‘Kapitalizm sorunlarımızı katlıyor!’

Bu yıl Altın Palmiye için yarıştığı Cannes’da Netflix yapımı olması nedeniyle tartışmalara yol açan “Okja”yı çarşamba günü Türkiye’deki üyeler de izleyebilecek.

Yayınlanma: 26.06.2017 - 18:10
Abone Ol google-news

Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho bu yıl Cannes’da yarıştığı “Okja”da küçük bir kız ve genetiği değiştirilmiş devasa bir domuzcuğun dostluğu üzerinden gayet karanlık mevzulara dalıyor, insanın fırsatçılığı, çevresine ve bu nedenle her meselde olduğu gibi diğerine olan zalimliğini, kapitalizmin yıkıcılığını anlatıyor. Bu yıl Altın Palmiye için yarıştığı Cannes’da Netflix yapımı olması nedeniyle tartışmalara yol açan “Okja”yı çarşamba günü Türkiye’deki üyeler de izleyebilecek. Yönetmen Bong Joon-ho ise kendisine yaratıcı özgürlük veren Netflix’e minnettar, “Kimse bana para ya da iş vermiyor Hollywood’da çünkü yaratıcı özgürlük ve filmimi kendim montajlamak istiyorum. Oysa onlar bu senaryoyu dahi aşırı politik bulup beni istemiyorlar” derken “Snow Piercer” filmin ABDli dağıtımcısı tarafından çektiği acıları hatırlıyor. Gelgelelim umutsuz değil, ideallerinden vazgeçmeye niyetide yok. “Çevreci olmak insani bir duruştur ve gerekliliktir, gösterilmek istendiği gibi saçma bir hassasiyet değil. Genetiği değiştirilmiş gıdalar meselesi ortada, hayvanlara da geçildi. Yani filmim fantastik değil, gayet gerçekçi” diyor ve ekliyor: “Kapitalizm sorunlarımızı katlıyor! Tabii ki hoşluklar da getiriyor hayatımıza ama aynı zamanda büyük acılar ve mutsuzluklular yaşatıyor. İnsanın insana, hayvana, doğaya ettiği zulmün nedenini anlamıyorum, anlam veremiyorum ve bu nedenle sinema yaparak bu soruları sormaya çalışıyorum” diyor.

TIlda Swınton: Aykırı sesler neysem ki hep olacak

-Nasıl başladı “Okja”?

Büyürken değerlerimizi kaybediyoruz ve ne gariptir ki bizden olgunlaşmamız istendiğinde sıradan olmamız ve sistemin dayattıklarını kabul etmemiz isteniyor. Bu film aksine ideallerimizden vazgeçmemiz gerekmediğini gösteriyor. Yönetmen Bong’un kafasındaki ilk fikir buydu. İlham kaynaklarından birisinin köpeğim Rosy olduğunu gururla söylemeliyim. Dünya tatlısı bir masumiyeti, ihanete uğramışlığın çaresizliği ve çoğu köpek gibi suçluluk duygusuyla karışık duruşu var, tıpkı Okja gibi. Çevreci olmak, diğer canlılara da eşitin gibi davranmak, doğa kurallarına da saygı duymak politik bir tercih gibi gösteriliyor ve insani bir mesele olduğu gözden çıkarılıyor. Yaratıcılık yok edilemez, her zaman asiler olacaktır neyse ki. Yoksa robota benzemeyelim, Maalesef her şey artık bilim kurgu olmaktan çıktı.

-Kapitalizmin yıkıcılığının korkunç boyutlarını göstermesiyle film benzerlerinden ayrılıyor. Çokuluslu bir şirketi babasından devralan yönetim kurulu başkanı olarak ‘kötü kadın’ rolünde Trump Amerikası’na gönderme yapıyorsunuz desek ne dersiniz?

Sermayenin kötüsü de vardır iyisi de ama kapitalist sistemin tartışılacak tarafları çok elbette. Canlandırdığım aşırı süslü, pembeli ve rüya gibi gelecek vaad eden komik figürü nereden esinlendiğim sır değil ama illa da isim vermek gerekmez. Seçim mitinglerindeki muhafazakâr Cumhuriyetçiler’i izlerken çok eğlendim diyelim.

-Netflix tartışmalarına ne dersiniz?

Adeta filmin kaderi gibi bir noktaya geldik, inanılmaz! Bakın, biz bu projeyi sadece Hollywood değil dünyanın en büyük stüdyolarına gönderdik ve okkalı bir ‘hayır’ yanıtı aldık. Kimi aşırı politik buldu kimisi yönetmene yaratıcılık izni vermek istemedi. Bir yönetmen her şeyden bağımsız bir film yapmak istediğinde gelinen nokta bu ve bence çok vahim bir durum. Bize her türlü yaratıcı özgürlük ve para veren Netflix sayesinde bu film yapılabildi. Sinemanın geleceğini ve olasılıkları konuşalım elbette ama baştan karalamak bence hiç de iyi niyetli olmayan bir dikkat dağıtma ve bizi yönlendirmek oluyor. Her şeye rağmen ideallerimizden vazgeçmememiz gerektiğini hatırlamak gerek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler