İnsanlığımız sorgulanıyor

44. Rotterdam Film Festivali Tom Harper'ın 'Savaş Kitabı'yla açıldı.

Yayınlanma: 30.01.2015 - 09:42
Abone Ol google-news

Festivallerin açılış filmleri, genellikle kolay izlenen, eğlendirici niteliği de olan büyük yapımlar arasından seçilir. Bu geleneğe pek kulak asmayan Rotterdam Festivali, bu yıl 44 yaşını kutlarken çıtayı daha da yüksek tutmuş. Genç İngiliz yönetmen Tom Harper’ın (1980) dördüncü sinema filmi olan “War Book” (Savaş Kitabı), açılış gecesi, küresel nükleer savaş varsayımını gündeme getiriveriyor.

Filmin birkaç ay önce Londra Festivali’nin açılışını yapmış olması Rotterdam’ın yöneticilerini hiç rahatsız etmemiş. Tam tersine, medeniyet ya da din (hatta mezhep) savaşı kıvılcımlarının giderek körüklendiği çılgın küresel ortamda, dünya prömiyeri aramak yerine, uluslararası prömiyerle yetinerek, filmin işlediği konunun önemini dikkate almışlar.

“War Book”un, Jack Thorne (1978) imzalı senaryosu, boyutları öncekilerden çok daha tehlikeli olacak yeni bir Dünya Savaşı senaryosunda, nükleer saldırının hedefi olan İngiltere’nin alması gereken zor kararların tartışıldığı ve belirlendiği ortamı, siyasi, insani ve psikolojik boyutlarıyla işliyor.

Sinema dili, mizanseni ve konusuyla klasik bir kapalı mekân filmi olan “War Book”, insanoğlunun sorumluluğunu/sorumsuzluğunu, vicdanının sınırlarını, küçük hesaplarını ve yüceliğini masaya yatırarak sorguluyor.

Suçlamanın, ahlakçı tavır almanın kolaylığına düşmeden, karar mekanizmasının bir parçası olan komisyonda yer alan 9 devlet görevlisini anlamaya ve anlatmaya çalışan tiyatrosal bir gerilim içinde insanlığımızı sorguluyor…

1960’ların Soğuk Savaş döneminde, İngiliz hükümetlerinin önem verdiği, nükleer savaş senaryoları geliştirme ve karşı tepki yöntemleri saptama çalışmalarından yola çıkan tiyatro yazarı Jack Thorne, konunun sıcak güncelliğine, usta dramaturg kaleminin incelikli yaratıcılığıyla göndermede bulunuyor.

Rotterdam Festivali’nin genç yönetmenlere ve yenilikçi sinemaya geniş yer ayıran, uzun/kısa yaklaşık 500 filmden oluşan eklektik programı dünya sinemasının yeni eğilimlerine ışık tutmayı da sürdürüyor. Müzikal nitelikli popüler sinemanın, farklı örnekleriyle, Asya ülkeleri sinemalarını da etki alanına aldığını gözlemliyoruz.

Japon yönetmen Yamaşita Nobuhiro (1976), “Misano Universe” adlı filminde, ülkenin ünlü pop şarkıcısı Shibutani Subaru’yu, melodramatik bir senaryo eşliğinde beyazperdeye getiriyor. Bir tür arabesk film izliyoruz...

Japon sinemasının tanınmış başka bir adı, şair, yazar, üretken yönetmen Sono Sion’un (1961) son filmi “Tokyo Tribe” da, genç çeteler savaşı gerilimi içinde erotizmi eksik olmayan bir video oyunu kadar hareketli ve renkli müzikal kavga niteliğinde bir çalışma. Bir tür, çağdaş “East Side Story”…

Yaratıcı sinemasının dinginliğini arayanların imdadına, Sono Sion’unkinden çok farklı şiirsel bir erotizm eşliğinde Yunan mitolojisine güncel bir yorum getiren Fransız yönetmen Christophe Honoré’nin (1970) son filmi “Métamorphoses” yetişiyor. Filmin kalabalık genç oyuncu kadrosunda Merkür rolünde Nadir Sönmez adı gözümüze çarpıyor…

1 Şubat tarihinde son bulacak 44. Rotterdam Film Festivali’nde, Türk sinemasından sadece bir örnek var: Cem Kaya’nın geçen yaz Locarno Festivali’nde de sunulan, Alman yapımı filmi “Remake, Remix, Ripp-Off”, Yeşilçam’ın altın döneminde, yabancı film senaryolarının nasıl telif ödemeden uyarlandığını, Türk izleyicisinin beğenisine göre nasıl yeniden kotarıldığını anlatan belgesel nitelikli ilginç bir çalışma…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler