HDP'li Kemalbay: Bütün kadınlar Kaftancıoğlu'na sahip çıkmalı

HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, CHP'nin yeni İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun Erdoğan tarafından hedef gösterilmesine tepki göstererek, "AKP-Erdoğan iktidarının sevgili Canan Kaftancıoğlu’na yönelik nefret dilini, linç kampanyasını kınıyorum. Bütün kadınlar İstanbul İl Başkanı’na sahip çıkmalı" dedi. Afrin operasyonunu değerlendiren Kemalbay, "Türkiye Afrin’deki Kürt halkına elini uzatırsa kıyamet kopmaz, tam tersine Saray yıkılır. Saray’da kıyamet kopar" ifadelerini kullandı.

Yayınlanma: 16.01.2018 - 15:03
Abone Ol google-news

<video:906216>

HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kemalbay, Türkiye'nin Afrin'de savaşı körüklediğini ileri sürerek, "Suriye’de demokrasi güçlerini desteklemek Türkiye halklarının çıkarınadır. Bu Afrin’deki, Diyarbakır’daki, İstanbul’daki halkların çıkarınadır. Ama Türkiye Afrin’deki Kürt halkına elini uzatırsa kıyamet kopmaz, tam tersine saray yıkılır. Saray’da kıyamet kopar" dedi. CHP'nin yeni İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun AKP ve Erdoğan tarafından hedef gösterilmesine tepki gösteren Kemalbay, "AKP-Erdoğan iktidarının sevgili Canan Kaftancıoğlu’na yönelik nefret dilini, linç kampanyasını kınıyorum. Görünen o ki ateş bacayı sarmış. Bunun sebebi mevcut iktidarın halkların taleplerini iletenlerin, hele hele kadın temsilcilerin öne çıkmasından duyduğu korkudur. Bütün kadınlar İstanbul İl Başkanı’na sahip çıkmalı" diye konuştu.

Canan Kaftancıoğlu böyle hedef haline getirildi: 2014 yılında 168 karakterli tweet!

AKP'de Kaftancıoğlu için özel hazırlık... Erdoğan yandaş medyanın yalanlarına sahip çıktı

Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a Canan Kaftancıoğlu yanıtı

Canan Kaftancıoğlu'ndan Erdoğan'a jet yanıt

"YARGI DEMİRTAŞ'IN KARŞISINA ÇIKTI"

Kemalbay'ın konuşmasının satır başları şöyle:

Bu mücadelenin en önemli yapı taşlarından bir tanesi HDP ve Türkiye halklarına en doğru şekilde seslenen kişi de Selahattin Demirtaş’tır. Bizler geçen hafta Eş Genel Başkanımızla 435 gün sonra selamlaşabildik. Siyasi soykırım operasyonlarının sonucu olarak 435 gün boyunca Selahattin Demirtaş duruşmalara getirilmedi. Bu tamamen keyfi ve hukuksuz tutumda, 435. gün, aslında dimdik duran güler yüzlü, Türkiye halklarına umut veren çok kıymetli siyasetçinin yargı önüne çıktığı değil, yargının onun önüne çıktığı gün oldu. Demirtaş rehin alındığı F tipi hapishanede bile umut üretebilen, siyasete katkı sunabilen, zinde, güler yüzlü duruşuyla bizlere de moral verdi. Bizler de binlerle haykırdığımız sloganlarla ona umut verdik. Bizler için çok güzel bir buluşma oldu.

DEMİRTAŞ İÇİN SİNCAN'A ÇAĞRI

Selahattin Demirtaş Türkiye’nin çok ihtiyaç duyduğu bir siyasetçi olarak her zaman Türkiye sorunlarına çözüm üretecektir. “Eğer üyeliğim dahi düşürülse ben yine de bir Eş Genel Başkan gibi mücadele edeceğim” demişti mektubunda da. Biz gene böyle bir Selahattin Demirtaş ile karşı karşıya geldik. Yarın da sevgili Eş Genel Başkanımızın Ankara’da bir duruşması var. Yarın da tüm halklarımızı Selahattin Demirtaş ile omuz omuza durmaya Sincan’a çağırıyoruz.

"FAŞİST REJİMİNİZ TARİH ÖNÜNDE MAHKUM OLACAK"

Siyasi meşruluğunu yitiren AKP-Saray rejimi muhaliflerini bu operasyonlarla etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Bu çerçevede özellikle HDP’li milletvekillerine yönelik saldırıların hukukla, adaletle, vicdanla bağı kalmadı. Geçen hafta İdris Baluken’e 16 yıl 8 ay ceza verdiler. Abdullah Zeydan’a 8 yılı aşkın ceza verdiler. Bu cezaların aslında bu kürsüde yaptığı konuşmalardan kaynaklı olduğunu görürsünüz. Siyaset yaptıkları için, bu ülkenin egemenlerinin beğenmediği tarzda gerçekleri ortaya koydukları için milletvekillerimize Fethullahçı yapıların hazırladığı üfürükten fezlekelerle cezalar verildi. Gene geçen hafta sevgili Leyla Zana’nın milletvekilliği bu çatı altında bir kez daha 24 yıl sonra düşürüldü. 24 yıl önce Leyla Zana TBMM çatısı altına halkın iradesiyle halk tarafından gönderilmişti. O zaman da bu iradeye saygı duymayanlar tarafından vekilliği düşürüldü. Şimdi aynı anlayış kendini tekrar ediyor. O gün Leyla Zana’ya bu haksızlığı yapanlar, halkın iradesini yok sayanlar bugün AKP-Erdoğan-Bahçeli ittifakında vücut buluyor. Siz nasıl ki 24 yıl önce halkı yok sayan bu saldırınız sonucunda tarihin çöplüğüne atıldıysanız, bugünkü temsilciler de tarihin karanlık sayfalarında yerlerini alacaklar. Fakat bizim mücadelemiz yine devam edecek. Biz yine sokaklarda, meydanlarda, halkın içinde olacağız. Sizin faşist rejiminiz ise tarih önünde mahkum olacak. 

ERDOĞAN'A CANAN KAFTANCIOĞLU YANITI

İşte bakın bugün gene CHP’nin İstanbul İl Başkanı’na yönelik bir saldırı başlatıldı. Ben CHP İstanbul İl Başkanı Sevgili Canan Kaftancıoğlu’na başarılar diliyorum. AKP-Erdoğan iktidarının sevgili Canan Kaftancıoğlu’na yönelik nefret dilini, linç kampanyasını kınıyorum. Görünen o ki ateş bacayı sarmış. CHP içindeki demokratik mücadelenin parçası olma arzusu taşıyanların, evrensel değerlere sahip çıkmanın, kardeşliğin, barışın dillendirilmesinin büyük korku yarattığını görüyoruz. Bunun sebebi mevcut iktidarın halkların taleplerini iletenlerin, hele hele kadın temsilcilerin öne çıkmasından duyduğu korkudur.

Bugün neredeyse grup konuşmasının yarısı bu konuya ayrıldı. O kadar büyük bir utanç ki bu kendisini alkışlamak için oraya getirilen amigolara sayın Kaftancıoğlu yuhalatılıyor, linç ruh haliyle hedef gösteriliyor. Tam da son KHK’nın yol açtığı sivillere cezasızlık politikasına uygun bir şekilde İstanbul İl Başkanı’nı hedef gösteriyor. Bu kabul edilemez, bütün kadınlar İstanbul İl Başkanı’na sahip çıkmalı.

"BİR İNŞAAT İŞÇİSİ SESİNİ DUYURMAK İÇİN KENDİNİ ATEŞE VERİYORSA NORMAL BİR ORTAMDAYMIŞIZ GİBİ DAVRANAMAYIZ"

Bu ülkede kadınlar erkek cinayetlerine kurban gidiyor. Bu soruna temelden çözüm aramalıyız. Bir inşaat işçisi sesini duyurmak için kendini ateşe veriyorsa, son iki yılda 4 işçi kendisini ateşe verdiyse, biz normal bir ortamdaymışız gibi davranamayız. Bu kucaklaşmanın yolunu aramak zorundayız. Engelli bir insan otobüste linç ediliyorsa bu hepimizi inciten bir durumdur. Tüm bunların temelinde yatan hukuksuzluk, adaletsizliktir. Bugün mezarlıklara saldırılıyorsa, bir milletvekili Kürt dediği için, Kürdistan dediği için para cezasına çarptırılıyorsa, burada bir sorun var demektir. O zaman hepimiz birbirimizle dayanışma içinde olmak ve can çekişen cumhuriyetin bu sorunlarıyla, bizlere yaşatılan bu acılara karşı mücadele etmek için omuz omuza vermek durumundayız.

Türkiye’de Anayasa Erdoğan eliyle ortadan kaldırılıyor. Bunun adını koymak durumundayız. Anayasa, halkın iradesi ortadan kaldırılmışsa, bu Meclis göstermelik hale dönüşmüşse bunu değerlendirmek durumundayız.

YSK’nin siyasi baskı karşısında tir tir titrediği bir noktada biz sanki seçimler olacak ve karanlık tabloyu değiştireceğiz diye bekleyemeyiz. AKP-Erdoğan rejimi ve onunla iş birliği yapan Devlet Bahçeli bu ülkedeki demokratikleşme mücadelesinden korkarak birbirlerine sarıldılar. 7 Haziran’da yaşanan buydu. İktidarlarını kaybedeceğini düşünen egemen klikler birbirine sarıldı.

AFRİN OPERASYONU

Bugün Afrin'e yönelik bir saldırı ile karşı karşıyayız. Dünyanın nadide demokrasilerinden biriyle karşı karşıyayız. Sürekli Rojava’ya yönelik savaş söylemleri üretiliyor. Bu savaşı gündemde tutma çabasıdır. Mevcut iktidarını sürdürebilmesinin yegane yolu Kürt düşmanlığı ve savaşı gündemde tutmaktır. Eğer savaş, kutuplaşma, çatışmalar sönümlenirse o zaman AKP’nin yolsuzluklarının, yoksullukların, kadın cinayetlerinin ve iş cinayetlerinin; bütün bunların hesabı sorulacak. O yüzden, kendi koltuklarını korumak için Afrin söylemi geliştiriyor ve Türkiye halklarına düşmanlık dayatıyorlar.

Türkiye halklarının Kürt düşmanlığı gibi bir hedefi yok. Türkiye halkları Kürt halkıyla barışmak zorunda. Birlikte bir yaşam örmek için her zaman barışın yanında olmak zorunda. Egemen güçlerin hedefleri Türkiye halklarının hedefi olamaz. O yüzden Efrîn’e yöneltilen bu öfke nöbetlerini ciddi bir şekilde, soğukkanlı bir şekilde değerlendirmeli ve Afrin'de Rojava’da Kürt halkının yanında olmalıyız.

"TÜRKİYE KÜRT HALKINA ELİNİ UZATIRSA SARAY YIKILIR"

Biliyorsunuz Suriye’de savaş sonuna yaklaşıyor, masalar kuruluyor. Çözüm çabaları sürerken Türkiye’nin yeniden savaşı körüklemesi kabul edilemez. Türkiye’nin tam da bu müzakere sürecinde kolaylaştırıcı rol üstlenmesi gerekir. Suriye’de demokrasi güçlerini desteklemek Türkiye halklarının çıkarınadır. Bu Afrin’deki, Diyarbakır’daki, İstanbul’daki halkların çıkarınadır. Ama Türkiye Afrin’deki Kürt halkına elini uzatırsa kıyamet kopmaz, tam tersine saray yıkılır. Saray’da kıyamet kopar. O yüzden kendi politikalarını sürdürmek istiyorlar. Bu savaş iklimi sürmezse OHAL’i nasıl sürdürecekler, hukuksuz KHK’leri nasıl dayatacaklar.

Sürekli “F16 olurum” diyor, biraz da insan ol

Bakın Afrin bu 7 yıl boyunca, Suriye’deki savaşın devam ettiği 7 yıl boyunca belki de barış içinde yaşanabilen, savaşın sirayet etmediği nadide yerlerden biri. Orayı bile yok etmek istiyor. Her yerde savaş olsun istiyor. Afrin'de Kürtler, Araplar, Ermeniler, Asuriler Meclis kurmuşlar ve kendilerini yönetmek istiyorlar. Bu seni niye rahatsız ediyor? Her gün çıkıyor, "vururum, kırarım, F-16 olurum" diyor. Yahu biraz da insan ol. Ağza alınmayacak sözler sarf ederek bu ülkede kötülüğü eken bir iktidar ile karşı karşıyayız.

 

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler