‘Sanat için önce delirmek gerek’

Yasemin Mori, “Estrella” adlı yeni albümünü çıkardı. Mori, “Sanat için önce delirmek sonra da deliliği akla sığdırmak gerekiyor” diyor.

Yayınlanma: 23.03.2018 - 20:58
Abone Ol google-news

Müzik kariyerinde 10. yılını kutlayan Yasemin Mori, Sony Music etiketiyle çıkan yeni albümü “Estrella” ile müzikseverlerle buluştu. Albüm, sözünü ve duygularını ifade etmekten sakınmayan kadınları yansıtıyor. Yasemin Mori’ye sorularımızı e-posta yoluyla ilettik.

- “Estrella” ne demek? Bu parça için bir röportajınızda “Cinsel enerjim doruklardaydı, hayat enerjim çok yüksekti. Bir kadının sorgusuz sualsiz kendisini özgüvenle yaşaması fikri bana ilham oldu. Klip de şarkı da öyle doğdu. O sırada bir kulüpte dans etmek ve kopmak duygusundaydım” diyorsunuz. Öyle mi?

Estrella, sözünü sakınmayan, kendine güveni tam olan, iyi dostluk kuran kadınlar için kullanılan bir deyim İspanyolcada aynı zamanda yıldız anlamına geliyor.

Cinsellik fiziksel, duygusal, entellektüel, ve sosyal yönlerin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici yönlerinden oluşur, sanıldığı kadar basit bir kavram değil. Hayatı kapsayan, hayata karşı farkındalık, düşünce, iletişim gerektiren, haz alıp verebilmeyi ve üretmeyi kapsar, ben de bunları kastediyorum söylerken. Evet bu albümü yaparken hayata ve sanata, etrafımdaki insanlara karşı tüm kalbimle açıktım, iletişim kurma iştahım çok yüksekti.

- Cinsel enejisi yüksek şarkılar söyleyen kadınlara mı ihtiyacımız var?

Kadınlara ve erkeklere! Kendisini ifade etmekten korkmayan bireylere ihtiyaç var ve sadece bu konu özelinde değil bence her zaman her konu hakkında konuşmaya, daha çok diyalog kurmaya, daha çok müzakere etmeye, araştırmaya, anlamaya ve anlaşmaya ihtiyacımız var. Hurafelere değil bilimselliğe ihtiyacımız var. Birbirimize dokunmaya, duygusal ve ruhsal bağlar kurmaya ihtiyacımız var. Gitgide gerçekten konuştuğumuz ve birbirimizi anlayabildiğimiz alanlar azalıyor. Bugün Meclis’te 465 erkek, 75 kadın milletvekili mevcut. Bu zaten ülkede kadın ya da erkek olmanın vahameti ile ilgili çok şey söylüyor. Biz kadınlar olarak bu ezici rakamlar karşısında toplumsal eşitlik için savaşıyoruz. Cinsellik de aslında konunun düğüm olduğu yer.

- Şarkı sözlerinde erotik tınılar var. Bugün otosansürün dibine vurmuş durumdayız. Klip ve dizilerin absürd sebeplerle yayından kaldırıldığı, şort giydiği için kadına tekme atan adamların var olduğu böyle günlerde albüme erotik tınılar yerleştirme fikri sizi ürkütmedi mi?

Erotizm aşk tanrısı “Eros”tan türetilmiş; içinde aşk var, dostluk var, hayal gücü ve cinsel çekim var. Tabii ki şarkılarım da bunu yansıtıyordur, ben yaşayan bir organizma olduğuma göre bu böyledir, üstelik hayat enerjimizin kaynağı cinselliğimiz. Ülkede hayat politik olarak engellenen bir olgu olduğu bunun beraberinde yaşama dair tüm güzellikler kültür, sanat, mizah, cinsellik hepsine gitgide uzaklaşan bir toplumsal yaşayış hâkim, bunun için endişeliyim. Ayrıca bugün burada oturup konuşabiliyorsak bunun temel sebebi anne ve babamızın aşk yapmış olması değil mi? Bir flört, bir erotik eylem, bir aşk ilişkisi vasıtasıyla bu dünyaya geldiğimizi unutup bu kadar doğaüstü ve sihirli bir yaşamgüdüsüne bu kadar hoyratça yaklaşmak bana çok absürd geliyor.

‘Görünmez güç’

- Türkiye’de “erotizm” korkulan bir kelime mi? Yoksa kadın konuşunca mı korkuluyor?

Kadınların üretken üstelik hem kadına hem erkeğe can veren bir mekanizması olan bir bedenin içinde olması sebepli, koruma güdüsü ile içgüdüleri daha keskin, görünmeyenin ardındakileri görmeye daha yatkın, idrakleri daha sofistike, belki daha insancıl, daha barışçıl, tüm bu nüanslar bence kadını hayata karşı çok daha anlayışlı ve kavrayışlı hale getirmiş durumda. Tipolojik olarak erkek daha güç odaklı bir yaratık olduğundan kadını sadece bir cinsel obje olarak görerek onu sınırlamaya çalışıyor. Ama bu boşa bir uğraş; her erkek bir gün kadının görünmez süper güçlerini tadacaktır, işin özünde her canlı bir gün yaşamı tadacaktır! Bilemiyorum bu kelimelerden ya da kadının kendisinden korkuluyorsa orada bir varoluşsal bir aşağılık kompleksi oluşmuştur diye düşünüyorum.

- Bu albümdeki şarkılar bir kadının cümleleri mi? Aşkı dinmeyen bir kadın mı bu kadın?

Kadın ya da erkek çok da fark etmiyor, bir insanın cümleleri. Aşk da bir anlamda budur, cinsiyetler üstü bir ruh haline geçerek, dünyadaki, evrendeki her zerreciği anlayacak kapasiteye ulaşmak. Bu arada bilimsel olarak olan da buymuş, âşık olduğumuzda kadınlık ve erkeklik hormonları eşitleniyormuş ve eşler bu sayede birbirlerini çok daha iyi duyumsar hale geliyorlarmış.

- Peki, bu kadının derdi ne? Ne anlatmak istiyor bize ya da kendisine?

Hatırlatmak. İnsan olduğumuzu. Sadece var olduğumuz için değerli ve biricik olduğumuzu, bu hayat deneyimini zenginleştirmenin önemini. Hayattan zevk almayı, karşındakine zevk vermeyi. Duymayı, hissetmeyi, karşındakinin duyularına hizmet etmenin bizi nasıl bu biçilmiş rollerden çıkarıp yeniden insan yaptığını.

- Hayatta ‘keskin viraj’lar alıyor musunuz?

Keskin virajlar alıyor muyum bilmiyorum. Bende bunu görüyorsanız beni tarif ediyordur. Kendimi başına buyruk, özgür ve savaşçı bir ruh, yumuşacık, süzülen ama tutkulu ve inadı inat bir kız çocuğu olarak görüyorum.

Güneşli ve funky moddayım

- “Çel aklımı başımdan al gel, sardı paçalarımı aşk gel” diyorsunuz. Aşk, gel denilince gelen bir şey mi?

Tabii ki biz çağırmasını bilelim yeter, ne istediğimiz değil nasıl istediğimiz önemli olan. Aşkı içimize davet etme yetisine sahip olmak da önemli çünkü aşk dışarıda değil içeride aranıp bulunan bir lütuf. Ve her an her yerde ve herkeste... Görmesini bilene ve cesareti olana.

- ‘Kozmik otoban’da bugün hangi hızda nereye gidiyorsunuz?

Orta seyirde, Jaco Pastorious’un “The Chicken” şarkısındaki bir ilerleyişte; güneşli ve funky bir modda... İspanya dolaylarında sahildeyim, hiçbir yere gidiyorum...

- Bir parçanızda “Bu deli dünyada akla yatkın olanı mı seçtin” diye soruyorsunuz, ben de size sorayım aynı soruyu: Bu dünyada akla yatkın olanı mı seçenlerdensiniz?

Her zaman tatlı bir hesapsızlıktan, delilikten ve aşktan yanayım ve beni besleyen duyguları, enerjiyi burada bulabiliyorum. Bu benim karakterimde var. Sanat zaten akıl işi bir şey değil ki öncelikle delirmek sonra deliliği akla sığdırmak gerekiyor. Eskiye oranla artık kendi deliliğimin efendisi olmayı başardım. O beni değil ben onu yönetiyorum, bu da bir nebze işimi kolaylaştırıyor.

- Son olarak ülke gündemine de değinelim. Bugünkü Türkiye ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Ne diyebilirim ki, hayattan yana olan, yazan, çizen üreten, aklı, fikri, anlayışı, vicdanı olan herkese kolaylıklar diliyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler