Süreya’nın kırılmaları...

İlhan, yıllar süren araştırmanın ardından Cemal Süreya’nın hayatını sahneye taşıyor.

Yayınlanma: 18.03.2019 - 23:20
Abone Ol google-news

Cemal Süreya’nın asıl adı Cemalettin Seber. Acılarla dolu yaşamını edebiyatı ile besleyen sürgün şair. Rivayete göre bir aşk iddiasında soyadından bir “y” harfini kaybetmiş yazar. Tiyatro Ayme Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Nurkut İlhan, yıllar süren araştırmaların ardından sahneye uyarladığı Cemal Süreya’nın hayatına ilişkin oyunu Cumhuriyet’e anlattı.

40 yılı aşan tiyatro mücadelesinin ardından Mehmet Nurkut İlhan ile hem yazıp hem de oynadığı oyunun ardından “Ben Cemal Süreya Şiir Adamm” adlı oyununu konuştuk. Tiyatroyu izlemeye gelen konukları ile tek tek ilgilenerek misafir eden İlhan, Süreya’nın şiirlerine yaşam verdiği oyun için yıllarca süren araştırmasını, defalarca yazılmasının ardından her izleyici ile buluştuğunda değişip gelişen oyunun hikâyesini anlattı. Süreya’nın hayatından kırılma noktalarının anlatıldığı bir saatlik oyun, 19-28 Mart’ta ve 12-26 Nisan’da Fade Sahne’de tiyatro seyircisi ile yeniden buluşmaya hazırlanıyor.

Her oyun yeni bir serüven. Bu oyun ve sizin için Cemal Süreya serüveni nasıl başladı?
Tiyatro Ayme, tiyatroların kapandığı bir dönemde yeni bir soluk. Aslında büyük bir delilik. İstedik ki bu az bilinen yazarların, şairlerin ya da edebiyat insanlarını yeniden gündeme getirelim. Bunu yaparken de tüm hayatlarını değil de dokunmalar olarak düşündük. İlk olarak da Cemal Süreya’dan yola çıktık. Cemal Süreya, aslında üç yıl önceki bir araştırmadan başladı. Şair bir arkadaşımız “ben yazarım” dedi. Fakat o şair gözüyle ve şiirsel anlatımlı oldu. Sonra bir başka arkadaşımız yeniden yazdı ve onu da didaktik bulduk. Oyun 90 dakika kadar sürüyordu, sonra kendimiz yazmaya karar verdik. Oyunu birlikte yazdığım arkadaşım Mehtap Temiz ile bir araştırma yapmaya karar verdik. Cemal Süreya’nın önemli noktalarını metne taşıyıp, sonrasında da aralara şiirler yerleştirelim dedik. Öykü böyle çıktı. Aslında ilk oynadığımızda şiirsel bir anlatım vardı. Şiirsel oynadım tabii öyle olunca lezzeti, lirik tavrı çıkmadı ortaya. Yani ben de bundan rahatsızlık duydum.

Oyunda farklı nesneleri insan olarak kulladınız. Bunun hikâyesi nedir?
Oyun gelişirken biz sandalyeleri obje olarak kullanalım çünkü oyunda çok karakter var, çok mekân var dedim. İtfaiye Meydanı’na sandalye araştırmasına gittim. Bir sahafa gittim. Saldalyeleri oradan, masayı devlet tiyatrosundan zimmetli aldım tabii. Daktilo da 70 yıllık, bir arkadaşım verdi. Provayı aldık o zaman provada müzikleri efektten veriyorduk. Ben rahatsızlık duydum bundan “Efektten gelince beslemiyor” dedim. O zaman Dursun Özdil’e “Böyle bir projemiz var, sen buna müzik yapabilir misin?” dedim. “Tamam” dedi. Oyun müzikle beslenince daha güzel oldu.

Oyunda birçok sosyal mesaj mevcut. Bunları neden eklemek istediniz?
Günümüz ile bir sorgulama yaşayalım istedik. Teknolojiyle ilgili gözlem yaptım. Kızılay’daki kafelere gittim orada sevgili olan arkadaş grupları olan gördüm fakat çoğunun sohbet etmediğini gördüm. Yani telefonla mesaj atıyor karşısındakine laf söyleyeceği yerde. “İnsan duygusu asla tek tuş olamaz” diye düşünüp repliği ekledik oraya.

‘İki sürgünün selamı'

Oyunda iki Nâzım Hikmet şiiri kullanmanızın özel bir nedeni var mı?
“Hava Kurşun Gibi Ağır”da göndermemiz, yitirdiğimiz genç yüreklerdir. Biz ülke olarak çok acılar çektik, yani genç yürekler derken, üniversite yaşantısında kaybolup gidenler var. Nâzım’ı da şundan istedim. Cemal Süreya kendine has bir adam. Türkiye’de sıkıntılar çekmiş. Nâzım da bu ülkeye hayran olmuş, sürgün yemiş. “Bu sürgün ülke içinde de yurtdışında da var, bunların buluşması lazım” dedim. İki sürgünün birbirine selamı aslında.

Oyunun finalinde Süreya’nın hayatını sandalyelerle yeniden çiziyorsunuz. Bunu nasıl yorumladınız?
Sürgünü demir saldalye yansıtıyor. Onu unutamamış adam. Bir de oğluyla yaşadığı sıkıntılar var. Memo’yu çok seviyor fakat o sevgisinin karşısında hiçbir yakınlık alamıyor. Sürekli bir aşağılama, ötekileştirme görüyor. Şiirlerinde bir sürü şeyleri var fakat oğluna dair itirazı yok, ahı yok. Ama orada da bir dokundurması var. Gülbeyaz anası yaşıyor bazen bunu. O da Gülbeyaz anasının karşı çıkışıyla beraber ondan cesaret alıyor. Onun için de onu merkeze aldım. Ardından üvey anne gerçeği var. Üvey annesi yemeklerine cam kırıklarını koymuş. O kadar zalim bir kadınmış ki, bir yaşında kardeşini kaybediyor. Cemal Süreya çok acılar yaşıyor ama o acılar onu besliyor. Beslediği için de acısını sıfırlayamıyor doğrusu onları hep hatırlıyor. 

Cemal Süreya günümüzde gençler arasında popüler bir şair. “Bir dizesini alıp mesaj atalım bir yerde kullanalım” şeklinde yaklaşılıyor. Hayatı hiç bilinmiyor... 
2002’den beri yaşanan siyasi bir gerçek var ülkemizde. Kitap okumayan araştırma yapmayan, birbirini iyi tanımayan bir nesil yetişti. Hayatın her alanında bir dejenerasyon yaşanıyor, bu durum insana da yansıyor. Ben burada bir saatlik bir gösteri yapıyorum eğer kafasında bir soru işareti yaşanıyorsa inanın çok mutluyum.

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler