Orta Sınıf'ın önlenemeyen yükselişi

Ekonomik krizden dünyayı orta sınıf mı kurtaracak? The Economist dergisinin 14 Şubat sayısında yer alan “Yükselen Piyasalarda Yeni Orta Sınıf” isimli özel dosya, ekonominin ve demokrasinin belkemiği olarak görülen orta sınıfın, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik krizden çıkışta üstlendiği rolü tartışmaya açıyor. 1930’lu yıllardan bu yana dünyanın yaşadığı bu en büyük ekonomik krizden bizi orta sınıf mı kurtaracak? Duraksayan, hatta inişe geçen talebi canlandırmayı başaracak mı? Çin ve Hindistan’da yükselişe geçen orta sınıf, küresel krize çare olacak mı? Bu özel dosya bu sorulara yanıt arıyor.

Yayınlanma: 27.02.2009 - 11:08
Abone Ol google-news

Yükselen piyasalarda pratikte iki tip orta sınıf bulunur. Biri, Brezilyalı ve İtalyan’ın ortalama gelirinin arasında bir yerde geliri olan. Bu grup, küresel sınıfın pek çok konuda ortak özelliklerine sahip. Gelişimleri çok hızlı; ancak kalkınmakta olan dünyanın yalnızca onda birini oluştururlar. Bunlar küresel orta sınıf olarak nitelendirilebilir.

İkincisi kalkınmakta olan ülke standartlarına göredir. Son bir iki yıldır bu grup tarihte ilk kez, kalkınmakta olan dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaya başladı ve Toplam içindeki payları 1990’lardaki üçte birden 2005’teki %49’lara ulaştı. Hintli ekonomist Surjit Bhalla tüm dünya nüfusu içinde orta sınıfın payının 1990 ile 2006 yılları arasında yüzde 30’lerden yüzde 57’lere tırmandığını ortaya koydu.

Dosyada yer alan değişik makalelerdeki ortak görüş, orta sınıfın ekonomik kalkınmadaki katkısının tartışmasız olduğu yönünde. Öyle ki bu katkıların somut örneklerini dünyanın dört bir yanında görmek olası. Ayrıca orta sınıfın demokrasinin kurulmasında ve sürdürülebilmesinde çok önemli bir rol oynadığı da biliniyor. Demokrasinin yalnızca orta sınıfın itici gücüyle kurulamayacağı bilinse de katkıları küçümsenemez. Genel olarak dosyada görüşlerine yer verilen yazarların çoğu, orta sınıfın geliştiği ülkelerin geleceğine olumlu bakıyor. Ancak orta sınıf homojen bir grup olmadığı için etkileri de ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Örneğin kamu sektöründen beslenerek gelişen bir orta sınıf, sırtını özel sektöre dayamış orta sınıftan farklı davranışlar sergiliyor.

Dosyanın ilk makalesinde genel olarak orta sınıfın değişik tanımlarına ve dünya nüfusu içindeki yüzdesinin son yıllardaki önlenemeyen yükselişine yer verilmiş.

 

Üçte bir yasası

Peki bu orta sınıfı kimler oluşturuyor? Bu sınıfın üyeleri ne varsıl, ne de yoksuldur; ikisinin arasında bir yerdedir. Asiller ve köylüler arasında uzun süreli bir ayrımın bulunduğu ülkelerde orta sınıfın etkisi çok geniştir. ‘Orta sınıf” bir gelir kategorisini tanımlamakla birlikte, aynı zamanda bir davranış kategorisine de işaret eder. Hintli bir ekonomi yazarının sözleriyle, “orta sınıf mantıksal bir kavram olmaktan çok sosyolojiktir.”

Bu sınıfın en belirgin özelliği, keyfi harcamalara makul bir miktar ayırabilmesidir. Orta sınıf insanları, yoksullar gibi tüm gelirlerini yiyeceğe yatırmazlar, gelirleri günlük veya mevsimsel değildir. Amerikan Ekonomik Konseyi’nden orta sınıf konusundaki araştırmalarıyla tanınan Diana Farrell, orta sınıfı, temel gıda ve barınma ihtiyaçlarını giderdikten sonra, gelirlerinin üçte birini keyfi harcamalara ayırabilen insanların oluşturduğu bir sınıf olarak tanımlıyor. Bu koşullarda orta sınıf yalnızca buzdolabı veya otomobil gibi tüketim mallarına pay ayırmakla yetinmez; sağlık ve çocuklarının eğitimini iyileştirmek için harcama yapabilir.

Genellikle bu boyutlardaki bir gelir, düzenli, kurumsal bir istihdam, maaş ve yan ödemelere ihtiyaç duyar. Bu da sabit bir iş anlamına gelir. Orta sınıf özelliklerinden biri de budur. Temel ihtiyaçları karşıladıktan sonra üçte birinin keyfi harcamalara ayrılabildiği bir gelir düzeyi yerine göre değişir. Örneğin Çin’in batısındaki Çongking veya Çengdu gibi büyük kentlerinde yaşayan orta sınıf için yılda 3.000 dolarlık bir gelir yeterli iken, Pekin ve Şanghay’da yetmez. Dolayısıyla orta sınıfı mutlak değerler ile tanımlamak zordur.

 

İki tip orta sınıf

Yükselen piyasalarda pratikte iki tip orta sınıf bulunur. Biri, herhangi bir standarda göre ortada olan kişilerden oluşur –örneğin bir Brezilyalı ve İtalyan’ın ortalama gelirinin arasında bir yerde geliri olan-. Bu grup, küresel bir sınıfın özelliklerine sahiptir. Bu küresel sınıfın üyeleri pek çok konuda ortak özelliklere sahiptir. Bir kere çok hızlı bir gelişim trendi yakalamışlardır fakat kalkınmakta olan dünyanın yalnızca onda birini oluştururlar. Bunlar küresel orta sınıf olarak nitelendirilebilir.

Diğeri daha kalabalıktır. Bunlar, zengin ülkelere göre değil, kalkınmakta olan ülke standartlarına göre orta sınıftır. Son bir iki yıldır bu grup tarihte ilk kez, kalkınmakta olan dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaya başladılar. Toplam içindeki payları 1990’lardaki üçte birden 2005’te %49’lara ulaştı. Bunlara yükselen orta sınıf diyebiliriz.

Hintli ekonomist Surjit Bhalla farklı bir tanımlama kullanarak (zengin ülkeler de dahil olmak üzere günde 10-100 dolar kazananlar) tüm dünya nüfusu içinde orta sınıfın payının 1990 ile 2006 yılları arasında yüzde 30’lardan yüzde 57’lere tırmandığını ortaya koydu.

Bhalla’ya göre bu tırmanış, 1800’lerden bu yana orta sınıfın üçüncü yükselişidir. İlki 19.yüzyılda Batı Avrupa’daki ilk kitlesel orta sınıfın yaratılışıdır. İkincisi, çoğunlukla Batı ülkelerinde görülen, 1950-1980 arasındaki orta sınıf patlamasıdır. Şimdiki üçüncü dalga ise ekonomik açıdan yükselişe geçen tüm ülkelerde görülüyor. Bhalla’nın hesaplamalarına göre Asya’daki orta sınıf insanlarının sayısı, 1700’lü yıllardan beri ilk kez Avrupa’dakilerin sayısının üzerine çıkmış bulunuyor.

 

Tsunami gibi büyüme

Yükselen piyasaların pek çoğunda orta sınıf, ekonomik gelişmeye koşut olarak aşama aşama büyümez. Ani kabaran bir dalga gibidir. Şekil 3’te bunun nedenleri açıkça görülüyor. Dikey hat günde 10 dolar gelir düzeyini gösteriyor. Bu, Bhalla’ya göre orta sınıfın başladığı çizgidir. 1980’de bu hattın ötesinde çok az sayıda insan bulunuyordu. Yamuk çan şekli, Çin’deki gelir dağılımını gösteriyor. Burada solda yoksulların bulunduğu kısa kuyruk, sağda varsılların oluşturduğu daha uzun kuyruk; ortada ise ortalama gelire sahip çok sayıda insanın oluşturduğu kalabalık.

Ekonomi geliştikçe, çan sağa doğru hareket eder ve eşiğe ulaştığı zaman, çok sayıda insanın orta sınıfa geçiş yaptığı görülür. Gerçekte, büyüme daha da hızlı olabilir, çünkü çanın şekli de değişmektedir.

Dünya Bankası’nın kalkınma araştırma grubunun başkanı Martin Ravallion’a göre kalkınmakta olan ülkelerde gelir dağılımı 1990 ile 2005 arasında yer değiştirmeye başladı. Orta gruptaki nüfus artışı büyüdükçe, çanın boyu yükselmeye başlar ve orta sınıfın gelişimi daha da artar.

Belirli bir aşamadan sonra bu süratli bir gelişme kaydeder. Bu aşama Çin’de 1990 ve 2005 yılları arasında bir yerde erişildi. Bu dönemde orta sınıfın genel nüfus içindeki payı %15’ten %62’lere ulaştı. Hindistan bu aşamaya şu anda erişmiş durumda. 2005’te Ulusal Ekonomik Araştırma Konseyi’ne göre 2005’te orta sınıfın nüfusa oranı yalnızca %5 iken, 2015’te bu oran %20’ye, 2025’te %40’ın üzerine çıkacak.

 

Optimum gelişme noktası

Washington DC’deki Brookings Enstitüsü’nden Homi Kharas, yoksulların orta sınıfa geçiş yapmaya başladığı noktaya “Optimum gelişme noktası” adını veriyor. Bu noktada yoksul ülkeler, uluslararası ticaret yoluyla ucuz emeklerinden maksimum faydayı sağlarlar. Bu nokta her zaman ve daima hızlı kentleşme dönemine denk gelir.

Bu noktada tam olarak üretken olamayan çiftçiler Marx’ın “Kırsal yaşamın ahmaklığı” olarak nitelendirdiği koşulları terk ederek kentlerde sanayide çalışmaya başlarlar. Böylece üretkenliklerini büyük ölçüde arttırırlar. Zaman içinde bu süreç gelirlerdeki eşitsizliği azaltır çünkü yeni orta sınıf varsıl elit ile kırsal yoksulun arasında, ortada bir yerde yer alır.

Yoksulluk çizgisindeki yükselme, ivmesi artan bir büyüme dönemine işaret eder. Bu gelişme hem yeni orta sınıf için, hem de orta sınıfın yaşadığı ülke içindir. Bunun birkaç 10 yıl devam etmesi gerekir. Tahminlerin çoğuna göre küresel orta sınıfın sayısı, şimdi ile 2030 yılına kadar olan dönemde iki katına yükselecek. Bunun sosyal etkileri, daha önceki orta sınıf patlamalarında olduğu gibi çok derin olacak.

Erken 19.yüzyıl İngilteresi’nde, dünyada ilk kütlesel orta sınıfının yaratılmasına yakın bir dönemde Thomas Malthus (aşırı nüfus artışı ve yiyecek kıtlığı tahminleri ile dünyanın gözünü korkutan politik ekonomist) şöyle diyordu: “Aşırı yoksulluk veya aşırı zenginliğin, benzer şekilde, insanoğlunun gelişimini olumsuz yönde etkilemesi çok büyük bir olasılıktır. Toplumun orta kesiminde yer alanlar fikri gelişime en uygun kesimdir.”

 

Marx'ın orta sınıf övgüsü

Malthus’a hayranlığını her vesile ile itiraf eden Marx da orta sınıfın ortaya çıkışı karşısında şaşkınlığını gizlememiştir. Komünist Manifesto’da bu konuda şöyle yazar:

“Tarihsel olarak orta sınıf en devrimci rolü oynadı. Burjuvazi, egemenliği ele geçirir geçirmez feodal, ataerkil ve kırsal yaşam ilişkilerine son vermiştir… Bunlar Mısır piramitlerinden, Romalıların suyollarından ve Gotik katedrallerden daha fazla hayranlık uyandıracak işler yapmışlardır… Burjuvazi, dünya piyasalarını sömürerek, tüm ülkelerde üretim ve tüketime kozmopolit bir özellik kazandırmıştır… Eskiden kurulmuş tüm ulusal sanayiler ya yok edilmiştir veya günbegün yok ediliyordur. Bunların yerini, kurulması tüm ülkeler için ölüm-kalım meselesi olan yeni sanayiler alıyor… Ulusal üretimin doygunluğa ulaştırdığı eski taleplerin yerini, uzak ülke ve iklimlerin ürünlerinde tatmin arayan yeni talepler alıyor…. Ulusal tek yanlılık ve dar kafalılık giderek imkânsız hale geliyor ve çeşitli ulusal ve yerel edebi yapıtlardan dünya edebiyatı doğuyor. Burjuvazi, üretim araçlarının hızlı gelişmesi ve iletişim olanaklarının artması sayesinde tüm ulusları, hatta en barbar olanları bile uygarlık içine çekiyor.”

 

(Türkçesi: Reyhan Oksay)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler