Dev kadro sönük kalmış

Görkemli bir malikane, şüpheli bir ölüm, gizemli bir gece... Rian Johnson imzalı 'Bıçaklar Çekildi' ilk bakışta klasik polisiyelerden hoşlananlar için bire bir ama işin meraklılarını tatmin eder mi bilemiyoruz.

Yayınlanma: 11.01.2020 - 18:17
Abone Ol google-news

Haftanın en çok beklenen filmlerinden biri olan Rian Johnson imzalı “Bıçaklar Çekildi” (Knives Out) tam da eski usül polisiye hikayelerden hoşlananları salonlara çekecek bir film. Özellikle Agatha Christie tarzı polisiyeleri anımsatan filmin senaryosu da yine Johnson'a ait ve o da çocukluğundan beri bu romanları okuduğunu, hatta dönüp dönüp tekrar okuduğunu gizlemiyor. İngilizcede “whodunnit” olarak adlandırılan ve dilimize kabaca “kim yaptı” ya da “katil kim” olarak çevirebileceğimiz bu özel türün hem edebiyatta hem de sinema ve televizyonda çokça karşımıza çıktığını ama mükemmel örneklerinin sanıldığı kadar da çok olmadığını belirtmek gerek. Zira bu tür hikayelere alışık okuru ya da izleyiciyi kandırmak o kadar da basit değil ve belli kalıplar içinde kalarak, ama farklı trüklerle yeni bilmeceler meydana getirmek gitgide zorlaşıyor. Rian Johnson'ın bunu ne kadar becerdiği ise ayrı bir mesele elbette.

Film ünlü ve zengin bir yazar olan Harlan Thrombey’nin (Christopher Plummer) malikanesinde ölü bulunmasıyla başlıyor. Kanepesinde yatar vaziyette, elinde bir hançer, boğazı kesilmiş şekilde bulunan yazarın ölümü ilk bakışta intihar gibi görünse de kimin tarafından tutulduğu belli olmayan bir özel dedektif (Daniel Craig’in canlandırdığı Benoit Blanc) olayın muhtemel bir cinayet olduğunu düşünmektedir. Bir gece evvel aile fertlerinin tamamının katıldığı bir parti düzenlenmiştir ve bu yüzden de herkes şüphe altındadır. Blanc’ın önündeki zorluk ise hem bu olyaın gerçekten bir cinayet olup olmadığını saptamak, hem de eğer öyleyse kimin nasıl ve neden bu cinayeti işlediğini bulmaktır. Öte yandan Harlan Thrombey’nin tüm mal varlığını ve parasını çocuklarına değil de hemşiresine bırakmış olması işleri daha da karmaşıklaştıracak; genç hemşire Marta (Ana de Armas) bir anda en büyük şüpheli konumuna yerleşecektir.

Türler arasında geçiş yapmayı ya da farklı türleri birbirine eklemlemeyi pek seven Rian Johnson daha önce bilim-kurgu ile harmanladığı bir mafya hikayesi çekmiş (“Looper”), ondan önce de gençlik filmi görünümlü bir noir (“Brick”) kotarmıştı. Son filmi “Star Wars: Episode VIII The Last Jedi” ile tartışmaların odağına yerleşen (ben filmi beğenenlerdenim) Johnson’ın bu kez klasik bir polisiyeyi fazla da eğip bükmeden ele aldığını görmek belki biraz hayal kırıklığı yarattı ama açıkçası benim için daha büyük hayal kırıklığı senaryonun yeterince iyi ele alınmayışı oldu. Bir iki karakter dışında genel olarak karikatür düzeyinde kalan tiplemeler, ve sürpriz unsurunu gözetmekten hikayenin derinleşmesine müsaade etmeyen zayıf dramatik yapı bir yana, açıkçası güneyli aksanıyla konuşan ve Hercules Poirot ile Müfettiş Clouseau arasında gidip gelen Daniel Craig’in performansı da beni çok tatmin etmedi. 

Böylesi hikayelerde olaya dahil olan tüm kişilerin cinayet için bir sebebi olması adettendir ama Rian Johnson’ın senaryosu pek o kısmı işlememiş ve daha çok “Sleuth” tarzı bir şaşırtmacalı hikaye peşine düşmüş. Ama bilenler katılacaktır, başrollerini Laurence Olivier ve Michael Caine’in paylaştığı “Sleuth” (ki Rian Johnson bu filmden çok etkilendiğini birkaç yerde söylüyor) müthiş zekice yazılmış bir tiyatro oyunudur aslında ve hikayedeki dönüşler, olaya dahil olan karakterler, türlü türlü sürprizler nihayetinde izleyiciyi allak bullak eden bir finale evrilir. Burada ise maalesef böyle bir zeka parıltısı göremiyoruz. Yine de özellikle Christopher Plummer’ın olduğu bazı sahneler (bir tanesi hele son derece başarılı) filmin seviyesini bir hayli yukarı çekiyor. İşin mizah kısmı da neredeyse gerilimin önüne geçerek filmi başka bir tarafa çekiyor sanki. Bu anlamda akla “Murder by Death” gibi bir şaheser geliyor ki keşke Johnson işin komedi kısmına biraz daha yüklenseymiş diyor insan. Oyuncu kadrosunda yer alan Jamie Lee Curtis, Don Johnson, Chris Evans, Michael Shannon, Toni Colette, Katherine Langford gibi isimler bir hayli parlak doğrusu ama dediğim gibi, bir iki tanesi hariç (hangileri olduğunu söylemeyeceğim elbette) bir çoğu kartondan ileri gidemediği için bu dev kadro sönük kalıyor son tahlilde.

FİLMİN NOTU: 6/10  

YAZAN: EMRAH KOLUKISA


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler