‘Hayal, düşünceden daha kesin’

Şair Ferruh Tunç ile dünya hali üzerine…

Yayınlanma: 04.01.2019 - 20:33
Abone Ol google-news

Şair Ferruh Tunç ile aynı kuşaktanız. Coşkun umut kımıltılarını, serdengeçti isyancılığı, hıncahınç seslenmeyi paylaşmıştır o kuşak. Kırılmış aynalara benzer düş kırıklıklarını, gönül üzünçlerini ve uğursuz cebelleşmeleri de.

En paydaş yanıysa, beklediği günden hiç vazgeçmemektir. Yurdunda ve dünyada kardeşçe bir düzen istencinde, direncinde kararlıdır.

Ferruh Tunç ile, iki kuşaktaş, bugünü ve geleceği konuştuk Cumhuriyet okurları için:

Yeni bir fay kırılması

1968 ve ardılı kuşağın beklediği, istediği, önerdiği dünyaya kavuşabilecek miyiz?
68 idealleri tümüyle yürürlüktedir. Ama bizi oyalayan bir 68 nostaljisi yürürlükten kalkmıştır. 68 ideallerinin neoliberal küreselcilik iyimserliğine dönüştürülerek sunulması ise, açık bir kanuna karşı hiledir!
68 kuşağı ve ardılı olan -benim dahil olduğum- 78 kuşağı; kırımdan kurtulabilmiş, tuzaktan çıkabilmiş olan oldukça sınırlı gen ve gelenek taşıyıcıları dışında, artık tarih yapıcı olarak canlılığını yitirmiştir düşüncesindeyim.
Buna karşın, bize göre daha az kuramla fakat daha çok yaşamla ilgili, bizim kadar şairane olmasa da sezgi ve duyguya yaşamlarında çok büyük bir yer açan, ideolojik kalıplara kolayca sığmayan, seçimlerinde esnek davranabilen, temel insani hak ve değerlerin yaşama geçirilmesi için eyleme geçebilme cesaretine sahip, bu sırada yaşam alanlarında somut kazanımlar edinebilmiş olmayı önemseyen, ülkede ve dünyada bir iklim değişikliği yaratacak potansiyelde yeni kuşakların olgunlaşmakta olduğunu seziyorum. Bu yeni bir fay kırığı bize göre, çatlaklar yeniden, inceden inceye paralel, belki bazı açılardan daha geriden, belki hayli önceden ama başlayacak. Bu nedenle, kendi ömrümüzle sınırlı olmadan, onların ömrüyle de sınırlı olmadan, 68 ve ardılı kuşağın trajik haklılığının izi yaşamsal bir gerçeğe dönüşmek üzere sürülecek inancındayım. Onların ideallerindeki dünyaya, onların tasarladığı biçemle olmasa da öz olarak kavuşulacağına güçlü bir şekilde inanıyorum.

Neo-liberal küreselleşme kaosa sürükleyecek

 Bize dayatılan resmi ideoloji küreselleşme tek çare mi? Başka bir seçeneğimiz yok mu?
Küreselleşme, kapitalizmin kendi bunalımlarına yeni ‘çareler’, ‘çözümler’ üretebilme dizisinin sonuncusunun adı. 70’li yıllarda Bretton Woods düzeninin sona ermesinden başlayıp, iki kutuplu dünyanın sona ermesi ile doruğuna ulaşan, fakat çok geçmeden 2008 Lehman krizi ile yeniden bir soruna dönüştüğü apaçık ortaya çıkan ve son on yılda kendini içinde bulduğu sorunlar denizinde sörf yapan bir konjonktürün adı bu. Bugün, seçeneğimizin ne olduğundan daha çok, ne olmadığı oldukça açık: Neo- liberal küreselleşme! Kapitalist sistem bu konjonktürde de ya şapkadan yeni bir tavşan çıkaracak, ya dünyayı sonucu kestirilemeyen bir kaosa sürükleyecek ya da dünyada daha iyimser olabileceğimiz yeni bir dengelenmeye doğru ilerleyeceğiz. Bu sırada, şapkadan çıkması muhtemel tavşana oldukça dikkat etmeli, sosyalist sistemin çöküşünün düş kırıklığı ile küreselleşme karşısında yaşadığımız illüzyonun benzerini bir daha yaşamamalıyız.

68’lilerin idealleri hâlâ geçerli
Hatırlayalım: neo-liberal globalizm, kendi alternatiflerini de deforme eden, onları ileri ya da karşı hamleden alıkoyup savunmaya sıkıştıran, kurucu dil yerine savunmacı dile ve konuma hapseden ve daha da ileri giderek karşıtının dilini ve kavrayışını ele geçirerek kendisine mal edebilen, eski muhaliflerinden yaygın bir akıncı devşirebilen bir sistemdi. Dolayısıyla, 68’lilerin hâlâ geçerli olan ideallerinin özü; bizi çok kutuplu, daha dengeli bir dünyayı savunmaya, bütün iç çelişkilerine karşın (onları emperyal manipülasyonlara prim vermeden çözme gayretine ve mücadelesine sıkı sıkıya bağlı kalarak) ulusal devletleri savunmaya, asıl kaynağı emperyal merkezler olan yetersizlikler ve adaletsizlikleri münhasıran çevre ülkelere yamayarak onları tu kaka ederken, asıl sistemi temize çıkarma, “küçük iktidarımın düşmanı büyük iktidar dostumdur” tuzaklarına düşmemeye çağırıyor.


Hayal kurma yetisi kaybedildi

Şiire açılan kapıdan girsek gelecek ne gösteriyor bize?
Siyasal dünyamızın içinde bulunduğu olumsuzluğu; sanatsal sezgisini, hayal kurma yetisini kaybetmiş olmasında görüyorum. Oysa, -mistik ve Tanrısal yanları bir kenarda bırakarak- sanatla eğitilmiş sezgimizi politik eylemimize katmalı, onu kullanmalı ve reel siyasetin göremediği ayrıntıları hayallerimizle doldurmalıyız; tıpkı, bir resmin bütün unsurlarını tanıyıp ortaya çıkaramadan önce, bu resmi büyük ölçüde zihnimizde kurduğumuz gibi... Çünkü, bir hayal, yalnızca düşünceden daha hızlı değil, aynı zamanda daha kesin ve daha ikna edicidir. Hayalin ebesi olmadığı düşünce, ne düşünen ne de seslendiği için yeterli bir ifade gücüne sahiptir; aksine böyle bir düşünce, çoğunlukla, dile getirilmek istenen şeylerin yaklaşık ve yetersiz bir anlatımı kertesinde kalır. Bugün gerçek şiirin her alışverişin dışında kalmış paha biçilemez hali, sanatsal sezgimizi yeniden kazanmamızın ve hayal kurma yetimizi canlandırmamızın biricik dayanağıdır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler