'AKM beni ağlattı'

Uzun bir aradan sonra sahnelere dönen koreograf ve yönetmen Aysun Aslan, yeni projesi ‘Jizel’i ve anılarının bulunduğu AKMy’ i anlattı

Yayınlanma: 03.11.2017 - 22:39
Abone Ol google-news

Ağır Roman (East Side Story) ile Los Angeles County Arts’tan davet alan ve ABD’de sahnelenen ilk Türk yapıtının sahibi olmayı başaran koreograf ve yönetmen Aysun Aslan, “Jizel” isimli Modern Dans Topluluğu (MDT) projesiyle sahneye döndü. 2010 yılında Özkan Uğur’la evliliğinden oğulları Alişan’ın konservatuvar eğitimi için İngiltere’ye gittiğini belirten Aslan’ın, Londra’da yazdığı “Anne Ben Leylek mi Oldum” kitabı da İnkilap Yayınevi etiketiyle çıktı. Ünlü koreografla Devlet Opera ve Balesi’ne verdiği arayı, Türkiye’de baleye ilgiyi ve şu an gündemi meşgul eden Atatürk Kültür Merkezi tartışmalarını konuştuk.

‘Taksim canını yitirdi’

Geri döndüğünüzde nelerin değiştiğini gördünüz? 

Bir kere benim bulunduğum dünyayla ilgili çok ciddi değişiklikler var tabii. Bir de dağınıklık sezdim açıkçası.

Genel anlamda mı? 

Evet. Bir kere biz Atatürk Kültür Merkezi (AKM) tayfası tamamen dağıldık. Bizimki bayağı acıklı bir hal aldı. AKM, çok fazla sayıda kurum taşıyan bir binaydı. Şimdi bina ayrı bir şeydir; bir zarf vardır bir de mazruf vardır. İçerisi çok yoğundu. Geçen gün oturdum saydım, haftada 31-32 prodüksiyon yapılıyordu orada. Bu çok önemli bir şey. Bu, o semt için de çok önemli bir şeymiş meğerse, bakın ne oldu Taksim. Canını yitirdi.

AKM’de çok fazla gösteriye imza atan bir kişi olarak, şu anki durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Valla sormayın. Ağlıyorum, o kadar üzüntülüyüm. Şu halini birkaç ay önce tesadüfen gördüm yan taraftan, hakikaten gözümden yaş damladı. Hâlâ da içim fena oluyor anlatırken. Büyüklerimiz bilir tabii ama bana kalırsa yenilenebilirdi. Çünkü, AKM Türkiye’nin en iyi sahnesiydi. Dünyanın 4’üncü, Avrupa’nın ise 2’nci iyi sahnesiydi. Tamam, belki yanlış kullanılmış olabilir. Ama yenilenebilirdi. Bu kurumlar parçalanınca, bir kere o Taksim’in dönüşümü bitti, gişe kuyrukları bitti. İnsanların gelip gitmesi bitince orada müthiş bir sakinlik oluştu. Bir saptamamda da şunu görüyorum; Süreyya Operası’na gitti Devlet Opera ve Balesi; bakın şimdi o semtin dönüşümüne...

Bence bunda Devlet Opera ve Balesi’nin kesinlikle payı var. Çünkü bu tür kültür sanat kurumları oldukları yeri zenginleştirirler. Bir şey iyise onu yıkmanın bir âlemi yok ki. Sadece AKM değil ki, ben size oturup bir saniyede sayarım Taksim’de yok olanların sayısını. Dolayısıyla bu ne getirdi sahne sanatlarına, sanatçılarının sahnesiz kalması riskini doğurdu. Biz göreceğimizi gördük, çok güzel şeyler yaşadık sanat adına. 1500 seyirciyle buluştuk her seferinde. Peki, bu işe yeni girecek gençler ne yapsın? Bu gençler hep 30 kişilik salonda mı oynayacak?

DEMOKRATİK OLMAK BU DEĞİL 

Sahne sanatlarında Türkiye’nin sorunları neler?

Bizde çok yanlış bir şey gözlemledim uzun yıllar. Bizim kendi kurumlarımız içinde demokratik bir şey vardır. Bu oyun da dört kez oynar bu oyun da dört kez. Bu demokratik olmak değil. Bu hatalı bir biçimdir. Çünkü bütün dünyada seyircisi bol olan oyun daha çok oynar, tutmayan oyun oynamaz. Şimdi 1500 seyirciye oynayan oyunla 40 seyirciye oynayan oyunun ikisini de siz 10 yıl sürdürmeye çalışıyorsanız bence bu hatadır. Bir “Lüküs Hayat” gibi korkunç bir örnek varsa elinizde... Ben Kültür Bakanı olsam şimdi ona özel tiyatro yaptırırım ki “Lüküs Hayat” hiç kalkmadan oynasın diye. Çünkü, “Lüküs Hayat”ı siz gerçekten oynatın 20 yıl gider. Benim “Ağır Roman”ım şu ana kadar gidiyordu kalkmasaydı. Hiç seyircisi eksilmedi, gişede soranı da hiç eksilmedi. Demek ki sanatta demokratik olmanın yöntemi bu değil.

‘İlgİ yüksek’

Aysun Aslan, geçmişte baleye olan ilgiyle konusunda “İlgi o kadar çok yüksekti ki. Emin olun 1500 kişiyi her temsilde doldurmak öyle kolay bir şey değildir. Dünyada da değildir. Tanıtım olanağı olan kurumlar da olmadık biz hiçbir zaman. Ama o kadar müthiş bir iletişimimiz vardı ki seyirciyle. Hâlâ da var, ben görüyorum. Ben “Jizel”de bunu yaşadım. Ne kadar zor bir lokasyonda işimizi yapıyoruz. Ona rağmen seyircimizi aldık tekrar. Yatıyorum, kalkıyorum şükrediyorum ki seyircimiz var. Demek ki biz varız. Ama niye bu kadar yok sayılıyoruz onu bir türlü çözemiyorum” ifadelerini kullandı.

STK'LER: AKM'Yİ YIKMAK SUÇTUR

Sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yıkılacağı açıklanan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ile ilgili açıklama yaptı. “AKM’yi yıkmak suçtur” başlıklı yazıda şu ifadeler kullanıldı: “Ulusal ve uluslararası koruma ilkeleri gereği koruma altında bulunan Cumhuriyet dönemi kültür ve mimarlık varlıklarımızın en önemli yapılarından ve simgesel değeri olan Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılıp yerine daha büyüğünün ve yenisinin yapılacağını, toplumdan gizli bir şekilde hazırlanıp onaylanan yeni projenin 6 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat açıklanacağını büyük bir esefle öğrenmiş bulunuyoruz...

Bu konuda yıllardır bıkmadan usanmadan kamu idareleri nezdinde yaptığımız uyarılar ve suç duyuruları işleme konmayarak hukuk ve yargı kararları yok sayılmış, AKM bilerek ve isteyerek yıkıma terk edilmiştir. Yine ve yeniden uyarıyoruz: Yıllardır dünyanın gözü önünde tarihe, kültüre, sanata, topluma ve hukuka karşı taammüden suç işlenmektedir! Derhal onaylı restorasyon projesi uygulamaya sokularak bu kültür ve tarih yıkımına son verilmeli, Atatürk Kültür Merkezi özgün yapısı, kullanımı ve çevresiyle toplumun hizmetine sunulmalıdır. Kültür-Sanat Sen (Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası), Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Yazarlar Sendikası, TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı), TOMEB (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği), SİNESEN (Sinema Emekçileri Sendikası), Özerk Sanat Konseyi, Sanatçılar Girişimi, UPSD (Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği), İstanbul Kültür Forumu.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler