Darbe Komisyonu 5 ay sonra rapor açıkladı... Siyasi ayak yine yok

MİT’in komisyona gönderdiği raporda, FETÖ içinde adeta ‘örgüt içinde örgüt’ gibi yapılanan Hususiler adında bir yapılanma olduğu, 17-25 Aralık’ın ardından Türkiye’yi terk ettikleri ifade edildi.

Yayınlanma: 26.05.2017 - 19:24
Abone Ol google-news

Siyasi parti liderleri arasında FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda tartışmalar sürerken TBMM Darbe Araştırma Komisyonu, görev süresinin bitmesinden yaklaşık 5 ay sonra taslak raporu açıkladı. Raporda ne 15 Temmuz darbe girişimi ve ne de FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili tespit yer aldı. Taslak rapor, FETÖ’nün ortaya çıkışı, gelişimi ve yapısıyla; FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi, kronolojik seyir ve bastırılması ve FETÖ tarzı örgütlenmeler ile demokrasiye yönelik her türlü müdahalenin önlenmesi hususunda tespit edilen sorunlar ile alınması gereken tedbirler olmak üzere 3 bölümden oluştu. Komisyonun çalışma süreci boyunca tartışma konusu olan Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’na gönderilen sorulardan yalnızca MİT’ten yanıt geldi. MİT’in gönderdiği 36 sayfalık gizli ibareli raporda darbe girişimi sırasında yaşananlar ve FETÖ yapılanması konusunda çok önemli tespitler yapıldı. MİT raporunda öne çıkan bölümler şöyle:

FETÖ’nün amacı, stratejesi ve yapısı: FETÖ’nün amacı; Türk milletinin iradesi yerine kendi sapkın ideolojisi doğrultusunda yetiştirdiği zümrenin iradesinin egemen olmasını sağalamak, devleti ele geçirmek ve toplumu tahakkümü altına almak olarak belirtildi. Stratejisinin “gizlilik”, “takıyye” ve “tedbir” olduğu ifade edildi.

"Örgür içinde örgüt" Hususiler Raporda; FETÖ’nün illegal yapılanmasıyla ilgili bölümünde “Hususiler” tanımlaması yapılarak; hususilerin, polis, asker, MİT ve yargı teşkilatları içerisinde yer alan deşifre olmamış örgüt mensuplarından oluştuğu kaydedildi. Hususilerin özelliğinin, başında bulunan sorumlu şahısın doğrudan ABD’den Gülen’le aynı çiftlikte kalan ve örgüt liderinin sözde özel kalemi olan Cevdet Türkyolu’na bağlı olması olduğu belirtildi. Hususilerin görev yaptıkları yerlerde kendilerini deşifre etmemek adına dünya görüşlerine zıt bir yaşam tarzı içerisine girdiği, gerektiğinde İslam’ın haram kıldığı şeyleri yaptığı, FETÖ’nün legal kurum ve kuruluşlarıyla (okul, dershane, vakıf vb) iletişime geçmekten kaçındıkları ifade edildi. Raporda; örgüt içinde dahi bilinmeyen Hususilerin “örgüt içinde ayrı bir örgüt” olarak tanımlandı.

17-25'ten sonra Türkiye'yi terk ettiler: Raporda, Hususilerin emniyet ve istihbarat gibi en hassas kurumlarda görev yapmaları nedeniyle devletin ilgili kurumlarının kendilerini takip etmeleri halinde hangi imkân ve kabiliyete sahip olduklarını bildikleri için ona göre hareket ettikleri belirtildi. Hususilerin önde gelen mensuplarının 17-25 Aralık olaylarının ardından MİT tarafından deşifre edildiklerini anlayarak Ocak-Şubat 2014 tarihlerinde Türkiye’yi terk ettikleri kaydedildi. Raporda, herhangi bir örgüt imamının görev yaptığı yerdeki Hususileri kesinlikle bilme imkânı olmadığı belirtildi.

170 ülkede: FETÖ’nün dünyada yaklaşık 170 ülke ve bölgesinde “dinpolitika- para” üçgeninde faaliyet gösteren bir organizasyon hüviyetine büründüğü belirtildi. FETÖ’nün 170 ülkede 520 şirket, 269 vakıf, 147 yazılı medya, 58 görsel ve işitsel medya, 252 STK, 327 dernek, 216 hastanesi bulunuyor.

FETÖ'nün ana faaliyet merkezi ABD: Örgütün ana faaliyet merkezinin ABD olduğu, New Jersey, Washington, Pensilvanya, Teksas, Houston, Nashville, Chicago, Pittsburgh, Columbus ve Boston gibi eyalet ve şehirlerde ağırlık kazandığı belirtildi.

Gülen'e CIA referansı:FETÖ’nün yabancı istihbarat servisleriyle irtibatına yönelik; Gülen’in ABD’de ikamet izni alabilmesi için referans olan şahıslar arasında eski CIA yetkilileri Graham Fuller ve George Fides’in de bulunduğunun ileri sürülmesi, FETÖ’nün sözcüsü konumundaki Cemal Uşak’ın Alman İstihbarat Servisi temsilcisiyle görüşmesi, FETÖ’cü üst düzey emniyet personelinin görevde bulundukları dönemde çok sayıda yabancı istihbarat servisi ile örgüt lehine temasta bulunması, stratejik devlet kurumlarında kritik görevlerde bulunan FETÖ mensubu şahısların sahip oldukları bilgi ve belgelerle yabancı ülkelere kaçması örnek olarak gösterildi.

ABD'den yıllık 500 milyon dolar: ABD’de özel sektöre sözleşmeli olarak eğitim verme hakkı tanınarak finanse edilen “charter” olarak adlandırılan okulların FETÖ’nün önemli gelir kaynağı olduğu belirtildi. Raporda, FETÖ’nün 27 eyalette 155 charter okul aracılığıyla ABD devletinden yıllık 500 milyon dolar gelir elde ettiği belirtildi.

TSK'den tarih bilgisi yok: Raporda, “MİT tarafından daha önce dış makamlarla paylaşılan notlarda FETÖ’nün darbe girişiminde bulunabileceği bildirilmiş olmakla birlikte TSK bünyesinde istihbarat toplanamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata daha önceden ulaşılamamıştır” denildi.

Genelkurmay, MİT Müsteşarı nı 16.40'ta aradı: Söz konusu konu hakkında çalışmalar devam ederken, önce 16.20’de MİT Müsteşarı tarafından Genelkurmay İkinci Başkanı’nın arandığı, 16.40 sularında ise Genelkurmay Başkanı’nın MİT Müsteşarını aradığı belirtildi. MİT Müstaşarının, Genelkurmay Başkanı’nından gelen davet üzerine 18.00 civarında Genelkurmay Karargahına gittiği ifade edildi.

MİT Müsteşarı Erdoğan'la görüşememiş: MİT Müsteşarının Cumhurbaşkanının koruma müdürünü aradığı belirtilerek, “Cumhurbaşkanının müsait olmadığının öğrenilmesi üzerine, koruma müdürüne bir anormallik olup olmadığı ve muhtemel tehditlere karşı hazırlıklarının bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Koruma müdürünün anormallik olmadığı yönündeki ifadesi üzerine Müsteşar, Genelkurmay Başkanının makamında Sn. Kara Kuvvetleri Komutanı’ndan haber gelmesini beklemeye devam etmiştir” denildi. Raporda MİT Müsteşarı’nın 20.20 civarında Suriye Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Muaz Hatip ile olan randevusu nedeniyle Genelkurmay Karargâhı’ndan ayrıldığı ifade edildi.

Saat 15.30'da teyide muhtaç bilgi alındı: Raporda, 15 Temmuz'da saat 14.20 sularında teşkilat karargahına gelen ve teşkilatla daha önce teması bulunmaması nedeniyle gerekli güvenlik prosedüründen (kimlik teyidi, arşiv taraması) geçirilmesi akabinde saat 15.30 sularında görüşülen bir şahıs tarafından, “Kara Havacılık Okulu’nda görevli bazı şahıslarca MİT Müsteşarı’na saldırı yapılacağı” yönünde teyide muhtaç ham bilgilerin verildiği belirtildi.

Petek: FETÖ bir partiyle ilişkili değil

Komisyon Başkanı Reşat Petek, düzenlediği basın toplantısında “Darbe girişiminin önceden haber alınamamasının bir istihbarat zaafı olduğunda kuşku yoktur” dedi. Petek, FETÖ’nün herhangi bir siyasi partiyle irtibat yapılanması içinde olmadığını tespit ettiklerini belirterek “Dönemsel olarak siyasi iktidarda bulunan ister tek parti ister koalisyon olarak, iktidardaki partilere yakın davranıp başta mülkiye, adliye, askeriye olmak üzere devlet üst organlarına sızmak için kendilerince örgüt amaçlarına yönelik siyaseti kullanma yolunu seçtikleri anlaşılmaktadır” değerlendirmesini yaptı. FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in, 15 Mart 1967 yılında CHP’ye 5 bin lira bağışta bulunduğuna dair makbuzu gösteren Petek, “Burada yine sözüm yanlış anlaşılmasın. Sadece bir siyasi partiyle ilişkilendirmek bakımından söylemiyorum ama bu örgütün amaçlarına hizmet edeceğini düşündüğü siyasi partilerle iş birliği yapabildiğini gösteren belge olarak” görüşünü savundu. Bir gazetecinin, “CHP’ye maddi katkıda bulunduğuna dair belge gösterdiniz. Başka partilere de bu şekilde yardımlar var mı? Sizin partinize de bu anlamda bir katkı, belge var mı?” sorusuna Petek, şu yanıtı verdi: “Belge olarak değil. Ama söylediğim gibi bir partiye doğrudan yakın veya uzak değerlendirmesi olmadığını ifade ettim. Bu bağlamda da 2010’da yargıyı ele geçirme operasyonunda FETÖ’nün AK Parti ile yakın ilişki içinde olduğu ve referandumu desteklediği ama sonunda anayasa değişikliğinde bu defa örgüt mensuplarının anayasa değişikliği anayasa mahkemesine götürüldüğünde ve her seçmenin bir adaya oy vermesi yerine listelere oy vermesi gerekir şeklinde anayasa iptali gerçekleşince, HSYK’yi FETÖ’nün ele geçirmesine neden olan bir sonuç ortaya çıkıyor.”

‘TSK’den yanıt alamadık’

Gazetecilerin, “Genelkurmay Başkanı ile doğrudan temasınız oldu mu? Sorulara yanıt vermeme gerekçesini belirtti mi?” sorusu üzerine Petek, “Genelkurmay Başkanı ile yazışma yaptık. Bunların gecikmesi üzerine, ‘Biz bekliyoruz. Raporumuza katkısı olur’ dedik. Ama bizim zorlama durumumuz yok. Dolayısıyla şahsından istediğimiz sorulara şu saate kadar bir cevap alamadık.” dedi.

CHP: Belge sahte, yargıya taşıyacağız

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, Komisyon Başkanı Petek’in raporu açıklarken gösterdiği Gülen’in 1967’de CHP’ye bağış yaptığı tahsilat makbuzu olduğu iddia edilen belgenin sahte olduğunu vurguladı. Erdoğdu “Bu kadar ahmakça, vicdansızca ve ahlaksızca bu iftiranın atılmasını kınıyoruz. Yargıya taşıyacağız” dedi. Meclis’te açıklama yapan Erdoğdu, “Bu belge internet satış sitelerinde koleksiyoncular tarafından asılan boş makbuzların temin edilerek sonradan üzerine doldurulması sonucu elde edilmiştir. Bu makbuzlar seri halde internet sitelerinde satılmaktadır. Bir çocuk zekâsıyla bu makbuz satın alınmış. Gülen bağış yapmış gibi gösterilmiştir” diye konuştu. 5 bin TL’nin o tarihte 560 bin dolara denk geldiğini söyleyen Erdoğdu, bir vaiz maaşının ortada olduğunu belirterek, “Kontrollü darbenin, kontrollü raporu iftira ile yürümektedir” dedi. Bir iftirayla ikiz kardeşlerini CHP’ye yamamaya çalıştıklarını dile getiren Erdoğdu, şöyle konuştu: “Darbe dediğiniz bu, bunu yapanlar hukuk önünde de verecekler hesabını, millete de Allah’a da verecekler. Petek bu sahtekarlığın kullanıcısıdır. Sitelerde bu makbuzlar satılmaktadır. Kime satıldığı bellidir. Yargı üzerine giderse kimin aldığı görülecektir. Madem böyle önemli belgelerin var niye raporun metnine yazamadın. Bu komisyon raporu diye yutturulmaya çalışılan AKP iftirası, darbenin siyasi ayağını saklamaya yöneliktir"

Hatırlamıyormuş!

Komisyon Başkanı Petek ise gazetecilerin bu tepkiyi sorması üzerine “Belgenin nereden geldiğini hatırlamıyorum, resmi bir kurumdan mı geldi hatırlamıyorum. Böyle bir iddiaları varsa yargıya gidebilirler” demekle yetindi.

 

Komisyondan siyasi öneri: Laikliğe yeniden tanım iması

Komisyon raporunda, FETÖ ve benzeri örgütlerle mücadele kapsamında din eğitiminin daha da geliştirilmesi talep edilirken, laikliğin ayrışmaların kaynağı hale geldiği ileri sürüldü. Öneriler kısmında laikliğin tüm gerçekliğiyle yeniden keşfedilmesi gerektiği belirtilerek, laikliğin yeniden tanımlanması imasında bulunuldu:

-Din eğitiminde, 4-6 yaş din eğitiminden, kuran kurslarına, imamhatip liselerinden ilahiyatlara, diyanet eğitim merkezlerinden Yüksek dini ihtisas merkezlerine varıncaya kadar birçok din eğitim kurumunda yaşanan çeşitli problemlerin giderilmesi aciliyet arz eden acil işlerdendir. Kuran kursları, bazen resmi, bazen de gayriresmi çeşitli yapılarca da büyük bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. İmam-hatip liselerinin daha da geliştirilmesi, farklı yapıların “din eğitimi verme” bahanesiyle genç nesilleri kendi emellerine kanalize etmeleri önlenebilecektir.

Yeterli din eğitimi

Her seviyeden sahih bir din eğitiminin verilebilmesi ve kuran, sünnet gibi dinin temel kaynakları ile temel öğretilerinin bütüncül olarak kavranabilmesi için eğitim sisteminde gerekli değişlikler yapılmalıdır. İlköğrenim aşamasından itibaren çocuklarda üretken birey olmalarına dönük eğitimin verilmesi, dini ve milli değerlerin kazandırılması öncelenmelidir.

Ayrışmanın kaynağı

Siyasi tarihimizde laiklik adına yapılan kimi haksız ve yanlış uygulamalar, laikliğe bir devlet davranışı değil de siyasal-toplumsal bir kimlik olarak bakılmasına yol açmış ve birleştirici olması gereken laiklik, ayrışmaların kaynağı haline getirilmiştir. Dindarları baskı ve zan altında tutan agresif ve militan laiklik yerine, inanç ve düşünce çoğulculuğunu koruyan bir laiklik algısı üzerinde durulmalıdır. Zira laiklik, din anlayışından kaynaklanan farklı yorumları korumanın da en etkili yoludur.

Son yıllarda çeşitli dini yapıların, DİB’den bağımsız ve izinsiz olarak kendi binalarında cuma namazı kıldıkları, kendi anlayışları çerçevesinde hutbeler okuyup vaaz ettikleri bilinmekte ve bu gittikçe de yayılmaktadır. Bu durum, bir iç güvenlik meselesi haline dönüşmektedir. Bu hususta devletin yeterli düzenlemeleri yapması ve bu tür dini faaliyetlerin de şeffaf, denetlenebilir olması gerekmektedir. DİB bünyesinde, Diyanet Araştırma Merkezi ile Diyanet Akademisi kurulabilir.

İstihbarat Saray’a

TSK bünyesinde kışla içi ve dışında kendi personelinin her türlü takibini yapabilecek bir askeri birim kurulmalı. İstihbarat alanında oluşturulması önerilen çatı birimin, doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olması hem koordinasyon açısından hem de demokratik dünyanın gerçekleriyle uyumu açısından çok daha yerinde olacaktır.

Sürekli soruşturma

Devlet memurlarının işe başladıktan sonraki görev sürelerince soruşturma ve araştırmaları devam etmeli, yakın çevresinin devlet güvenliği açısından olumsuz kabul edilen tüm faaliyetleri ‘ortam değerlendirmesi’ açısından yakından takip edilmelidir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler