Paran kadar sağlık

AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm programı hastaları olduğu kadar hekimleri de isyan ettiriyor. Kamu hastanelerindeki bitmek bilmeyen kuyruklar, hastalardan alınan katkı-katılım paylarına her geçen gün bir yenisinin eklenmesi, performansa dayalı ödemelerin nitelikli sağlık hizmetini ortadan kaldırması gibi pek çok faktör sağlıkta gelinen noktayı da gözler önüne seriyor.

Yayınlanma: 01.10.2017 - 21:09
Abone Ol google-news

AKP hükümetinin Sağlıkta Dönüşüm programı ile sağlığın ücretsiz olduğu, sıra beklemeden muayenelerin yapıldığı söylemleri de gerçeği yansıtmıyor. Yurttaşlara kamu hastanelerinde aylar sonrasına randevular verilirken, uzun kuyruklar ve alınan katkıkatılım payları, muayene ücretleri de hastaları çileden çıkarıyor. İstanbul’da sağlık hizmetini yerinde gözlemlediğimiz hastanelerde yaşananlar, gelinen noktayı aslında gözler önüne seriyor. Hasta ve hasta yakınları “Randevular aylar sonrasına veriliyor. O da yetmezmiş gibi muayene vaktinde de içeri almıyorlar, saatlerce sıra beklemek zorunda kalıyoruz. Hastaneler bakımsızlıktan kaderine terk edilmiş durumda. Hizmet alabilmek için ya adamın, ya paran olacak” diyerek sistemini eleştiriyor.

Uzayıp duran kuyruklar

Sağlıkta yaşanan sorunlar her geçen gün katlanıyor. Parası olan özel hastanelere giderken, olmayan hastane kuyruklarında beklemek zorunda kalıyor. Sağlık hizmetlerinde niteliğin her geçen gün düştüğünü söyleyen hekimler ve hastalar, “Hani sağlıkta reform” diye soruyor.

Biz de sağlıkta yurttaşların yaşadıklarını görmek için Çapa’daki İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi, Haseki, Şişli ile Okmeydanı eğitim ve araştırma hastanelerine gidiyoruz. Hastane polikliniklerine randevu alamayan yurttaşların acil servislere yönelmesiyle, bu servislerde yoğunlukların yaşandığını görüyoruz. Hastanelerde göze çarpan bir başka durum hastanelerin fiziki özellikleri oluyor.

‘Saatlerce sıra bekliyoruz’

İÜ Tıp Fakültesi’nde bir hasta ile başlıyoruz konuşmaya. Adını vermek istemeyen A.Y., şunları söylüyor: “Randevular geç tarihlere veriyorlar, o da yetmezmiş gibi muayene vaktinde hastaları içeri almıyorlar, saatlerce sıra beklemek zorunda kalıyoruz.”

‘Ya adamın, ya hatırın olacak’

Okmeyd anı Eğitim Araştırma Hastanesi’ndeki bir hasta Halil Hafızoğlu, “Sağlık hizmetleri abarttıkları kadar mükemmel değil. Ya adamın, ya paran ya da hatrın olacak. ‘Sağlık düzeldi’ diyorlar. Hiçbir şeyin düzeldiği yok. Vatandaşı kandırıyorlar. Eskiden ilaç kuyruğunda duruyordun diyorlar. Şimdi de randevu almak için bekliyoruz. Eczaneye gidiyorsun yok katkı payı, yok reçete payı, yok muayene parası derken bir dünya ödeme yapıyorsun” diyor.

‘3 ay sonrasına randevu’

Hastanelerin yoğunluğundan yakınan D.A. adlı hasta ise Eskişehir’de Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “20’lik diş ağrısıyla apar topar hastaneye gittiğimde, iki dakikalık bir muayene sonrası antibiyotik verdiler ve üç ay sonraya ameliyat tarihi verildi. Daha sonra dişimin ağrısını bir süre tarif ettikten sonra, iki ay sonraya yer verebileceklerini söylediler.”

‘Yataklar Nuh Nebi’den kalma’

Okmeyd anı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören Fevzi Arslan adlı hasta ise “Gastroenteroloji bölümüne saat 09.30’da geldim. Bölüm sadece pazartesi ve çarşamba günleri öğlene kadar randevu veriyor, bu nedenle sıra gelmiyor. Çok zaman kaybediyoruz, dolayısıyla tedavilerimizin uzun sürmesine neden oluyor” diyor. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne tedavi için gelen eczacı Kemal K. ise şunları anlatıyor:

“Hastanenin imkânları kısıtlı. En doğru olanı hastaların tekli odalarda kalması. Bir eczacı olarak söylüyorum, sağlık açısından özellikle enfeksiyon riski açısından en doğru olan hastanelerde hastaların tek kişilik odalarda kalması. Tek kişilik odalar da var, dört kişilik odalar da... Hastaların durumuna göre tek kişilik odalarda kalınabiliyor. Ama her hasta özeldir. Örneğin Cerrahpaşa, Çapa, Şişli Etfal gibi hastanelere yeterli destek verilmiyor. Geçmişten bugüne iyi doktorları olan yerler yeterli desteği almıyorlar. Biz buraya gelmeden önce dört ay boyunca Cerrahpaşa’daydık. Oranın imkânları daha kötüydü. Doktorları iyi olmasına rağmen imkânları yetersizdi. Yataklar Nuh Nebî’den kalma. Sağlığa yapılan yatırım her zaman eksikti. Bunu da özel hastaneler furyasıyla gidermeye çalıştılar ama yeterli olup olmadığı tartışılır. Tek sıkıntı özel hastanelerde ciddi farklar söz konusu. Kızım burada değil de özel hastanede yatsaydı, bu işlemler 30- 40 bin lira tutacaktı. Bu hastanede bir de asansör sıkıntısı var o da biraz bizim insanımızın sorunu, altı kişilik asansöre sekiz kişi binince bozuluyor ve kavga oluyor.”

Asansör arızaları bitmiyor

Hastaneleri gezerken, hasta ve hasta yakınları, odaların küçük ve kalabalık olmasından şikâyet etmeye başlıyor. Hasta ve hasta yakınları, muayane kuyruğuna bir de sık sık yaşanan asansör arızaları nedeniyle asansör kuyruklarının eklendiğini de söylüyor.

‘Kaçınılmaz sonun başlangıcı’

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç, AKP hükümetinin Sağlıkta Dönüşüm programında sona doğru gelindiğini belirterek “Bizler 13- 14 yıldır aslında aynı şeyleri söylüyoruz. Sağlıkta Dönüşüm programı nitelikli sağlık sistemini amaçlamıyor. Bu sistem daha çok sağlık alanında rant sağlamak ve sağlığı ticaret şeklinde değerlendiriyor. Hastalara müşteri, hastanelere ticarethane olarak bakılıyor. Ne kadar hasta artarsa, sistem o kadar amacına ulaşmış oluyor” diyor.

‘Hastalar mâğdur’

Nitelikli sağlık hizmetinden uzaklaşıldığını anlatan Mengüç, özellikle uzun süre tedavi gerektiren, kronik hastalıkları olan hastalar ile kanser gibi hastalarının mağdur olduğunu söylüyor. Mengüç, “Çünkü uzun tedavi gerektiren hastalar sisteme rant sağlamıyor. Bir hekimin 15-20 gün bu hastalara bakması ile bir günde poliklinik hizmeti vermesindeki performans ücreti eşdeğer gibi. Böyle olunca hekimlerde de isteksizlikler ortaya çıkıyor” değerlendirmesini yapıyor. “Gereksiz tahlil ve tetkikler arttı” diyen Mengüç, ülkemizde bir yılda 120 milyona yakın kişinin acil servislere başvurduğunu anımsatarak şöyle devam ediyor:

‘İflas kaçınılmaz’

“80 milyona yakın nüfusumuz var. Bu da demek oluyor ki her insan ortalama 1.5 kez acile gitmiş. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar çok kişi acile başvurmuyor. 100 milyonluk ülkede 30 milyon kişi acile giderken, 80 milyonluk ülkede 120 milyon kişi acile gidiyor. Bu bile Sağlıkta Dönüşümü ortaya koyuyor. Sağlıkta dönüşüm programı yavaş yavaş iflas ediyor. Bunun karşılığının olmadığı görülmeye başlandı.”

Yazı dizisinin birinci bölümü: Sağlıksız dönüşüm çöküyor

Yazı dizisinin ikinci bölümü: Piyasacı sağlık politikaları sürüyor


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler