Eksiksiz bir punk gecesi...

The Ayılar, Woodstock Kadıköy’de konser verdi.

Yayınlanma: 10.12.2018 - 22:53
Abone Ol google-news

Fotoğraf: Anıl Yurdakul

Osmancık Sokak’ta hafta sonu klasiği. Ne ayakta ne de masalarda yer var. Birazdan konser katının kapılarını açacak olan Woodstock Kadıköy’ün önünü tıkayan genç punk’çılar enerji dolu; başlaması beklenen (dört topluluğun sahne alacağı) uzun gece için hazır olduklarını her halleriyle belli ediyorlar. Woodstock Kadıköy 2010 yılından beri burada. Giriş ve üst kat pub, üç katlı mekânın zemini ise canlı müziğe ayrılmış, yaklaşık 150 kişilik bir sığınak gibi.

Konser başlamadan üçüncü kat ufaktan çarşamba pazarına dönmüş. Açılan tezgâhta yeni çıkan The Ayılar plağı ile topluluğa ait tişört benzeri malzemeler satılıyor. Alışveriş bahane, bir alan bin anlatıyor. Dazlak deri ceketli, Mohawk kafalı oğlanlar, kabadayı görünümlü delikanlı kızlar hararetli bir muhabbete tutuşmuşlar. Sanki az sonra sahneye çıkacak olan o değilmiş gibi Ayı Murat satış işinin başında.  

Dokuza doğru sahne alan Ofisboyz metalik soundlu bir hardcore punk topluluğu. Sağlam çalıyor, karşısındaki kalabalığı iyi tanıyorlar. Basık salonda müzisyenlerin kafası neredeyse tavana değiyor. İlk parçada amansız bir pogo başlıyor. Fight Club üyeleri gibi nefret ve sevgi iç içe geçmişçesine hem seviyor, hem dövüyorlar birbirlerini. Eğer bir cehennem varsa, işte burası.
İkinci topluluk Leş, klasik punk formatlı, bol küfürlü, politik içerikli şarkılarıyla ortalığı ateşe veriyor. Şişelerden köpüren biralarla yıkanıyoruz. Kan gövdeyi götürüyor. Okyanusun ortasında kasırgaya tutulmuş takanın içindeyiz. Havada uçan Clark Kent’inki kadar kalın çerçeveli bir gözlük, ardından havalanan bir çift ayaktan fırlayan postalın teki uzaklarda bir yere düşüyor.

Kadınların sayısı da az değil

Duvar dipleri sırt çantası ve montlarla dolu; yorulanlar üzerine uzanarak mola veriyor. Duvara yaslanmış olanlar defansta, yaklaşanı ortaya itikliyor. Üstü çıplak dövmeli erkek popülasyonu yüksek olsa da, kadınlar da hiç az değil. Üstelik de pogoya girmekten çekinmeyecek kadar gözü pekler.
Her zaman bu kadar elverişli deşarj ortamı bulunmaması, bu anı değerli ve kalabalık kılıyor. Kim bilir! Belki de toplumu anlamak için sosyoloji okumaya, üniversitede dirsek çürütmeye hacet yok; burası insana yıllarca okuduğu okuldan daha fazlasını öğretiyor.  
İçeride kesif bir koku, ter ve bira karışımı... Bira parası isteyen bir gence çulsuz olduğum için yardımcı olamıyorum. Yanımdaki Anıl zorlukla fotoğraf çekmeye çalışırken, Doğukan beni korumak amacıyla yaklaşanlara yakın plan pogo yapıyor.

Kilink çalarken masa ve sandalyeler kırılıyor, birinin kaşı açılıyor. Merdivenlerde bir itiş kakış var, gitarcı Ali Can’ın karıştığı ufak bir hırlaşma yaşanıyor. Bir kavga eksikti derken, şanındandır o da çıkıyor. Neyse ki tatlıya bağlanıyor ama bu seferde sahne dağıldığı için The Ayılar biraz gecikiyor.
The Ayılar daha az kalabalık, ama damıtılmış bir kalabalığa çalıyor. Bu gecenin bir sebebi de yeni çıkmış olan “Sokaktan Hikâyeler” adlı plakları. Repertuvarda olmayan “Rambo Pamela” ile soundcheck yaptıktan sonra albümdeki parçaları sırasıyla çalıyorlar. Ayı Murat’ın (gitar, vokal) şarkı arası esprili izahatları, gitarcı Ali Can’ın sıkı soundu, Mete’nin kendisi gibi ağırbaşlı bası, Cihan’ın kinetik davulu son kurtların dökülmesine yardımcı olurken, bizler Martin Scorsese’nin After Hours filmine rahmet okutan cinsten bir gecede, punk konserinde olması gereken her şeyi yaşıyor ve sağ salim çıkıyoruz, şükür!!!

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler