Altın Ayı ödülü kimlik bunalımına

Fipresci ödülü sonrası konuştuğumuz yönetmen Lapid, filmin İsrail’de de iyi karşılanmasını umduğunu söyledi ve ekledi: “Herkesin önyargılardan kurtularak izlemesini, yaşadığımız bu kimlik ve varoluş sancısını hissetmesini diliyorum. Ancak böyle birbirimizi anlayabilir ve diyalog kurmak için olumlu adımlar atabiliriz” dedi.

Yayınlanma: 17.02.2019 - 22:41
Abone Ol google-news

Nefret ettiği İsrailli kimliğinden kurtulmak için ülkesini ve dilini reddederek Paris’e yerleşen eski asker gencin varoluş sıkıntılarını anlatan “Eşanlamlılar/Synonyms”, Berlinale’de büyük ödül Altın Ayı’yı kazandı. Genç yönetmen Nadav Lapid, öncesinde de büyük ödülün habercisi kabul edilen Uluslararası Film Eleştirmenleri (Fipresci) ödülünü kazanmıştı. Fipresci ödülü sonrası konuştuğumuz yönetmen filmin İsrail’de de iyi karşılanmasını umduğunu söyledi ve ekledi: “Herkesin önyargılardan kurtularak izlemesini, yaşadığımız bu kimlik ve varoluş sancısını hissetmesini diliyorum. Ancak böyle birbirimizi anlayabilir ve diyalog kurmak için olumlu adımlar atabiliriz” dedi. Filmi 17 yaşında bizzat yaşadığı olaylardan ve ondan kalan hissiyattan uyarladığını söyleyen Nadav Lapid, Ortadoğu’daki mevcut karmaşaya dair sorumu “Elbette çözüm değil ama yine de bu kaosta film yapmanın, derdimizi anlatmanın ve sorunlarımızı duyurmaktan vazgeçmemenin elimizdeki en iyi mücadele biçimi olduğunu düşünüyorum, filmler belki çaredir, kim bilir” dedi.

‘Kız Kardeşler’ şaşırttı
Fransız oyuncu Juliette Binoche’un başkanlığını yaptığı ana jüri son yılların en zayıf seçkisinden oluşan yarışmada öne çıkan hemen her filme ödül dağıttı ancak Emin Alper’in eleştirmenler yıldız tablosunda baş tacı edilen filmi “Kız Kardeşler”e hiç ödül çıkmaması şaşırttı. Berlin’deki 10 günlük sinema maratonu önceki akşam gerçekleşen kapanış töreniyle sona erdi ve aynı gün hayatını kaybeden usta aktör Bruno Gantz’ı anarak başladı, festivalin 18 yıl sonrasında görevi devreden direktörü Dieter Kosslick’e duygusal konuşmalarla veda edildi. En İyi İlk Film ödülünü Mehmet Akif Büyükatalay’ın Alman Sineması Perspektifi bölümünde yer alan “Oray” adlı filmi kazandı. Film, Türkiyeli göçmenlerin oluşturduğu Müslüman bir cemaatin inançları, aşkı ve dolayısıyla yaşam pratiği ile içinde bocalayan eski bir mahkûm genci anlatıyor.

Fransız sinemasının ‘haşarı çocuğu’ François Ozon’un kilisenin çocuk tacizlerine dair kendinden beklenmeyecek denli gerçeğinden birebir aktardığı yani gayet konvansiyonel bir sinema diliyle anlattığı filmi “Tanrı’ya Şükür/Grace a Dieu”nün mevzusuna belli ki kayıtsız kalınamayacağıı düşünülmüştü ve nitekim film Jüri Ödülü’nü kazandı. Kadın yönetmenlerin neredeyse yarı yarıya olduğu bu yılın yarışmasında en iyi yönetmen ödülü ise “I was at Home But..” filmiyle Alman sinemasının şahsına münhasır ismi Angela Shalenec’e verildi. İlk filmi “Systemsprenger” (Sistem Çökerten) adlı filmiyle yenilikçi sinemaya verilen Alfred Bauer Ödülü’bu kazanan genç yönetmen Nina Fingscheidt’ın sahnedeki duygusal konuşması alkışlarla karşılandı. Zang Yimou’nun son anda çekilen “One Second” filmi kafalarda Çin hükümetinin sansür uygulayıp uygulamadığı sorusunu bırakırken yarıimadaki ikinci Çin yapımı “So Long My Son” beğeniyle karşılandıı. Çin’in ‘tek çocuk politikasını’ eleştiren ve 70’li yıllaran itibaren bir ailenin yaşadıklarını zaman içerisinde ileri geri anlatarak üç saatlik epik bir memleket portresi de sunan film en iyi kadın ve erkek oyuncu ödüllerine layık görüldü. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon