Bakma! Görme! Yaşa!

Netflix’in yeni filmi ‘Bird Box’ bu hafta gösterimde. Gerilim türündeki filmde başrolü Sandra Bullock üstleniyor.

Yayınlanma: 26.12.2018 - 23:04
Abone Ol google-news

 

Başrolünü Sandra Bullock’un üstlendiği “Bird Box” ilk anda akla yıl içinde izlediğimiz ve türünün iyileri arasına not ettiğimiz bir korku filmini getiriyor: “Sessiz Bir Yer” (A Quiet Place). İzleyenler hatırlayacaktır, John Krasinski’nin yönettiği (ve başrolünü Emily Blunt ile paylaştığı) “Sessiz Bir Yer” kıyamet sonrası bir zamanda kör, ama kör oldukları için de işitme duyuları bir hayli gelişmiş canavarlardan kurtulmak için çıt bile çıkarmadan kaçan bir ailenin öyküsünü anlatıyordu. İşte “Bird Box” da gördükleri ‘şey’den dolayı intihara ve cinayete yönelen insanların hayatta kalmaya çalıştıkları bir dünyada iki çocukla birlikte kaçmaya çalışan bir kadının yaşadıklarına odaklanıyor. Bullock’ın neredeyse yüzde yetmişinde gözlerini bez bir bantla kapatarak oynadığı film daha önce Yabancı Dilde En iyi Film dalında hem Oscar hem de Altın Küre kazanmış “In A Better World” adlı filmini izlediğimiz Danimarkalı sinemacı Susanne Bier’in imzasını taşıyor. Bier’in Oscar, Altın Küre, Emmy ve Avrupa Film Ödülü kazanan ilk kadın yönetmen olduğunu da belirtelim yeri gelmişken.

Salonda değil Netflix’te

Geçen hafta vizyona giren “Roma”nın ardından Netflix’in yeni filmi olarak karşımıza çıkan “Bird Box” maalesef ülkemizde salonlarda gösterilmiyor. İşin doğrusu, birçok ülkede sadece online olarak izlenebilen film sadece birkaç festivalde gösterildi ve bu duruma da alışmak gerekecek herhalde. Biz böyle diyoruz gerçi ama yeni kuşak izleyiciler aslında duruma çoktan alıştı bile ve evlerde bilgisayarlar olsun, cep telefonları ve tabletler olsun zaten onların haâkimiyetinde olduğu için Netflix çağına ayak uydurmakta hiç zorlanmadılar ve her şeyi biz “ihtiyarlar”dan daha iyi takip ediyorlar.
John Malkovich, Sarah Paulson, Jacki Weaver, Tom Hollander, Trevante Rhodes gibi isimlerin irili ufaklı rollerde göründüğü “Bird Box” yazar Josh Mallerman’ın dilimize de çevrilen (“Kafes” İthaki Yayınları) aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanmış. Nereden çıktığı bilinmeyen ve çok kısa sürede insanları etkisi altına alarak ölümcül bir deliliğe sürükleyen gizemli ‘şey’in ne olduğu hiç açıklanmasa da gerilimi belirli bir düzeyin altına hiç düşmeyen “Bird Box” zamanda ileri geri atlamalarla anlatısını kuran ve büyük ölçüde izleyiciyi koltuğuna çivileyen bir film. Sadece kuşların hissedebildiği habis bir varlık olarak beliren kötülüğün ne olduğunun çok da önemi yok aslında.
Bazı bölümlerde işin nereye gideceğini bilmek bazen seyir zevkini vasata düşürüyor ama Bier’in ustalıklı rejisi ve Bullock’un böylesi filmlerde izleyiciye daha iyi geçen performansı (bkz. tüm film boyunca tek bir odak noktasının yer aldığı gerilimli durumlarla uğraştığı “Speed”, “Gravity” gibi yapımlar) bu duygudan çabucak kurtulmanızı sağlıyor. Bu arada Bullock’un filmde gerçekten gözleri kapalı bir şekilde oynadığını, bez banta delik açılmasını istemediğini ve bu durumun da yönetmen Bier’i çekimler boyunca endişeden endişeye sürüklediğini belirtelim.

Öte yandan filmde metaforik bir körleşme öne çıkıyor gibi görünse de biri kendisine, diğeri ise yeni tanıştığı ama çabuk ölen bir başka kadına ait iki çocukla yaşam mücadelesi veren Malorie’nin (Sandra Bullock) annelik durumu üzerine yaşadığı ikilemlerle inşa edilen bir okuma mevcut daha çok. Şiddet dozunun yer yer yükseldiği ama bir sömürüye dönüşmediği “Bird Box” karlı bir günde evde izleyecek film arayanlar için önerilebilecek bir yapım. Filme neden “Bird Box” (Kuş Kutusu ya Kafes) adı verildiğini ise izleyince anlayacaksınız.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler