Onlara Trudeau bize gözyaşı

Kanada’nın 43 yaşındaki, yeni, liberal, feminist başbakanı Justin Trudeau’nun ‘iç’ ve ‘dış’ güzelliği yaramızı fena deşti.

Yayınlanma: 24.10.2015 - 23:08
Abone Ol google-news

Geçen hafta, akademisyeninden gazetecisine, sanatçısından mühendisine, doktorundan sporcusuna, farklı meslek dallarından mürekkep bir dost meclisinde, memleket ahvalinden dem vururken, kendimizi, o meşum hâleti ruhiyesi içerisinde, yani kendimize acırken bulduk. Bir yandan, Yunanistan’ın solcu delikanlısı Aleksis Çipras’ı; geçen hafta bir radyo programına katılıp, duşta işeyip işemediğine benzer konuları da içeren birçok özel ve matrak soruyu yanıtlayan Yeni Zelanda Başbakanı John Key’i; ABD seçim yarışında, her gece ayrı bir talkshow programına katılıp şirinlik muskası performansı sergilemek suretiyle, seçmenlerin gönlünü çalmak adına kendini yırtan adayları konuşup, bir yandan da bizdeki seçim atmosferinden dem vurup ağlanacak hâlimize gülüyoruz.

Takdir edersiniz ki ölümcül darbeyi, 19 Ekim’de, Liberal Parti’nin tek başına iktidara gelmesiyle Kanada Başbakanı koltuğuna oturan, 43 yaşındaki Justin Trudeau vurdu. Zaten Kanada, yıllardır, Küresel Yaşanabilirlik Raporu’na göre, Dünyanın En Yaşanabilir Ülkeleri, Dünyanın En Yaşanabilir Şehirleri sıralamalarında, üç aşağı beş yukarı, habire başlarda bir yerlerde dolanıp durur, ‘hayat hep mi bunlara güzel’ tonundan, eni konu zırlamaya başladık. Güzel derken, mesele Justin Trudeau’nun bakmalara doyulmaz bir erkek güzeli olmasından ibaret değil elbette. Adam, önemli olan iç güzelliği savını da misler gibi destekleyen bir paket program mübarek.

“Siyaset hanedanı”ndan geliyor olmasına rağmen, kendine kariyer yolunda ilk iş olarak, ikinci sınıf çocuklarına Fransızca ve matematik öğretmeyi seçmiş birinden söz ediyoruz. Ki hanedanlık dediğin de böyle olsun: 1968- 1984 yılları arasında Kanada’ya başbakanlık yapmış babası Pierre Trudeau, sadece ülkesine mal olmuş bir efsane değil. John Lennon’ın, “Bütün politikacılar Bay Trudeau gibi olsaydı, dünya barışı mümkün olabilirdi” cümlesiyle andığı biri, mevzubahis olan. Justin Trudeau’nun koltuğa oturur oturmaz, ilk iş olarak ABD’ye destek veren altı savaş uçağını çekip bütçeye katkı sağlama yoluna gitmesinin ve bu sabahların bir anlamı var yani.

Annesi Margaret Joan Sinclair deseniz, eski bir oyuncu, fotoğrafçı, TV sunucusu ve yazar. Zamanında kocasının kolunda boy göstermek yerine, esfanevi disko Studio 54’te zaman geçirmeyi tercih etmiş bir figür. Justin Trudeau’nun kendini “Kadının bedeni, kadının kararı” tezini, kürtajı savunan bir feminist ve LGBTİ destekçisi olarak addetmesi, şaşırtıcı bir hâl değil yani.

Aynı anne ve babadan olan iki kardeşinden Michel, 98 yılında, henüz 23 yaşındayken, geçirdiği bir kayak kazasında boğularak hayatını kaybetti. Justin Trudeau’nun, Kanada’nın batısındaki kayak bölgelerinde hayat güvenliğini artırmaya yönelik çalışmalar yürüten Kanada Heyelan Vakfı’nın yönetim kurulunda yer alması da şaşırtıcı bir durum sayılmaz yani. Diğer kardeşi Alexandre Trudeau ise Irak Savaşı’nda gözlemlerde bulunmuş, aldığı eleştirileri umursamadan Fidel Castro’ya güzelleme döşenmiş bir gazeteci / belgeselci/yapımcı. Justin Trudeau’nun, seçim kampanyası sırasında, onu sıkıştırmaya yönelik soru soran bir gazeteciyi protesto eden kendi taraftarlarını; “Biz bu ülkede gazetecilere saygı gösteririz, tamam mı! Onların işi zor sorular sormaktır, kendilerinden beklenen budur!” diyerek susturduğunu da düşününce, aile resmi yerine oturuyor. Ve bu satırların yazarı (!) yine ağlamak istiyor, sayın seyirciler...

Liberal Parti’nin resmi sitesinde kendi satırlarıyla TV ve radyo programcısı eşi Sophie ile tanışma hikâyesini, baba olmayı ne kadar arzulayıp çocuklarını nasıl sevdiğini anlatışını okuyunca... Hayır kurumlarına katkı faaliyetlerinde striptiz yaptığını, eşcinsel bir erkeği dudağından öpmekten imtina etmediğini gördükçe; yılların boksörlük tecrübesinin kazandırdığı sixpack’lerine ve dövmelerine baktıkça...

Seçim vaatleri arasında, küresel değişimle savaşmak, marijuana’yı yasallaştırmak, adalet ve ceza sisteminde reform yapmak gibi kalemler olduğunu düşününce...

Bir de dönüp hâlimize bakınca...

Gözyaşları şelale...

Biz de evrimden payımıza düşeni istiyorsak, yol daha çok uzun, oyumuza sahip çıkalım diyor, esefle konudan uzuyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler