‘Sette erkek olmaya çalışmayalım!’

San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü alan Arjantinli genç kadın sinemacı Anahi Berneri ile bir söyleşi yaptık. Berneri ‘Kadın kendi bedenine sahip çıktığı sürece yıkılmazdır’ diyor.

Yayınlanma: 03.10.2017 - 21:04
Abone Ol google-news

Küçük çocuğuyla Buenos Aires sokaklarında fahişelik yaparak hayatta kalmaya çalışan genç bir kadının zorlu üç gününü izleyen “Alanis”, 65. San Sebastian Film Festivali’nde en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini kazandı. “İnsani kırılganlıkları ve güçlü direnişiyle şahane bir karakter yaratmış” sözleriyle genç Arjantinli yönetmen Anahi Berneri’ye övgüler düzen jüri başkanı John Malkovich, festival tarihinde ilk kez bir kadın yönetmene ödül vererek bir nevi tarih yazmış oldu. İlk filmi “Un Año Sin Amor”la (2005) ödül ve övgülerle karşılanan Berneri’yle güneşli bir San Sebastian namıdiğer Donostia gününde tatsız mevzulara dalsak da moraller yerindeydi.

- Kadınlara şefkatiniz ve erkek egemen toplumlara dair dışlayıcı olmayan yaklaşımınızla tanıyoruz sizi. “Encarnacion” da 10 yıl önce burada Fipresci ödülü almıştı. Bu film nasıl ortaya çıktı?

Toplumda fahişelik ile insan kaçakçılığı ve ticaretinin aynı kefeye konulduğunu keşfettiğimde çok şaşırdım, kafam karıştı. Kısa film önerisiyle elime geçen senaryoda da böyleydi. Devletin resmi araştırmaları da buna dayanıyor çünkü. Buenos Aires mültecilerin yoğun olduğu bir yer ve kadınlar maalesef fahişelik yaparak hayatta kalmak zorunda. Devlet onları kurban, buna zorlayanları da suçlu ilan ediyor ama çoğu vakada gerçek suçlu bence devletin ta kendisi çünkü onlarla ilgilenmek ve bakmak zorunda. Suçluyu işaret ederek olmaz, çaresine bakmak gerek. Durum tespiti yaparak olmaz, politikacılar çözümle gelmeli, malum fahişelik kader değil.

- Alanis’in küçük oğluyla sokakta kalması iç burucu ama asla acınası değil. Senaryoda dengeyi nasıl sağladınız?

Kadın kendi bedenine sahip çıktığı sürece yıkılmazdır bence. Toplumsal algılar ve bakış kadını utandırma yoluna gidebilir ama siz güçlü durduğunuz sürece kimse yıkamaz. Buna çok inanıyorum. Fahişeliği romantize etmeye gerek yok ama aşağılayamazsınız da asla! Bu hakkı size kimse veremez. İkiyüzlülüğün lüzumu yok. Hele ki sistem haz ve ceza üzerine kurulmuşken bu işin ticaretine gizliden gizliye yürüdüğü ve kurbanı yargılamaya kalkarken. Başroldeki Sofia Gala’nın gerçekten çocuğu olan oğluyla ilişkisini olabildiğince doğal ve içten bir şekilde yansıtmak istedim.

-  ‘Dünyanın en eski mesleği’ olarak tanımlanan bir mevzuyla nasıl başa çıkıyoruz sizce?

Kimsekızkardeşinin veya kızının bu işi yapmasını istemiyor, bu doğal ama sıradan vatandaş maalesef anında kınamaya meyilli. Derneklerle konuştuğumda kimileri fahişeliğin yasallaşmasını ve kanuni düzenleme getirilmesini istiyor, kimisi de karşı. Ama en fenası polis ve kanunun işin kurbanlarının peşine düşmesi ve hırpalaması.

- Kadın yönetmenlerin sayısının azlığı moralinizi bozuyor mu?

Maalesef rakamlar içaçıcı değil ama memleketim Arjantin konusunda en övündüğüm şey kadınların öne çıkması ve her türlü zorluğa rağmen filmlerini yapmaları. Üstelik sayımız hiç de az değil. Lucrecia Martel gibi şahane bir örneğimiz en başta geliyor. Erkek egemen dünyamızda kadınların iki kez çaba göstermesi gerekiyor ama dayanışmayla her şeyi aşarız. Yeter ki sette kendimiz olalım, cinsel kimliğimizden korkmayalım, hele ki sette erkek gibi davranmayalım. Kadın olmak, kendimiz olmak gerek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler