Erdal Aksünger: Mücadelenin dozajı sertleşecek!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, referandumun ardından CHP’nin yol haritasını ve AİHM’e başvuru sürecini anlattı.

Yayınlanma: 04.05.2017 - 11:18
Abone Ol google-news

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger AKP’nin eriyeceğini vurguladı ve mücadelenin dozajının hem parlamentoda, hem alanlarda her geçen gün sertleşeceğini söyledi.

Aksünger, Yurt Gazetesi'nden Ülkü Çoban'a konuştu.

 16 Nisan referandumunu şaibe tartışmalarıyla geride bıraktık. Mühürsüz pusula ve zarflarla ilgili CHP’nin başvurusu reddedildi ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) "Tam kanunsuzluk hali oluşmadı" dedi. YSK'nın bu yorumunu nasıl değerlendirirsiniz? "Tam kanunsuzluk hali" tanımından YSK'nın anladığı ne? Sizin anladığınız ne?

 Aslında anlamından ziyade "tam kanunsuzluk" ne demektir, onu konuşalım. Kanun koymanın temeli nedir? Hukuka aykırı oluşabilecek durumları önleyebilmek ya da kanunla onun hukukunu ortaya koymak…

Kanunlarda bazen sarih olmayan, yani çok açık olmayan, muamma yaratan veya yoruma açık bir takım yerler olur. “Tam kanunsuzluk” tanımı ile ilgili bizim anladığımızla, YSK'nın anladığı arasındaki farklılık zaten bu ülkenin en büyük derdidir. Kanunu, eğer yoruma açıksa yorumlarsın; yoruma açık değilse, yorumlayamazsın. Bu kanunlar, açık mı değil mi? 298 sayılı Seçim Kanu’nun 98. ve 101. Maddesi bu konuyla ilgilidir. 98. madde “Oy pusulalarının arkasında mühür yoksa bunlar geçersizdir" demiş. Yani bu kadar net!

 Kanunu yok saymak ‘tam kanunsuzluktur’

  “Geçersiz olabilir” denilmemiş, bir muğlaklık bırakılmamış yani?

Öyle bir şey yok. Net olarak “geçersiz” demiş. 101. maddede de zarfları tarif etmiş. Eğer zarfların üzerinde, bir tane İlçe Seçim Kurulu mühürüyle, bir tane de sandık başı mühürü yoksa iptal edilir. Çok net.

Bunun yorumluk bir tarafı yok. YSK’nın da, sade vatandaşın da aynı okuması gerekir. Sen bu kanunu yok sayıp, yeni bir kanun yaratıyorsun. O zaman bu kanunu yok sayman da “Tam kanunsuzluk” oluyor. Kendini yasamanın yani parlamentonun yerine koyuyorsun ve "Yasamanın yaptığı kanun geçerli değil, ben kendime göre bir kanun yorumladım ve bir kanun yapıyorum” diyorsun.

  2,5 milyon mühürsüz oy olduğu söyleniyor. Sosyal medyada seçim süresi dolduğunda, seri bir şekilde mühürlenen oyların görüntüleri de var. Dolayısıyla gerçek mühürsüz oy sayısını tespit etmek çok da kolay olmasa gerek. Sizin elinizdeki verilere göre mühürsüz oy ne kadar?

Ben koordinasyon merkezinin başkanlığını yaptım ve benimle birlikte yüzde 90’ı gönüllü olan arkadaşlarım çalıştı. Sabah 08.00'den 11.00'e kadar çok yoğun bir şekilde Türkiye’nin her yerinden ihlal haberleri ve ihbarlar geldi. Biz de bunları not aldık ve YSK'ya bildirdik. Sadece öğlene kadar bize gelenlerin 1,5 milyon ve üzerinde olduğunu rahatlıkla görebiliyorduk.

 AYM, bunu görmek zorundadır

 Anayasa Mahkemesi (AYM), YSK’nın kararlarına müdahale etmiyor. Bu konuda Türkiye'de hak arayışı yolu kapalı mı?

YSK'nın kararlarına müdahale etmemeleri çok yanlış. YSK’nın seçimle ilgili, diyelim ki maddi hatalarla ilgili konularda verdiği kararlara itiraz edilemez. Bence de bu doğru, burada bir problem yok. Ama kanunun ortadan kaldırıldığı bir konuda, AYM eğer müdahale etmeyecekse; anayasa çiğnenirken, kanunlar ortadan kaldırılırken susacaksa o zaman aklımıza başka bir şey gelir.

Türkiye'de kanunların koruyucu olan yeri AYM'dir. Anayasanın tarif ettiği kurallar içerisinde kanun yaparsınız, kanunlara onun ölçeğinde uyulur ama burada kanuna uymayı bırakın, kanun tamamen ortadan kaldırılmış, yerine de bir kanun yapılmış. Diğer mahkemeler yetkisizdir ama AYM bunu görmek zorundadır. Biz bir kanunun kadük edildiğini ve ortadan kaldırıldığını söylüyoruz. Buna itiraz ediyoruz. Buna bakmak zorundadır. Bence buradan kaçış yok.

YSK, gülüp geçmişti…

Kemal Kılıçdaroğlu “Oylar sandıkta değil, YSK'da çalındı” diyor ve “Aklımıza gelmedi” diye de ekliyor. CHP bu olasılığı hiç düşünmedi mi?

Genel başkanın ifadeleri yüzde 100 doğru. Ben zaten YSK ile toplantı yaptım ve bu olaylarla ilgili kendilerine her şeyi söyledim.

Ayrıca aklımıza geldi, ben mühür konusunu, mühürsüzler konusunu konuştum, kendileri de biliyor. Hatta mühürsüz oylarla ilgili konuştuğumda “Öyle bir şey mümkün değil, olamaz” diye gülüp geçtiler.

Bunlar hukuksuz şeyler. 7 Haziran ve 1 Kasım'da da bu tip münferit şeyler oldu. Münferitti, bu kadar büyük değildi ve hepsini de hallettiler. Sizde de hukuka karşı bir güven var sonuçta, çünkü yüksek mahkeme yargıçları bunlar.

AİHM’e bireysel başvuru yapacağım

 CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, kişisel olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Bundan sonraki süreçte CHP olarak ne yapacaksınız? Mesela siz kişisel olarak başvuracak mısınız?

Ben bu konuyu, hem Amsterdam Üni. Uluslararası Hukuk Kürsüsü'ndeki profesörlerle konuşuyorum, hem de Paris'te AİHM'nin referans gösterdiği ilk on hukukçudan ikisiyle görüşüyorum. Bu yapı dâhilinde mutlaka başvuruyu yapacağım. CHP de AİHM’e Birleşik Krallıklar ile ilgili bir örnek verdi, o noktada da işin içerisinde biz de varız. Bireysel başvuru hakkımı da önümüzdeki süreçte kullanacağım. Zaten bu bir-iki ay sürecek bir durum. Öyle kolay bir şey değil.

Referandum için AİHM'e ilk bireysel başvuru yapıldı

MHP’nin genel başkanı da suça ortak oldu

 CHP, AİHM süreciyle ilgilenirken ve referandum sonuçlarını tanımadığını söylerken, iktidarda ise planlar işliyor. 21 Mayıs'ta AKP'nin Olağanüstü Kongresi var. Erdoğan, partinin genel başkanı olarak seçilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle, atı alan yoluna devam etmiş mi oluyor?

Bu düzenleme, Avrupa ile bütün bağımızı kopartacak olan bir şeyken, bir yandan da anayasanın da aslında 2.,3. ve 7. maddesini ihlal eden bir süreçtir. 70’e yakın maddeyi değiştiren, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” kavramını da ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bu düzenlemelerle Türkiye çok daha sıkıntılı bir sürece girecek.

Erdoğan ise bunu yine fiilen devam ettirme modunda. Aslında fiilen devam ettirdiği konu, normalde bir suç. Çünkü anayasayı çiğnemek suç sonuçta değil mi? MHP’nin genel başkanının söylediği de, benim gözümde suça ortak olmaktır. Çünkü adam fiilen kanunları, anayasayı çiğniyor; Bahçeli “Fiili durum var, hukuki durumu ona uyduralım” diyor.

O zaman şöyle derler: Fiili durum kanunsuzluksa, gereği yerine getirilir, cezaları verilir. Bugün de ortada kanuna aykırı bir hikâye var. Çünkü bu çelişkili bir düzenleme. Önümüzdeki süreçte anayasaları inceleyen Venedik Komisyonu bunu kesinlikle kabul etmeyecektir.

 AKP, her geçen gün eriyecek!

 AİHM, “İhlaller yapılmıştır. Referandumun yenilenmesi gerekir” tarzında bir karar verirse, Türkiye bu kararı dikkate alır mı?

Böyle bir kararda Türkiye bunu uygulamayabilir. Çünkü AİHM kararları, tavsiye kararlarıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'nin referandum sonucuna yaptığı itirazla ilgili olarak "Bu iş Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in yetki alanında değil, AİHM kararları bizi bağlamaz” dedi. Hatta referandumla ilgili “Bu iş bitti” yorumunu yaptı. Erdoğan’ın bu tavrını nasıl yorumlarsınız?

 Uymazsanız sizi AB'ye almazlar. O zaman şu da bağlamayabilir seni: Yarın öbür gün bizim bankalarımıza Rıza Sarraf'tan dolayı gelecek olan bir ambargoyla, bütün paralara el koyduğunda da “Bağlamaz” de bakayım. Zararı görecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin milletidir. Kendisini devlet kendi zannettiği için bunları söylüyorum. Ömrünün sonuna kadar da seni AB'ye almazlar.

 Netice bağlamında, AİHM “kanunsuzluk var” derse dahi, bu Türkiye'de tanınmadığı müddetçe seçim sonuçları hala geçerli olacak…

 Olacaktır tabii…

 Bundan sonra artık yapacak bir şey kalmamış mı demektir?

Mücadelenin dozajı, bundan sonra biraz daha sertleşir. Türkiye'de partilerin demokratik şartlar altında mücadelesini gerçekleştirmesi gerekir. Mevcut şartların üzerinde siyasi iklimin değiştiği görülüyor zaten. AKP her geçen gün eriyecek, istedikleri kadar konuşsunlar. Yaptıklarıyla, halkın gözünde huzuru bozan ve halkı kamplaştıran bir argümana döndüler. Bazı şeylerin de bir proje olduğu ortaya çıktı. O yüzden hem demokratik alanlarda, hem parlamentoda, hem alanlarda, her yerde bu mücadelenin dozajı bence artacaktır.

 Evet cephesinde de vicdanlar rahat değil

 Referandumda ‘en az’ yüzde 48,5 hayır dedi. Halkın bu seçim sonuçlarına ve iktidarın seçim sonuçlarına göre yol almasına tepkisi nasıl?

Ben 48,5'tan ziyade, evet cephesinde de vicdanen sorunlu insanlar olduğunu görüyorum. Kafaları çok karışık ve soru işaretleri var. Samimi liberali, kendini muhafazakâr tanımlayanı, milliyetçisi de aslında vicdanen sıkıntılı.

Diyelim ki 24 milyon kişi ‘evet’ dedi ama geride 34-35 milyonluk bir kitle var. Sonuçta bu kitle de ‘evet’ demedi. Ayrıca “Biz bunu MHP ile yapacağız” diyorlar. Hani “Koalisyonlar dönemi bitiyor” diyordunuz... Şimdi MHP ile koalisyon yapıyorsunuz sonuçta, ne fark eder ki? Aslında her söylediklerini sonradan inkâr ettikleri bir pratik yapıyorlar.

Türkiye “Bunu kabul etmedik. Sen bana zorla dikte ediyorsun” diyor. Bu da tehlikeli bir hissiyattır, çok kolay değildir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler