Kozmik Oda'da arama izni böyle verilmişti

Kozmik Odada Kumpas davasında mütalaa açıklandı. Davada eski hakimler Nihal Uslu ve Halil İbrahim Kütük'e 10 buçuk yıldan 23 yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi. Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Kozmik Oda'daki arama kararının nasıl alındığını açıklamıştı.

Yayınlanma: 18.07.2018 - 15:58
Abone Ol google-news

Kozmik Odada Kumpas davasında mütalaa açıklandı. Davada eski hakimler Nihal Uslu ve Halil İbrahim Kütük'e 10 buçuk yıldan 23 yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinde görülmeye devam eden Kozmik Odada Kumpas davasında esas hakkındaki mütalaa açıklandı. Davada yer alan sanıklarından eski hakimler Nihal Uslu ve Halil İbrahim Kütük'e 10 buçuk yıldan 23 yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi.

Kozmik Oda soruşturmasının, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgi ve belgeleri hukuka aykırı şekilde temin etmeye yönelik oluşturulan örgütsel plan çerçevesinde kurgulandığı belirtildi.

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, Kozmik Oda soruşturmasına ilişkin detayları Uğur Dündar’a şöyle anlatmıştı:

Siz Kozmik Oda'ya girmelerine izin verdiniz diye eleştirildiniz. Kozmik Oda nedir? İddia edildiği gibi gerçekten TSK'nın beyni midir? Örneğin savaş planları burada mı saklanır?
Gözaltına alınan iki personel, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda çalışıyordu. Burası nedir? Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait bir ünite. Alay seviyesinde bir komutanlık. Ordunun beyni demek, her şey buradadır demek, asla doğru bir tanımlama olmaz. Orada seferberlik halinde Ankara mücavir alanında yapılacaklar bulunmaktadır. Sonra o planlar değiştirilmek durumunda kalınmıştır.

‘İtiraz ettik, reddedildi'

Beş savcı normal ofislerde arama yaptı. Gizli evrak bulunan iki odayı aramak istediklerinde sokulmadılar. Çünkü savcıların gizli belgeleri inceleme yetkisi yok ama hakimin var. Biz arama talebine itiraz ettik, reddedildi. Hakim geldi. Kara Kuvvetleri Komutanı (Org. Işık Koşaner) ile görüştüm. Komutan olarak kararımı verdim. Hakime “Odaları mühürleyin, yarın gelin, zira Başbakan'la görüşeceğiz ve Anayasa'ya göre güvenlikten sorumlu Bakanlar Kurulu'nun kararını isteyeceğiz. Hükümetin vereceği talimata göre hareket edeceğiz” dedik. Hakim, “peki” dedi, gitti. Başbakanlık'tan randevu istedik, Kara Kuvvetleri komutanı ile gittik, Başbakan ve bakanlara durumu anlattık. Oranın aranmasından çekince duyduğumuz hiçbir şey olmadığını vurguladık. Ancak Bölge Başkanlığı'na ait çalışmalar deşifre olacak, emek verilen çalışmalar iptal edilmek zorunda kalınacak.

‘Vahim bir iddia var'

Sonuçta “Aramaya müsaade edilsin” denildi. Durumu değerlendirdik. “Aramaya müsaade etmezsek ne olur?” sorusunu düşündük. Ortada vahim bir iddia var, Başbakan Yardımcısı'na suikast iddiası. Bunun doğru olmadığının ortaya çıkarılması bizim için çok önemli. Çünkü Silahlı Kuvvetler'e iftira atılıyor. “Hayır” deseydik, aratmasaydık, bu vahim iddia Silahlı Kuvvetler üzerinde leke gibi duracaktı. Kumpası kuranlar bunu istiyordu.

Ben ikinci seçeneği seçtim. “Bazı planlarımıza zarar vereceksin ama gel ara, gerçek ortaya çıksın” dedim. Her eleştiriye saygılıyım ama, olayın her çerçevesini bilmeden hissi değerlendirme yapanlar, 27 Aralık 2009'da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Komutanı değillerdi. O zaman komutan benim ve sorumluluğum var. Bu oyunu bozduğumuz kanaatindeyim. Beş sene evvel verdiğim o kararın çok doğru olduğunu bugün daha iyi idrak ediyorum. Dua ediyorum Allah'a, iyi ki o gün o kararı vermişim. Ters yönde bir karar verseydim, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde oluşacak şaibeyi siz düşünün. Ağır töhmet altında kalacaktı. Sonuç ne şu anda? O halde verdiğimiz karar doğru.

‘Mücadeleyi seçtim'

– Silahlı Kuvvetler'i hedef alan bir kumpasın hayata geçirildiğini iddia ediyorsunuz. Bunu önlemek için konuyu yetkililere aktarıyorsunuz. İddiaların doğru olmadığını söylüyor ve gerçekleri izah ediyorsunuz. Askeri savcılığı harekete geçiriyorsunuz. Ama tüm uğraşlarınıza karşın kesemiyorsunuz bu süreci. İstifa etmeyi düşündünüz mü?


İstifa etmeyi düşünmedim. Mücadele etme yolunu seçtim. Bu mücadelede arzu ettiğimiz noktaya ulaşıp ulaşamadığımız tartışılabilir. Ama benim görev sürem dolduğu zaman cezaevlerinde tutuklu bulunan subayların sayısı 3-4'tü. Bu da yargı nezdinde oldu. Tutuklananlar yine yargı yolu ile serbest kaldı.

– Özeleştiri yapıyor musunuz?

Yapmaz olur muyum? Tabii ki yapıyorum. Özeleştiriyi yalnız ben değil, toplumun bütün katmanları yapmalı. Biri bitip, biri başlayan ataklarla, bombardımanla karşı karşıyasınız. Bombardımana karşı direnmek de kolay değil. Güç lazım, kendinize güvenmeniz lazım.
20 Ocak'ta Kozmik Oda'da arama bitiyor, o gün Taraf Gazetesi'nde Balyoz iddiaları başlıyor. Bunlar tesadüf mü?

‘İstihbarat savaşı var'

Karşılaşılan olay bir bilgi, istihbarat savaşı. Başarılı olmanız için güçlü istihbarata sahip olmanız lazım. Bu açıdan eksiklerimiz var. Benim MİT içinde temsilcim bile yok. Böyle bir şey olabilir mi? Başkanı sivil olabilir, itirazım yok. Ama benim de orada bir temsilcim olmalı. Bizde hemen “aman asker olmasın” anlayışı var. Oysa birçok gelişmiş demokratik hukuk devletinde bu uygulama mevcut. Zaten aksi düşünülemez.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Hürriyet'ten Deniz Zeyrek'e Kozmik Oda soruşturması sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Arınç’a suikast iddiasındaki tutarsızlıkları anlattıklarını ve “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini aktardı. Başbuğ, Kozmik Oda’yı aramaktaki asıl niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu ifade etti.

ÜÇ İDDİA DA BOŞ ÇIKTI

Başbuğ, takipsizlik kararını inceledikten sonra haklı çıktıklarını gördüğünü belirterek şu tespitleri yaptı:
“1 - O dönem savcıya operasyonun gerekçesini sorduk. Terörle Mücadele Şubesi’nin telefonuna ABD’den gelen bir ihbar olduğunu iddia etmişlerdi. Şimdi takipsizlik kararından görüyoruz ki, HTS kayıtlarına göre TEM telefonunu o saatte arayan olmamış.

2 - İddianın önemli bir kaynağı da bir kağıt parçasıydı. Polisler ‘Yutmaya çalıştı’ dediler. Albay yutmadığını söyledi. Kriminal incelemede yazının onlara ait olmadığı anlaşıldı. İfadeleri bile alınmadan serbest bırakıldı. Takipsizlik kararından anlaşılacağı üzere akla mantığa aykırı işler.

3 - Bir erin babasıyla konuşurken ‘Belge yakıyoruz’ dediği iddia edildi. Kararda böyle bir görüşmenin de olmadığı görülüyor.”

BAŞBAKAN’A ANLATTIK

19 Aralık günü başlayan sürecin 26 Aralık’tan itibaren kendilerine yansıdığını anımsatan Başbuğ, gelişmeleri şöyle anlattı: “26 Aralık 2009 günü bize geldiler. ‘Hakim kararı lazım’ dedik. Hakim kararı aldılar. Gece hakim geldi. Genelkurmay’a davet ettim. ‘Yaptığınız yanlış, girmenize müsaade etmeyiz’ dedik. 27 Aralık’ta Başbakan’dan randevu aldık. Hakimden o görüşmenin sonucunu beklemesini istedik. Her adımı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner Paşa ile birlikte sevk ve idare ettik. Başbakan’a da birlikte gittik. Bütün verileri Başbakan’a ve yanındaki ilgili bakanlara anlattık. ‘Örtbas etmeye çalışmıyoruz, çekinmiyoruz ama yasal olarak buraya girilmesi doğru değil’ dedik. Başbakan mahkeme kararına uyulmasını istedi. Aynı gece arama başladı. Biz yine de hukuki itirazlarımızı yaptık. Hatta Adalet Bakanlığı’na başvurarak ‘Kanun yararına bozma’ istedik.

TUTARSIZLIKLARI GÖSTERDİK


İstihbarat Başkanımız İsmail Hakkı Pekin, Çukurambar’da yakalanan subaylarla ilgili çok detaylı bir araştırma yaptırdı. HTS kayıtlarından, görev çizelgelerinden o gün attıkları her adımı çıkardı. Bir subayı takip ettikleri anlaşıldı. Bunların hepsini siyasilere anlattık ve suikast iddiasının tutarsızlığını gösterdik. Başbakan’a ‘Bu soruşturmayı yapanların niyeti kötü’ dedim. Bu arada izlenen subay da daha sonra çok onurlu davrandı. Bir subay gibi durdu. Haksız yere izlemeye alındığını, haksızlığa uğradığını da açıkladık. “

İŞTE O KELİMELER


“Kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hâkime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede Arınç, Çukurambar, Ali Şahin, Sadullah Ergin ve Toyota gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Planlanmış bir kumpas diyelim, harekât olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik”

Belgeleri yasal zorunluluktan verdik

Genelkurmay Başkanlığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan soruşturmada verilen takipsizlik kararıyla açığa çıkan çarpıcı bilgilerle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığı’nda muhafaza altında tutulan imajın 16 Mart 2013’te Cumhuriyet Savcısına teslim edilmesinin nedeni; mahkeme kararının yerine getirilmesinin yasal bir zorunluluk olması, TSK ve personelini zan altında bırakan soruşturmanın daha fazla sürüncemede bırakılmasının istenmemesi, maddi gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılarak haksız yere suçlanan TSK personelinin uzun süre soruşturma tehdidi altında kalmaktan kurtarılmasının amaçlanması ve TSK aleyhine kamuoyunda oluşturulan olumsuz algının ortadan kaldırılmak istenmesidir” denildi. Bazı gazetelerde sonradan teslim edilen belgeler nedeniyle TSK personelini suçlayıcı tarzda haberler yer aldığı iddia edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

“Savcı Mustafa Bilgili’nin kozmik odalarda arama yapma talebine itiraz edilmiş, itiraz üzerine Hâkim Kadir Kayan itiraza konu bölümlerde arama yapmıştır. Arama sonunda 22 yazılı belgeye el konulmasına ve inceleme konusu harddisk imajlarının mühürlenerek savcılık emanetine konulmasına Kayan tarafından karar verilmiştir. Ancak el konulmasına karar verilen evraktan 7 adedinin ve imajların içeriğindeki bilgiler, ‘devlet sırrı’ niteliğinde olabileceğinden, bunlar teslim edilmemiş ve Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nda özel bir odada mühürlenerek muhafaza edilmesi sağlanmıştır.

İkinci liste amaçlarını ortaya koydu

“Arama sırasında kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, orada elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK’tan ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hakime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede ‘Arınç’, ‘Çukurambar’, ‘Ali Şahin’, ‘Sadullah Ergin’ ve ‘Toyota’ gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Ancak ikinci bir liste vardı ve listede ‘Ankara’da işlenen cinayetler’, ‘Hablemitoğlu’, ‘Ahmet Taner Kışlalı’, ‘Uğur Mumcu’, ‘Danıştay’, ‘Maske Mazereti’ ve ‘Maskeli Görev’, ‘Cami çalışmaları’, ‘Kilise’, ‘Zararlı şahıslar’ gibi ifadeler yer alıyordu. Dijital belgelerde onları da aradılar. Bu liste asıl niyeti ortaya çıkardı. Planlanmış, bir kumpas diyelim, harekat olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik. Üstelik bizim zamanımızda Kozmik odadan hiçbir şey çıkmadı. Yani karşı taraftan bize yöneltilen ‘Kozmik oda talan edildi, izlediler’ iddiasının doğru olmadığı da bu kararla ortaya çıktı.”

<haber-yatay:1030506>


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler