Ergenekon'dan 15 Temmuz'a kapı önündeki FETÖ mağdurları: Sadece sanıklar değişti

Silivri Cezaevi’nin ün kazanması Ergenekon ve Balyoz davaları ile oldu. Tutuklu olarak Silivri Cezaevi’nde kalan Ergenekon sanıklarının yargılamaları da cezaevi kampusu içindeki duruşma salonlarında yapılmıştı.

Yayınlanma: 11.10.2017 - 19:25
Abone Ol google-news

Yargılayanlar FETÖ mensubu hakim ve savcılar, yargılananlar ise FETÖ’nün ve ABD’nin ve dahi AKP’nin ülkenin ve bölgenin geleceğini planlamada önlerine engel olacak kurum ve isimlerdi. Dün de Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonlarında iki ayrı dava görüldü. Birinde 15 Temmuz’da Boğaziçi Köprüsü üzerinde 35 insanı katleden FETÖ’cü komutan ve askerler ile ETA Haber Ajansı çalışanı Meşale Tolu’nun yargılaması vardı. 15 Temmuz Davası’nın üçüncü gününde şehitlerin aileleri ile Üsküdar, Sancaktepe ve Üsküdar Belediyeleri’nin otobüsleriyle gelen kalabalık bir izleyici topluluğu vardı. Cezaevi önünde toplanan FETÖ mağdurları, sanık asker ve komutanların yargılamaları için erken saatte geldiler Silivri Cezaevi önüne. Gelenler arasında milletvekilleri, belediye başkanları ve AKP yöneticileri ile çok sayıda gazeteci vardı. Belediyeler sabahın erken saatlerinde alanda mobil büfeler, prefabrik binada yemek organizasyonu için çalışmalara başladı. 2010 yılından 2014 yılına kadar Silivri’de yargılananlar ve kapı önünde bekleyen aileleri FETÖ’nün ilk mağdurlarıydı. Dün toplananlar ise son mağdurları.

Ancak yine de aralarında önemli farklar vardı. O dönemde sanıkların güvenebileceği adil bir mahkeme yoktu. FETÖ mağdurlarını yargılayan hakim ve savcılar da FETÖ mensubuydu. Bugün durum farklı. Duruşmadaki hakim ve savcılar, en azından FETÖ mensubu değiller. Hatta 15 Temmuz darbe girişiminin hedef aldığı hükümetin tarafında olduğunu söylemek mümkün. Zira mahkeme heyetinin Başkanı Taner Akıncı önceki günkü duruşmada sanıklardan birinin arabada uyuduğunu söylemesi üzerine “O gece kimse uyumadı. Buradaki kahramanlar uyumadı, bazı kişiler kahve içerek televizyon izledi ama onlar da uyumuyorlardı. Sen uyudun öyle mi?” diyerek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na göndermede bile bulundu. Bir mahkeme başkanı siyasi bir partinin genel başkanını hedef alır mı? E alıyor bu dönemde. Danıştay Başkanı Zerrin Güngör alıyorsa bir mahkeme başkanının da alması doğal. Sanık yakınları ve izleyicilerin ihtiyaçları için her önlem alınmıştı. Su, çay, kahve, sandviç, çorba, sıcak yemek, transfer için araç gibi her ihtiyaç düşünülmüştü. Mobil büfeleri ilçe belediyeleri, öğlen yemeği işini İstanbul Büyükşehir Belediyesi üstlenmişti. Prefabrik lokantada servis görevlileri de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı personelinden seçilmişti. Kalabalık basın ordusunun bir kısmı duruşma salonunda görev yaparken bir kısmı da salonun karşısındaki alanda konuşlanmıştı.

Ergenekon ve Balyoz davalarında bu kadar kalabalık basın ordusunu karar duruşması hariç görmemiştik. Sanıklar için TV ekranlarında manşetlerinde yargılamalar çoktan yapılmış, darağaçları kurulmuştu. Gazetelerde, ekranlarda FETÖ’cü polis şeflerinin servis ettiği sahte dijital verilerle sanıklar adeta linç edilmişti. Sanık yakınları, bir avuç dost ve meslektaş grubu dışında duruşmalara gelen yoktu. Pehlivan tefrikası gibi sanıklar aleyhine yayın yapanlar “bu suçlamalara ne yanıt verecekler acaba?” diye düşünüp duruşmalara bir kez olsun gelmemişti. Aslında gelmelerine gerek de yoktu. Nasılsa özel görevli savcılar, gizli tanıklar ve polis şefleri, on line yayın yapıyorlardı. Tabii sanıkların ne dediği bir iki muhalif gazete dışında asla yer almıyordu. Ergenekon ve Balyoz duruşmalarında henüz bin kişilik duruşma salonu yapılmamıştı. O nedenle küçük salonda yer sorunu nedeniyle izleyicilerin büyük bir kısmı içeri giremiyor, cezaevi önündeki tarlalarda yazın güneş altında, kışın kar ve yağmur altında içeriden gelecek haberleri beklemek zorunda kalıyordu. “Vardiya Bizde” Platformu üyelerinin tarlalarda kurduğu küçük ve ilkel çadırda su, çay ve simit ihtiyacı da seyyar satıcılardan temin edilebiliyordu. Sevindirici fark duruşmada sanık sandalyelerinde bu kez FETÖ mağdurlarının değil, FETÖ’cülerin olmasıydı.

Ancak unutmamak gerekir ki o gün köprüde görev yapar erleri, halkın üzerine ateş emri veren komutanlardan ayırmak lazım. Ancak Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem bizimle aynı görüşte değil. Duruşma çıkışında yaptığı açıklamada, erlerin de birinci derecede suçlu olduğunu, ateş emrini yerine getirerek suça ortak olduklarını söyledi. 15 Temmuz’da köprü üzerinde vurulanlardan biri de AKP’nin seçim ve propaganda işlerinden sorumlu Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok’tu. Fakülte’den arkadaşımız olan Erol Olçok’un katledildiği o meşum gece de katledilen başka mağdurlar da vardı. Ama onları katledenlerin yargılandığı bir dava yok. Köprü üzerinde linç edilen erleri kastediyorum. Onların davaları görülmediği gibi kamuoyunda isimleri bile bilinmiyor. Zülfü Livaneli’nin şiirinde söylediği gibi “Ne gören var ne de duyan/ kimlikleri ayan beyan/ kimliği bilinmeyenler”den. Onların davası ulu divana kaldı anlaşılan.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler