Futbolcu başarı için acı çekecek

Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş'ten gençlere 'Çok çalışın' mesajı...

Yayınlanma: 25.01.2019 - 21:53
Abone Ol google-news

 

Saçıyla uğraştık, başıyla uğraştık. Yetmedi, futbolculuğuna dönüp neredeyse gol yemediği (30 maçta sadece 7 gol yemiş) sezondaki performansını beğenmeyip “Zaten kötü kaleciydi” dedik. Kitap okuyor, bazen Fuzuli’den, bazen Kafka’dan dem vuruyor diye “Yine filozofluğu tuttu” diye eleştirdiğimiz de oldu.

Kimi mi?

Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’ten söz ediyoruz. Peki, Güneş bu eleştirileri hak ediyor mu? Gerçekten can acıtıcı ifadeler mi kullanıyor, yoksa Türkçenin çok anlamlılık özelliğinden yararlanıp bazen bir iki sözcükle derin mesajlar vermek mi istiyor?

Bu soruları, aklımıza takılanları geçenlerde bir grup gazeteciyle yaptığı sohbet toplantısında kendisine sorduk.

Şenol Hoca futbola nasıl bakıyordu? İlk soru buydu, yanıtı kısaydı: “Çalışarak.” Yeteneğinin arkasına saklananlardan ziyade mücadele edenleri, koşanları sevdiğini söyledi, camiada çokça tartışılan Necip

Uysal’ın da kulağını çınlattı:

“Beşiktaş teknik direktörüyüm, ama çalışarak buralara geldik, çalışıp olgunlaştık. Acı çekmeden başarılı olamazsın, acı çekeceksin. Ben zatürre oldum, ama idmana çıktım çünkü yaptığım işe tutkuyla bağlıydım, çalıştığım için oradaydım, bunu biliyordum. Yoksa, şimdi ben, kendimi bu boyla kaleci transfer eder miydim? Etmezdim, gerçi çok iyi sıçrardım o ayrı, ama sürekli çalışırdım, her gün üzerine bir şeyler koyarak sevgiyle, tutkuyla bağlandım. Aslında sevgi de yetmez. Sevgi ulaştığında bitebiliyor, hedefe vardığınızda heyecan kaybolabiliyor. O yüzden sevda gerekli, tıpkı günlük yaşantımızdaki gibi. Futbol sevda işidir, işine sevdalı olacaksın ve hiç bitmeyecek. Sevgi üzerine bir yazı rica ettiler, orada futbolu buldum. Futbol sevda işi, son nefese kadar devam edecek bir tutku.

Yeteneğine güvenen biter

Futbolda bir yere gelip, yeteneğine güvenip nasılsa oynarım dediğinde bitiyorsun. Koruyamıyoruz oyuncuları. Bunu sürekli konuşuyoruz futbolcu arkadaşlarla. Diyorum ki, daha iyi çalışmalıyız. Zaten çalışmadan başarılacak bir şey olsa futbol benim burada ne işim var, giderim evime, futbolcumu da gönderirim. Ama öyle bir durum mümkün değil. Üstelik hayatım boyu sınıf farkına karşı durmuş bir kişiyim. Tesisten içeri girdiğimizde futbolcumun da benimle aynı hakka sahip olduğunu düşünürüm. Elbette bu disiplinsizlik olarak algılanmasın. Ben teknik direktörüm o futbolcu. Ama eşitiz”

Tesadüfen futbolcu olmaz

Konu Türk futbolunun yaşadığı maddi darboğaza geldiğinde ise Şenol Güneş, sistemden dert yandı. Kulüplerin içinde bulunduğu durum belli ki onu çok üzmüş. Özellikle gelecek adına endişeli. Burada da öğretmen kökenli olmasının etkisi var belli ki:

“Türk futbolunun şimdiki durumuna değinecek olursak, ‘kulüpler battı’ deniyor, batabilir ama batmadı. Kabul edelim ki yatırımlarımız kötü. Avrupalıya bakıyoruz genç oyunculara 10-15 milyonluk yatarım yapabiliyor. Ve o paralar bir yerde doğru yatırımla geri geliyor. Biz ise o paraları verdiğimizde oyuncuyu oynatmak zorundayız. Sabredemiyoruz. Futbol dünyası yatırım modelini gözden geçirmeli. Bu bağlamda futbolumuza sahip çıkmalıyız. Gelecek nesiller için Türk futbolu batmamalı. Örneğin önceki yıllarda meslek değildi futbolculuk, serseri işi derlerdi, şimdi en seçkin meslek grubu oldu çıktı.Milli takımlardayken bir projem vardı, kimse bilmez; futbol okulları diye. Mesela Trabzon, sanayi yok, iş olanağı sınırlı ama müthiş bir altyapı geleneği var. Futbolcu çıkıyor oradan, Sakarya gibi, Eskişehir gibi, daha çok yer sayarım. Fakat mevcut altyapı modeli ile değil. Tesadüfen futbolcu yetişmemeli. Hesabınız doğru, tesis ve anlayış iyi olursa her şey planlı olur. Yaylada çiçek yetiştirmiyoruz, kabul bir hazinemiz var ve bunu korumalıyız. 200-300 kişilik futbolcu okulları yapalım. Oradan yıldız çıkar, futbolcu çıkar, alt liglerde oynayan çıkar, hiçbir şey olmasa eğitim alıyorlar, okumuş yazmış adam olurlar. Elbette bu federasyon, Milli Eğitim, Spor Bakanlığı ortak çalışması ile olur. Ve daha önemlisi çıkardığımız yıldızları koruyamıyoruz çünkü ilkemiz yok, prensibimiz yok.”

Filozof falan değilim

Burada Barcelonalı Arda’yı örnek gösteriyor, koruyamadığımız isimler adına. Ve kendi takımından da olmak üzere 4-5 isim.

Konu derinleşince sohbette, kendisini de eleştiriyor bu arada:

“Böyle konuşunca bana filozof diyorlar. Evet, bir cümle ile çok şey anlatmaya çalışıyorum bazen. Filozofluk kolay mı? Filozof falan değilim, eğitimciyim, 4 yıl öğretmenlik yaptım, kitap okurum ama futbol camiasındaki bazı kişilerin laflarınızı, söylediğiniz sözleri yanlış aksettirmesine çok üzülüyorum. En son Akhisar maçında rakibin fazla yabancı oyuncu oynatmasına ilişkin konu nedeniyle eleştirildim. Oysa o durumu maç öncesi değil, maç sırasında ekipten bir arkadaşımızın uyarısı ile fark ettim, çok da önemsemedim çünkü biz sahadaki işimize bakıyorduk. Maç sonrası da ‘maçın başında haberimiz oldu’ deyince eleştirilere hedef oldum. Çok üzüldüm, sinirlendim. Saygısızca. Geçen yıl da böyle şeyler yaşadık. İnsanları yargılarken ne dediğine dikkat etmiyor toplum. Olayı iyi özümsemeliyiz.”

Savunma iyi olsun...

Şenol Güneş, takım üzerine de çok şey söyledi. Quaresma, Caner, Necip, Negredo, Gökhan Gönül, Oğuzhan, Tolgay, Atiba, genç Dorukhan. Belli ki hepsine saygı duyuyordu farklı şekillerde. Rica etti, isimler üzerindeki görüşlerinin doğru irdelenmesini.

Peki şampiyonluk şansı? Elbette, inanıyordu. Sayısal bir söylemde bulunmadı. “Savunmanız iyi olsun, o bölgeyle fazla oynamayın, orta alan ve ileriyi bir şekilde organize ederiz” dedi...
Kendisine bu sözlerini kamuoyu ile paylaşıp paylaşamayacağımızı sorduk: “Eğer yanlış anlaşılmayacaksa” dedi ve biz de oturduk yazdık...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler