Efkan Ala: Polisin ağır silahları olacak

İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Polis kendi kullanacağı kadar ağır silah edinecek. Bir şey olup da olmamış gibi davranmak bizim politikamız değil. Polisin ağır silahları da olacak. Vardı daha önce, 28 Şubat’ta aldılar” dedi.

Yayınlanma: 28.07.2016 - 10:34
Abone Ol google-news

İçişleri Bakanı Efkan Ala, katıldığı televizyon programında gündeme dair çıklamalarda bulundu. Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarının İçişleri Bakanlığı’na bağlanacağını belirten Ala, Türkiye’de tekrar darbe teşebbüsleri yaşanmaması için sistem değişikliğine gidilmesi gerektiğini ifade etti. Yapılması gereken değişikliklerle ilgili batılı ülkelerden örnekler veren Ala, “Jandarma ve Sahil Güvenliği tamamen İçişlerine bağlıyoruz; bu aynı zamanda gücün bölünmesi demek. Bunları azımsamamak gerekiyor. 17-25 Aralık’tan sonra biz o İç Güvenlik Paketi’ni çıkarmasak, oradaki değişiklikleri yapmasak, kurumsal demokratikleşme yönündeki değişiklikleri yapmasak, Allah muhafaza çok ağır bedeller ödenebilirdi. Burada kişisel inisiyatiften çok, kurumsal açık, sistemin zafiyeti var, Türkiye’de sistem açığı var. Bir elde güç temerküzü olursa, orayı orada bulunan insanlar kötüye kullanmasa bile, orayı ele geçirmek için uluslar arası bazı odaklar, içeriden bazı odaklar, bazı maşaları kullanarak ya da doğrudan ele geçirmeye çalışabilirler. Çünkü orayı ele geçirdiklerinde sistemin tamamını ele geçiriyorlar. İngiltere’de, Amerika’da nereyi ele geçireceksiniz ki darbe yapasınız. Orada öyle bir imkan yok. ‘Şurayı alırsam, memleketin yönetimini ele geçirebilirim’ diyebileceğiniz bir odak yok. O bakımdan, o odakların güçlerinin dağıtılması çok önemli” ifadelerini kullandı.

“Öyle bir düzen kurmalıyız ki, Talat Aydemir’i mezardan çıkarıp ordunun başına getirseniz darbe yapamayacak durumda olması lazım” diyen Ala, şöyle devam etti:

 “Bu nasıl olur: Biz birtakım şeyleri biliyoruz ama bazıları Anayasal olarak tanımlanmış, değiştiremiyorsunuz. Amerika’da mesela kuvvet komutanları ayrı ayrı başkana bağlıdır, donanma komutanı ayrıca bağlıdır. Oradaki bir kurmay başkanı danışman statüsündedir. Bizde de tek yerden emir alan ama emir verdiği zaman her yere hüküm eden bir yapı olmamalıdır. Bu yapı değişik yerlerde olur. Mesela kuvvet komutanları, Genelkurmay Başkanlığı yeniden yapılandırılır. Okullar neden orada? Okulların insan kaynağını Milli Savunma Bakanlığı, Milli eğitim Bakanlığı, başka bir yer yetiştirir sunar. Milletin çoluğu çocuğu liselere, üniversitelere gidiyor, alırsınız oradan yetiştirirsiniz. Başka ülkelerde de burada. Demokratik ülkelerde sistemi açarsınız, işler artık normal rayında yürür, kimsenin hayalinden bile geçmez böyle şeyler. Orada yapısal değişikliğe ihtiyaç var. Şimdi Jandarma ve Sahil Güvenliği ayırıyoruz mesela. Jandarmada ve Sahil Güvenlik’te generallerin terfisi ve tayinleri yine kararnameyle olacak, YAŞ’a girmeyecek. YAŞ, adı üstünde şura. Kanunlara bakarsanız normalde tavsiyede bulunur. Ama bizim sistemin kuruluşu itibariyle tepesinin üstünde duruyor sistem. Kanunda ‘tavsiyede bulunur’ yazan yetkinin tamamını kullanıyor, ‘yetkili’ yazan da formalite haline gelmiş. Yine üçlü kararnameyle atanıyor fakat kararname olmuş formalite YAŞ olmuş esas. Tepesinin üstüne duruyor sistem.”

“Bizim anayasamızda Genelkurmay Başkanlığı Başbakana karşı sorumlu, bağlı bile değil. Bir darbe anayasasıyla yönetildiğimizi unutmayalım. 60’tan beri kaçıncı darbe ve darbe teşebbüsüdür. Her darbe ve darbe teşebbüsünde siyaset alanı terk etti ama bizim 2002’den beri siyaset her darbe teşebbüsünden sonra alana çıktı ve reform yaptı. 27 Nisan bildirisinden sonra, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 367 kararı bir darbe kararıdır. Ne yaptık; halka gittik ve ‘Cumhurbaşkanını bundan sonra halk seçecek’ dedik. Sonra yine bir program daha oldu partiye karşı kapatma davası açtılar. Sonra yine halka gittik, bu sefer de anayasayı değiştirerek kapatmayı zorlaştırdık. Ondan sonra 17-25 Aralık oldu, İç Güvenlik Paketi’ni getirdik birçok şeyi değiştirdik. Şimdi de Allah’ın izniyle, ilk aldığımız kararlardan birisi Jandarma ve Sahil Güvenliği İçişleri Bakanlığı’na bağlamak” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE’DE KRİZ OLMADAN REFORM OLMUYOR”

Türkiye’de mevcut anayasa nedeniyle, sistem reformlarının ancak krizlerden sonra ele alınabildiğinin altını çizen Ala, “Bu darbe anayasası her şeyi öyle bir bağlamış ki, Türkiye’de kriz olmadan reform olmuyor. Kriz olmadan sisteme yönelik reform olmuyor. Sistem reformunu ancak krizlerden sonra ele alabiliyoruz” dedi.

Bir soru üzerine darbe girişimi olmasaydı 130 generalin görevden uzaklaştırılamayacağını söyleyen Ala, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni ve TBMM’yi bombalayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı otele saldıranların isimlerinin belli olduğunu sözlerine ekledi.

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) savaş uçaklarıyla yapılan saldırıların nasıl durdurulduğunu anlatan Ala, “Beni MİT Müsteşarımız ve Emniyet Genel Müdürümüz gece aradı. ‘Meclis’i de, Külliye’yi de bombalıyorlar’ dediler. Ben tekrar MİT’i ve diğer bir iki birimi aradım. Acaba kimde bunları durdurabilecek malzemeler, hava savunma sistemleri olduğunu sordum, oradan sevk ettik. Hem Külliye’ye hem Meclis’e sevk ettik. Bu sefer onlar durumun ciddiyetini anladı. Daha sonra oraları terk ettiler. Bu onların tahmin ettiği bir hareketti. Böyle bir rezil durum? O anda kararları çok ani ve kararlı şekilde vermelisiniz. TRT’yi işgal ediyorlar, Jandarmanın karargahı işgal edilmiş, Kara Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı işgal edilmiş durumda” şeklinde konuştu.

Darbe girişimi bilgisinin biraz daha erken alınması durumunda, daha hızlı tedbirler alınabileceğini kaydeden Ala, “Gece 23.00 sularında uçaktan indiğimde haberim oldu. Korumalar telefonu açınca ‘efendim darbe oluyormuş’ dedi. O arada tam MİT Müsteşarımızın aradığını gördüm. ‘Sayın Bakanım darbe oluyor’ dedi. Ondan sonra indik ‘tanklar havaalanına doğru geliyor’ dediler. Orada bir karargah oluşturduk, meseleyi oradan yönetmeye başladık. Belediye Başkanını, Genel Müdürü aradım talimatlar verdik. Belediye Başkanı ve bizim parti genel başkan yardımcımızla da vatandaşın piyasaya çıkmasını, yolları tutmasını konuştuk. 21.30-22.00’ye doğru Emniyet’in de haberi olmuş. O zaman herkes haberdar olmuş zaten. Önceden bir istihbari bilgi yok. Bu husus bize biraz daha önce gelseydi, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde daha hızlı tedbirler alınabilirdi” değerlendirmelerinde bulundu.

MİT’in darbe girişimi haberini aldıktan sonra, istihbaratı doğrulayacak kadar bir değerlendirme yapamadığı için kendilerine haber vermediğini belirten Ala, “Saat 16.00 sularında MİT haberi almış. Kendisinin ifadesiyle, bunu hemen Genelkurmay’a bildirmiş. ‘Acaba bu doğru mudur, değil midir’ diye bir değerlendirme yapılmış. Bütün bunları değerlendirip, ondan sonra ‘evet bu bir darbe girişimidir’ denirse bize haber verilecek. Orada bir feraset bağlanması diyelim, başka türlü bir bilgiyle izah etme imkanımız şuanda yok. Eğer bu sonucu görseydi bize bildirirlerdi. Şuan itibariyle samimiyetini sorgulayacak bir bilgimiz yok. Bize haber vermeliydi, Sayın Cumhurbaşkanımıza, sayın Başbakanımıza haber vermeliydi. Demek ki haber verecek kadar bir değerlendirmeyi tamamlayamamış” ifadelerini kullandı.

Darbe girişiminde istihbarat zafiyetinin olduğunu dile getiren Ala, “Burada bir zafiyet olduğunu söylemeyen kimse yok zaten. Burada bir eksiklik var. Bunun da yeniden yapılandırılması, dikkate alınması gerekir. Uzun dönemdir Türkiye’de biz hiçbir şey demeden millet birçok söylentiyi dile getiriyordu. Niye dile getiriyor; çünkü böyle bir imkan ve kabiliyet var. Bu oradaki kurumsal yapılardaki hassas davranmayı örtbas etmez. Alınır alınmaz bizlere haber verilmeliydi; çünkü çok büyük badireler atlattık. Bu meselelerde eğer biz gerekli reformları yapmazsak, 5 yıl 10 yıl sonra tekrar büyük bir sorunla karşı karşıya geliriz. Mesela gözaltına alınanlardan biri diyor ki, ‘1988 yılında sorular alınmıştır.’ Aralarda da sorular alınmış mı bilmiyoruz. Böyle bir düzen olabilir mi? Bunun çaresi Genelkurmayı  takip etmek mi; değil. Öyle bir düzenleme yapacaksınız ki, bunu yapamayacak. Savaş kararına Meclis karar verir. Mesela bir ülkeyle savaştığınız zaman, bu ayrılan kuvvetlerin tamamı derhal bir komutanın etrafında toplanır, gereken yapılır” diye konuştu.

15 Temmuz gecesi Özel Harekat Daire Başkanlığı’na yapılan saldırıda toplam 50 kişinin şehit olduğunu ifade eden Bakan ala, “O helikopterin içerisinde 7 kardeşimiz şehit oldu. Onlar Güneydoğu’dan daha yeni terörle mücadeleden gelmiş, evlerinde nefes alacaklar? Ve böyle bir olay olunca herkes göreve çağrılıyor. Özel harekat da bu konuda alnı öpülesi kardeşlerimiz. Vatan, millet dediğin zaman her şeyi bırakan kardeşlerimiz. Hemen oraya gidiyorlar. Orada iki tane lazer güdümlü füzeyi binaya atıyor o alçaklar. Ondan sonra öbür tarafta hem füzeyle helikopteri, hem yakıt tankerini vuruyorlar; orada da 7 kardeşimiz şehit oluyor. Özel harekat kampüsü içerisinde cami var, caminin imamı da o gece sala vermek için geliyor. Onu da orada şehit ediyorlar. Helikopter havalanmadan, yerdeyken vuruyorlar. Ülkeyi düşman işgal etse bu kadar ahlaksızca, rezilce bir girişimde bulunmaz. Bunlar insanlıktan çıkmışlar” şeklinde konuştu.

Darbe girişiminde dış bağlantılar olduğu iddialarını ve darbe girişiminin ardından batı medyası ve siyasetçileri tarafından yapılan yorumları değerlendiren Ala, “Büyük medeniyet olmak kolay olmuyor. Maalesef yakışıksız değerlendirmeler, lüzumsuz tartışmalar oluyor; bunların ciddiye alınır yanları yok. Bunları ciddiye alırsanız, çok değişik tavırla sözler söylemeniz lazım. Onu da yaparız da şimdi zamanı değil. Bu kadar ağır ihanet varken, artık onların gerçekten ciddiye alınıp da irdelenmesi bize zül geliyor” açıklamalarında bulundu.

İçişleri Bakanı Ala, emniyet mensuplarının ağır silahlar edinip edinmeyeceği yönündeki soruya, “Polis kendi kullanacağı kadar ağır silah edilecek. Bir şey olup da olmamış gibi davranmak bizim politikamız değil. Güven ve inanmak işin bir kısmıdır. Öyle bir düzenleme yapacaksınız ki güvenilmeyen insan bile bir şey yapamayacak. Kötü niyetli birileri gelse bile, kötü niyetlerini gerçekleştirilemeyeceği sistemi getireceksiniz. Polisin ağır silahları da olacak. Vardı daha önce, 28 Şubat’ta aldılar. Niye almışlar; sanki bu ülkede 12 Eylül olmamış, sanki 71, sanki 60 olmamış. Herkes artık sorunu kilimin altına itmeyi politika olmaktan çıkardı. Böyle bir problemimiz var. 31 Mart vakasından beri bu millet kaç darbe yaşadı. Burada karşımıza aldığımız, her seferinde asker üniforması içerisine girebilen ya hain oluyor, ya teröristler oluyor böyle, ya başka niyetteki kimseler oluyor; bunların Türkiye’ye zarar vermesini önleyecek güç dengesini kuracaksınız” diye cevap verdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler