‘Aşkımız dijitale kaldı’

Ezginin Günlüğü’nün yeni albümü ‘Aşk Zamanı’ dinleyicilerle buluştu.

Yayınlanma: 30.03.2018 - 20:48
Abone Ol google-news

Ezginin Günlüğü’nün 18. stüdyo albümü “Aşk Zamanı” DokuzSekiz Müzik yapımcılığında çıktı. Deniz Sujana, Çağrı Çetinsel, Cafer İşleyen, Can Göktürk, Nadir Göktürk, Erkan Gürer ve Güven Şancı’dan oluşan grup, yeni albümünde kendi sözlerinin yanı sıra, klasikleşmiş olarak Ataol Behramoğlu ve Nâzım Hikmet gibi şairlerin şiirlerini de besteledi. Ezginin Günlüğü’nden Nadir Göktürk sorularımızı yanıtladı.

- Albümün adından yola çıkıp şunu sormak isterim: Şimdi tam da aşk zamanı mı?

Geçenlerde bir kahvede otururken, arkadaşım önümüzden geçen çoluklu-çocuklu Suriyeli mültecileri işaret edip, “Bunca hengame arasında ne ara fırsat bulup da bu kadar çocuk yapabiliyorlar” diye sorunca, ben de yıllardır çadırlarda, teknelerde ölümle burun buruna yaşamak zorunda kalmış olan bu insanların ellerinden gelen tek şey belki de budur ya da soylarını devam ettirebilmek için içgüdüsel bir harekettir falan dedim. Düşününce, hiçbirimizin yarını belli değil.  “Belki erken gideriz, belki sabahı ederiz” Bu yüzden, herkes için, her zaman “Aşk Zamanı”dır.

- Bu albümle neyi ele aldınız?

Aslında çok özel bir niyetimiz yok. Çekmecelerde biriken şarkılarımızın zaman zaman dinleyicilerimizle paylaşılması gerekiyor ki yerine yenilerini koyabilelim. Ezginin Günlüğü 36 yıllık birikimi olan bir grup, ismimizin anlamı da burdan geliyor zaten: Bir nevi, hayata tanıklık etmek, yaşadıklarımızı kaydetmek. Bu yüzden, eskiyip köşemize çekilmek bize yakışmaz. Yeni albüm, yeni şarkı, yeni umut: “Beni yeni sevdalar paklar” diyor Ataol Behramoğlu da “Erotik Gazel” şarkısında.. Keşke biz de daha sık yenileyebilsek günlüğümüzü..

- “Yıl 2017, dünya yangın yeri, bir martı olsaydım keşke” diyorsunuz. Yıl 2018. Yangın yeri mi?

Aslında bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Ne yazık ki bir türlü kontrol edemediğimiz, baş edemediğimiz küresel güçler, paylaşım hırslarını son yıllarda gene bizim coğrafyamıza odaklandırdılar. Böyle bir şarkıyı hangi yıl yazarsanız o günün tarihini atabilirsiniz... Çünkü biz kendimizi bildik bileli bu savaşlar şu ya da bu şekilde devam etmekte. Son yüzyılı bile düşünürseniz, iki tane dünya savaşı, Vietnam’ı, Afganistan’ı, Afrika’sı, Asya’sı.. Son yıllarda da Ortadoğu... Kana bulanmadık yer yok gibi bir şey. Neden? Nedenini hepimiz biliyoruz..

- Ezginin Günlüğü denince naif bir hüzünlü aşk duygusu hissediyoruz. Sizin işlediğiniz aşk hüzünlü bir aşk mı?

Aldığımız her nefeste, farkında olmasak da, aşkı soluyoruz aslında. Bu albüme bakarsanız 12 şarkının 12’sinin de bir yerlerden aşka dokunmakta olduğunu görürsünüz. Ama hayatı da aşktan bağımsız düşünmek hiç de gerçekçi olmaz. “Aşk” için her zaman, ‘zamansız’ olduğu gibi bir yorumda bulunulur. Yani aşk hep beklenmedik zamanlarda kapıyı çalar. Öyle der büyüklerimiz. Ama düşününce, hepimiz her zaman aşka kapıyı açmaya hazırızdır. Aşk hüzünlü olabilir, yalan olabilir, erişilmez olabilir; ama neresinden bakarsak bakalım doğanın hayat kaynağıdır. Hem de bütün canlılar için...

‘İnsanların kafaları karmakarışık hale geldi’

- Şiir, müziğin sözleri midir?

Her zaman söylediğimiz gibi, bizim şarkılarımızda söz, daima müziğin önünde yer alır. Sık yaptığımız şeylerden biri de uygun bulduğumuz şiirleri müziklemektir. Şiir ve şarkı sözü aslında aynı kategoriye girmez. Şiir, müzik olmadan da var olan bir yapıdadır, içinde kendi müziği vardır zaten. Ama ‘şarkı sözü’ genellikle müzik olmadan pek bir şey ifade etmez. Bu yüzden şiir bestelemek oldukça zor bir şeydir. Bir anlamda, birbirinden farklı iki müziği tek vücutta kaynaştırmak gibi bir şey. Şiirin ruhunu iyi yakalayamazsanız, yanlış yerlere sürüklersiniz onu. O zaman şiire de yazık olur, şarkıya da. Ne yazık ki bu tür örneklere çok rastlamaktayız. Hazır bir melodinin üzerine bir şiirin laflarını oturtturmak, onu güzel bir şarkı yapmaz. Biraz kandırıkçılık olur bu.

- Bugünün ülke gündemine dair neler söylemek istersiniz?

Ne yazık ki ülkemizin gündemi çok zengin maşallah... İlk bakışta terör ve savaşlar ön sıralarda görünüyor tabii ki, ama biraz kurcalayınca ekonomik sorunlar da gündeme geliyor. Ama bence biraz daha kurcalasak, ülkemizdeki kültürel sorunların en ön plana çıktığını görürüz gibime geliyor. 1950’lerden itibaren uygulanan sosyal politikaların sonucu olarak insanların kafaları karmakarışık hale geldi.. O iyi insanlar, hani o güzel atlara binip gittiler ya; türkülerimiz unutuldu, arkadaşlıklarımız kayboldu, aşklarımız dijitale, resimlerimiz selfi’ye kaldı...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler