Kameradan bakan kadın

Yılın en etkileyici belgesellerinden biri olan ‘Kamerainsan’ İstanbul Film Festivali’nin de yıldızlarından biri.

Yayınlanma: 11.04.2017 - 23:13
Abone Ol google-news

Uzun yıllardır birçok önemli belgeselde görüntü yönetmenliği yapan Kirsten Johnson elindeki devasa görüntü arşivinden derlediği son derece çarpıcı bir işe imza atmış “Kamerainsan” adlı ilk önemli yönetmenlik denemesinde. Görüntü yönetmenliğini ya da kamera operatörü olarak çalıştığı filmler arasında Oscar ödüllü “Citizenfour”, “Fahrenheit 9/11”, “Darfur Now” ve “Derrida” gibi yabana atılmayacak, önemli belgeseller var. Johnson bir yandan kendi ailesine dair görüntüleri (Alzheimer hastası annesi, ikiz çocukları ve kendi çocukluğunu geçtiği evden kimi objeleri de görüyoruz filmde) bir yandan da çalıştığı belgesellerden seçtiği bölümleri harmanladığı filminde hiçbir şeyi rastgele yapmadığını, kurgu üzerinde de bir hayli kafa patlattığını sezdiriyor izleyiciye.

Kimi görüntülerin neden filme dahil edildiğini ilk anda kavrayamayabilirsiniz ama örneğin Bosna’da tecavüze uğrayan bir kadının yaşadıklarını anlattığı bölümün hemen ardından gelen bölümün ABD’de sayısız çocuğu taciz eden bir futbol antrenörünün çalıştırdığı takımın maçına ait olduğunu fark ettiğinizde taşlar da yerine oturuyor. Öte yandan birçok sekans (bazen filmin başında ve sonunda iki sekans halinde de olabiliyor) kendi içinde dramatik bir çizgi de barındırıyor ve neredeyse bir kısa film şeklini alıveriyor. Unvan maçını kaybettikten sonra hışımla önce soyunma odasına, oradan da yeniden salona dönen ve kendisini annesinin kollarına atan öfkeli boksörün yaşadıkları, ya da ikizlerden birini rahatça dünyaya getirdikten sonra ikincisinin yaşaması için elinden geleni yapan ama temel tıbbi gereçlerden yoksun olduğu için çok da umut beslemeyen ebenin çaresizliği gibi hikâyeler çıkıyor karşımıza filmde ve her biri de kolay kolay zihnimizden çıkmayacak görüntülere dönüşüyor.

Tüm filmde nerede çekildiği belirtilmeyen tek bir sekans var: Küçük bir USB belleğin bir çimento harcına atılıp sonra da beton dökülen bir yere harman edildiği sahne... Bu sahnenin “Citizenfour”dan olduğunu ve o USB bellekte de muhtemelen çok önemli bilgiler bulunduğunu bildiğinizde neden mekân bilgisi verilmediğini de anlıyorsunuz. İşte Kirsten Johnson’ın filmi bunun gibi sayısız detayın, ince duyguların ve sert tokatların filmi.

‘Anayurt Oteli’ 30 yıl sonra yeniden 

Festivalin en hayırlı bölümlerinden biri de Groupama işbirliği ile Türk sineması klasiklerinin restore edilerek izleyiciyle buluşturulduğu bölüm olsa gerek. Daha önce “Vesikalı Yarim”, “Muhsin Bey”, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Gurbet Kuşları” gibi önemli filmlerin restore edildiği bu bölümde bu yıl “Anayurt Oteli” var. Maslak TİM Show Center’da düzenlenen özel bir geceyle gösterilen film, Nejdet Arkın ve Fanatik Film’in de çabalarıyla, gerçekten de eskisiyle kıyaslanamayacak denli berrak bir görüntüye, net anlaşılır bir ses bandına kavuşmuş.

Gecede film ekibinin hayatta kalan üyeleri de hazırdı ve sahneye çıkarak birer ikişer cümleyle duygularını pay
laştılar. Hemen salona girmeden önce filmin başrol oyuncusu Macit Koper ile kısaca görüşme fırsatı buldum ve ona 30 yıl sonra “Anayurt Oteli”nin izleyiciye ne söyleyeceğini sordum. “Bir defa Cumhuriyet ile ilgili aynı şeyi söyleyecek” diyen Koper, sözlerine şöyle devam etti: “Yeşilçam’da film yapma estetiğinin bu filmle nasıl evrildiğini, nasıl Türk sinemasında bir çeşit deniz feneri görevi gördüğünü, nasıl genç yönetmenlerin bundan güç alarak çok güzel filmler çektiklerini gösterecek.” Ömer Kavur’la çalışmanın “muhteşem” bir deneyim olduğunu da belirten Koper, “Ölümünden bir iki ay önce senaryosunu bitirdiğimiz, çekim hazırlıklarına başladığımız ‘Kardeş’ adında bir film üzerinde çalışıyorduk.

Bence Ömer’in bir hayli politikleşmeye başladığı bir film olacaktı. Maalesef ömrü yetmedi. Ama şu sıralar yeniden gündemde olan bir proje o. Yakında hayata geçmesi için uğraşıyoruz” dedi ve bence son günlerin en güzel haberlerinden birini vermiş oldu.

Pelin Esmer’den ‘İşe Yarar Bir Şey’

Sinemamızın önde gelen kadın yönetmenlerinden Pelin Esmer son filmi “İşe Yarar Bir Şey” ile İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde boy gösteriyor. Esmer’in senaryosunu yazar Barış Bıçakçı ile birlikte yazdığı ve başlıca rollerini Başak Köklükaya, Öykü Karayel ve Yiğit Özşener’in üstlendiği film uzun bir tren yolculuğunda tanışan Leyla ile Canan’ın gizemli hikâyesini konu ediniyor. Daha önce “Oyun”, “11’e 10 Kala” ve “Gözetleme Kulesi” adlı filmleri çeken ve hemen hepsi için yurtiçinde ve dışında önemli ödüller alan Pelin Esmer, son filmi “İşe Yarar Bir Şey”i ilk kez İstanbul Film Festivali’nde izleyici karşısına çıkarıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon