Bozdağ, Erdoğan'ı savunurken OHAL rejimini unuttu... İşte Türkiye’nin 1.5 yıldır yaşadığı süreç

Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, CHP’li Tezcan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan için kullandığı “faşist diktatör” sözlerine yanıt verirken hükümetin Türkiye’yi nasıl bir olağanüstü hal rejimi ile yönettiğini unuttu. Bozdağ’ın ‘pembe tablo’suna karşın Türkiye’nin 1.5 yıldır yaşadığı süreci derledik.

Yayınlanma: 31.10.2017 - 23:27
Abone Ol google-news

Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, CHP Sözcüsü Bülent Tezcan’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için kullandığı “faşist diktatör” sözlerine yanıt verirken, Erdoğan’ın başkanlığındaki hükümetin Türkiye’yi nasıl bir olağanüstü hal rejimi ile yönettiğini unuttu.

Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, CHP Sözcüsü Bülent Tezcan’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için kullandığı “faşist diktatör” sözlerine yanıt verirken, Erdoğan’ın başkanlığındaki hükümetin Türkiye’yi nasıl bir olağanüstü hal rejimi ile yönettiğini unuttu. Bozdağ, Tezcan’a yanıt verirken Türkiye’yi “Yasakları kaldıran, demokratikleşmeyi sağlayan ve büyük reformların altına imza atan Cumhurbaşkanı’na saldırmaktadırlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin faşist bir devlet olmadığının, bir faşistin ve diktatörün bulunmadığının en büyük ispatı Tezcan gibi birisinin çıkıp bugün bu terbiyesizliği, edepsizliği yapmaya cüret etmesi ve yapmasıdır. Eğer Türkiye’de bir faşist veya bir diktatör olsaydı Bülent Tezcan böyle bir cümle sarf edemezdi” sözleri ile anlattı. Bozdağ’ın Tezcan’a karşı Erdoğan’ı ‘Erdoğan’ın yerine’ savunurken çizdiği ‘pembe tablo’ bir yanda dururken Türkiye’nin 1.5 yıldır yaşadığı süreç özetle şöyle:

Memurların izinlerine önce yasak, sonra kısıtlama:

18 Temmuz’da Başbakanlık genelgesi ile tüm kamu çalışanlarının ikinci bir emre kadar yıllık izinleri kaldırıldı. Söz konusu genelge, 9 Ağustos’ta yeni bir Başbakanlık genelgesi ile yürürlükten kaldırıldı. Yurtdışına çıkışlarda memurlar için, kurumlarından çıkış izin belgesi taşıması zorunluluğu ancak 16 ay sonra kaldırıldı.

Kayıp insanlar:

Gözaltına kaybetme ve zorla kaybetme olayları OHAL döneminde artış gösterdi. Ankara’da sokak ortasında, birçoğu da siyah karavan tipi araçlarla kaçırılan 11 kişi için BM’ye başvuruldu. Milletvekillerinin kayıp insanlarla ilgili bilgi edinme başvuruları ve Meclis soru önergeleri yanıtsız bırakıldı.

Yargısız, savunmasız ihraç:

111 bin 588 kamu görevlisi ihraç edildi, 38 bin 716 memur açığa alındı, 33 bin 483’ü resen görevine iade edildi. Her bir KHK’de binlerce kişi için alınan bu kararların hiçbiri, herhangi bir idari veya adli soruşturmaya dayandırılmadı.

OHAL işlemleri gizlendi

Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu, 4 Ağustos’ta, OHAL işlemleri ile ilgili gizlilik kararı aldı. Böylece OHAL işlemleri ile ilgili, işlemlerden doğrudan etkilenen kişi ve kurumlar dahil kamuoyuna bilgi verilmesi yasaklandı.

3 ay sonra gelen ihbar talimatı:

İhraç, açığa alma ve adli işlemlerin temel dayanaklarından birini de ihbarlar oluşturdu. İsimsiz ihbarlarla işlem yapılmasının sakıncaları, 21 Ekim’de akıllara geldi. Çıkarılan genelge ile “sahibinin adı, soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresi içermeyen” dilekçelerin incelenmeyeceği talimatı verildi. Ancak 15 Temmuz’dan 21 Ekim’e kadar geçen sürede çıkarılan 8 kanun hükmünde kararname ile yüzlerce kişi ihraç edildi. Binlerce kişi hakkında işlem yapıldı.

Anayasa 125, 1 yıldır askıda:

Anayasanın 125. maddesi gereğince idarenin her türlü eylem işleminin yargı denetimine tabi tutulması gerekiyor. Ancak OHAL döneminin ilk 6 ayında, hiçbir KHK işlemine itiraz edilemedi, KHK işlemleri mahkemeye taşınsa bile yetkisizlik kararları verildi. Hükümet 6 ay sonra, 23 Ocak’ta yine KHK ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurdu. Komisyonun 15 Temmuz darbe girişiminin 1. yılında Temmuz 2017 başında itiraz başvurularını almaya başladı. Kasım ayı geldi, hâlâ bir karar alınmadı.

Düşünce ve ifade özgürlüğü askıda:

Anayasanın 25. maddesi ile tanımlanan düşünce ve kanaat özgürlüğü hakkı, ifade özgürlüğü yok sayıldı. 150’den fazla gazeteci, kaleme aldığı düşünceleri, haberleri üzerinden terör örgütü ile bağlantılı gösterildi. Ayrıca binlerce kamu görevlisi, sosyal medya paylaşımları nedeniyle ihraç edildi.

Sendikal özgürlükler askıda:

OHAL KHK’si ile Bakanlar Kurulu’nun elinde olan grev erteleme yetkisi genişletildi. 678 sayılı KHK ile grev veya lokavtın, genel sağlığı veya milli güvenliği, şehir içi toplu taşıma hizmetlerini, bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrarı bozucu nitelikte olduğuna karar verilmesi durumunda altmış gün süreyle ertelenmesinin önü açıldı. OHAL KHK’si ile “milli güvenliği bozucu” nitelikteki her grevin fiilen yasaklanması sağlandı. 

Ankara yasakta da başkent:

Ankara Valiliği, vatandaşları tedirgin ettiği gerekçesiyle, “güneş batımından sonra cadde ve sokaklarda ateş yakılmasını; şarkı, türkü, marş söylenmesini ve sloganlar atılmasını, basın açıklaması yapılmasını” süresiz yasakladı.

Anıtın gölgesi de yasak:

1992 yılından bu yana Ankara’nın simgesi haline gelen İnsan Hakları Anıtı’nın gölgesi, hem Gülmen ve Özakça’nın itirazına, açlık grevine, hem de tüm OHAL sistemi protestolarına ev sahipliği yapıyordu. Ancak Gülmen ve Özakça’nın gözaltına alınmalarının ardından İnsan SİNAN Hakları Anıtı da gözaltına alındı

Seyahat özgürlüğü askıda:

Anayasanın 23. maddesi ile korunan seyahat özgürlüğü, KHK’lerle engellendi. OHAL döneminde yayımlanan ilk KHK ile “haklarında idari işlem tesis edilenler ile haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenlerin pasaportlarının iptal edilmesi, bu kişilerin eşlerine ait pasaportların da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi halinde iptal edilmesi” hükme bağlandı.

Protesto 7 ay önce verilen tek talimatla askıda:

Anayasanın 34. maddesi ile güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı askıya alındı. İçişleri Bakanlığı’ndan tüm valiliklere 18 Ekim 2016 tarihinde gönderilen bir yazı üzerine hemen hemen tüm valilikler, “açık alanlarda yapılacak olan her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşü, stant açma, çadır kurma, oturma eylemini ya 15 gün süre ile izne bağladı ya da 30 gün süre ile tamamen yasakladı.

KHK’ye itiraz yasağı:

OHAL KHK’leri ile işlerinden ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın iade edilmek için başlattıkları oturma eylemi, her gün polis gözaltısı ile karşılandı. Gülmen ve Özakça’nın açlık grevine başlamaları, terör örgütleri ile ilişkilendirilerek tutuklama gerekçesi sayıldı. Gülmen ve Özakça tutuklandı, mahkemeye çıkarılmaları engellendi. Sağlık hizmetlerinden zorla faydalandılar.

Eksiklere dikkat çekmek için yürümek de darbecilik:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, OHAL sistemine itirazını dile getiren kamuoyuna “neyiniz eksik” sorusu ile yanıt verdi. Eksikleri dile getirmek için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “adalet yürüyüşünü” ise hedef alırken de şu açıklamayı yaptı: “Sizin 15 Temmuz’dakilerden ne farkınız var?”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler