CHP'den AKP-Cemaat çatışmasının raporu

CHP, Cemaat-AKP ortaklığının ölümüne savaşa nasıl dönüştüğünü bir raporda topladı.

Yayınlanma: 28.07.2016 - 21:49
Abone Ol google-news

CHP’nin hazırladığı, “Darbe Alan Türk Demokrasisi” raporunda Cemaat ile AKP ortaklığı, bu ortaklığın ölümüne savaşa nasıl dönüştüğü ele alınarak ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile AKP’lilerin önceki ve sonraki söylemleri karşılaştırıldı. 17-25 öncesinde Balyoz- Ergenekon duruşmaları için “Savcıyım, karanlık tablolar var” diyen Erdoğan, sonrasında “Geçmişte bazı yargılamaların üzerinde çok büyük soru işaretleri olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı. AKP’nin demokrasi ve laiklik söylemlerinin ne kadar gerçekçi olduğunun tartışıldığı raporda, AKP iktidar olmadan önce Erdoğan’ın “Demokrasi bizim için amaç değil araçtır” sözleri ile, darbe girişiminin olduğu sırada “Tüm halkımızı demokrasiye sahip çıkmak üzere meydanlara bekliyoruz” sözlerindeki tezatlığa dikkat çekildi.

Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran’ın hazırladığı “Darbe Alan Türk Demokrasisi” raporunda, Cemaat ile AKP ortaklığı, bu ortaklığın ölümüne savaşa nasıl dönüştüğü ele alınarak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreçte değişen söylemleri toplandı. Raporda yer alan değerlendirmeler şöyle:

Okullara Özal izin verdi: Hizmet Hareketi adı verilen Gülen Cemaati 1960’ların sonlarından itibaren organize olmaya başladı. Cemaat’e Turgut Özal döneminde dershaneler ve okullar açılmasına izin verildi.

AKP ile devlette örgütlendi: AKP ile hedeflerine ulaşmak için zemin elde etti. AKP iktidarına verdikleri destek karşılığında başta güvenlik ve yargı olmak üsere stratejik olarak örgütlendi.

Ortaklık kumpas davalarıyla zirve yaptı: Cemaat- AKP ittifakı, özellikle Genelkurmay’ın muhtıra olarak nitelendirilen 27 Nisan 2007’deki laiklik açıklamasının ardından iktidar ortaklığına dönüştü. Bu ittifak Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy, Amirallere suikast, Atabeyler, OdaTV gibi “TSK’yi pasifize etmek, itibarsızlaştırmak ve muhalif olabilecekleri, aydınları, medyayı devre dışı bırakmak” suretiyle hedefledikleri “Yeni Türkiye” yaratmak için hükümet-cemaat işbirliğiyle kumpas davalar zirnciriyle zirveye ulaştı.

Yollar 2010’da ayrılmaya başladı: Cemaatle yolların ayrılması, 2010 Referandumu ile Erdoğan’ın başka aktörlere ihtiyacını kalmadığını düşünmesiyle oldu.

Erdoğan geçmişte Balyoz, Ergenekon davalarına şu sözlerle destek verdi:

- Savcılık ise evet savcıyım.

- Yaşananlar ileri demokrasinin ayak sesleridir. Hukuk işliyor, yargı görevini yapıyor. Hiç kimse hesap sorulamaz değildir.

Erdoğan, 17-25 sonrasında ise haksız yargılamalarla ilgili şunları söyledi:

- Sahte ihbar mektuplarıyla, yasadışı dinlemelerle, sahte delillerle bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün belirgin şekilde görebiliyoruz.

- Balyoz davasını alelacele hallettiler. Ergenekon’da halen gerekçeli karar yazılmadı. Burada katakulli olduğu çok açık. Bütün davalarda intikam hissiyle hareket ettiler. Paralel yapı bu davalarda görevini icra etti.

Erdoğan’ın demokrasi ve laiklik söylemlerinin gerçekçiliğinin sorgulandığı bölümde ise şu tezatlar ortaya kondu:

- Demokrasi bizim için araç değil araçtır, tramvaydan istediğimizde mutlaka ineriz.

- Hem laik hem Müslüman olunmaz ya Müslüman olacaksın ya laik. Bir arada olması mümkün değil.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler