çarparak kıran (bu sahne filmde olduğu gibi duruyor, meraklısı gözünü dört açsın) Tom Cruise yine de sahneyi sonuna kadar oynamış ve üstüne bir de doktorlar 9 ay koşamazsın dediği halde 8 haftada sete dönüp, 10. haftada koşmaya başlamış. İnat? Azim? Hırs? Siz seçin

Düşmek ya da düşmemek...Tom Cruise’un ‘imkânsız’ sahneleri

5-Kaya tırmanışı  “Mission: Impossible 2”

John Woo imzalı ilk filmin açılış sekansında yer alan kaya tırmanışının aslında filmin genel hikâyesi açısından hiçbir anlamı yok. Burada Ethan Hunt sırf zevk olsun diye tırmanmakta; onun tatil anlayışı bu zira. Kısa ama çok etkili bir sahne, zorluk derecesi yine bir hayli yüksek ve gizli halatlara rağmen tehlikelere çok açık. Ama Cruise’un yakın plan kameraya baktığı anlar her zamanki gibi paha biçilmez.

4-Uçuş eğitimi  “M:I - Rogue Nation”

Burada da gerçek bir Airbus A400M Atlas uçağıyla beraber havalanan bir Tom Cruise görüyoruz. Her zamanki gibi düşmeye çok açık bir sahne ve Cruise’u tutan birkaç halat var sadece. İşin vuruculuğu sahnenin en başından itibaren aynı açıdan çekilmesinde ve izleyicinin o yükselişi, o korkuyu iliklerinde hissetmesinde. Her şeyin bir şaka olarak başladığını, yönetmenin “Seni uçağın kenarından sarkıtsak nasıl olur” diye bir geyik yaparak konuyu ortaya attığını da belirtelim.

3-HALO düşüşü  “Mission: Impossible - Fallout”

Düşüş dediğin böyle olur işte. Son filmin başlarında yer alan ve Tom ruise ile Henry cCavill’in Paris semalarında süzüldüğü HALO (High Altitude Low Opening, yani Yüksek İrtifa Alçakta Açılış) düşüşü sahnesi için denemeler dahil tam 105 atlayış yapıldığını söylersem nasıl bir zorluk derecesine sahip olduğu daha iyi anlaşılır belki. Üstelik kameramanın basit bir GoPro ile değil gerçek bir Red kamera ile atladığını ve bunun ciddi bir ağırlık anlamına geldiğini de ekleyelim.

 

2-Langley’e giriş  “Mission: Impossible”

İlk filmin ikonik sahnesi olan Langley’e giriş sahnesi aslında tüm bu sahneler içinde irtifası en düşük, fiziki tehlikesi en az olan sahne olabilir ama gerilim açısından hepsine beş basar. Cruise’un yere santimetreler kala, zemine yatay olarak asılı durduğu ve bilgisayardan gizli listeyi kopyaladığı sahnenin izleyici üzerindeki etkisi muhtemelen tüm devam filmlerinin yolunu açmıştı.

1-Burj Khalifa tırmanışı  “Mission Impossible Ghost Protocol”

 

Brad Bird tarafından yönetilen serinin dördüncü filmi "Ghost Protocol" 22 yıllık "Mission: Impossible" macerasının en etkileyici aksiyon sahnesine sahip. Dünyanın en yüksek binalarından biri olan Burj Khalifa'nın dışında, elinde camlara yapışan eldivenlerden sadece biriyle (diğeri hemen uçup gitmiştir) ve bir yangın hortumuna bağlı olarak tırmanışa geçen Cruise'un bu en yüksek zorluk derecesine sahip sahnesi için son iki filmin yönetmeni Christopher McQuarrie saygılarını şu sözlerle ifade ediyor: "Bu filmleri çekmek için birden fazla kere kendimi tehlikeye attım ama her seferinde bu sahnenin benimle alay ettiğini hissttim. Brad Bird'ün mikrofonu yere bıraktığı sahne bu."

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler