Üzülmek yetmez, harekete geçmek gerek

Hayvanlar için hiç de kolay bir hayat yok sokaklarda. Keza kimi zaman evlerde dahi zor. Bir hevesle alınan, evde bir süre beslendikten sonra sokağa bırakılan, zor koşullarda yaşam savaşı veren, duyarsız ve bencil mahalle sakinleri tarafından şikayet üstüne şikayet edilen, belediyenin toplattığı, ormana attığı, zehirlediği hayvanlar için gerçekten çok zor hayat.

Yayınlanma: 01.09.2014 - 12:52
Abone Ol google-news

Bir semti tanımak istiyorsanız, kedilerine köpeklerine bakın. Sokaklarda, parklarda, araba üstlerinde yatan hayvanların huzurunu ve duyduğu güveni gözlemleyin. Duyarlı insanların orada yaşayıp yaşamadığını anlayacaksınız. Bir kap suyu, bir kap maması her daim tazelenen semtler vardır. Orada insana, doğaya, ağaçlara, hayvanlara saygı ve sevgi vardır. Ama bazı yerler var ki, yalnızca insanlara aitmişçesine, yalnızca onlar istediği gibi yaşayabilirmişçesine sürüyor orada hayatlar. Sokağında istemediği köpekleri zehirleyenler mi ararsınız, belediyeye şikayet edip toplatanlar mı? Duyarlı ve vicdanlı olmak, bencillikten uzaklaşıp bu hayatı beraber yaşadıklarımızla düşünmek çok mu zor? Artık geçici hayvan bakım merkezlerinde, zor koşullarda mücadele sürüyor. Bazı belediyeler köpekleri ormana, ölüme atıyor. Kimileri zehirleyip, çöp kamyonuna yüklüyor. Bu kanayan yara, hiçbir zaman iyileşmiyor. Peki ne yapmak gerek? Kim bu vahşetten, ne kadar sorumlu? Pınar Satıoğlu, hayvan hakları ve onların yaşam alanlarıyla ilgili büyük emek harcayan gönüllülerden. Kadıköy Hayvan Dostları Platformu'nun da üyesi. Kadıköy Belediyesi Sokak Hayvanlarını Koruma ve Barındırma Merkezi'nde çok uzun yıllardır yaşam şartlarını iyileştirebilmek ve onlara mutlu bir hayat sunabilmek için uğraşıyor. Bir çok gönüllü dostla yaptıkları insanları bilinçlendirme çalışmaları da cabası. Satıoğlu anlatıyor...

Sokaklarla başlayalım söze. Nasıl bir mücadele içinde hayvanlar sokakta? İnsanlar nasıl bir hak gaspı gerçekleştiriyor?

Bir çok barınakta gönüllü yok; gelen giden yok. Bizim gibi dönüşümlü gününü ayıran bir grup, Kadıköy Belediyesi Geçici Hayvan Bakım Merkezi ve Ataşehir Geçici Hayvan Bakım Merkezleri dışında yok. Hayvanların sokakta yaşaması zaten bizim temel prensibimiz. Barınakta hayvan olmamalı. Yaşlı, gözü görmeyen kulağı duymayan hayvanlarımız tabii ki bakımevlerinde, barınaklarda yaşıyor. İnsanları rahatsız eden agresif hayvanlara ise uzman arkadaşlarla eğitim veriyoruz. İnanın en sert hayvanı dahi olumlu bir şekilde yetiştirebiliyoruz ve sokağa bırakabiliyoruz. Zaten bizim istediğimiz kısırlaştır, sokakta yaşamalarına destek ol.

Peki bu nasıl yapılabilir?

Elbette bu emek işi. Bunu, belediye ve gönüllü kadrosuyla yapabilir. Onun dışında yetemiyorsunuz zaten. İnanın belli bir yerde, gönüllüler de yetemiyor. Çok büyük bir bütçe gerekiyor. Sürdürülebilirlik için gönüllüler, yerel yönetimler ve devlet politikası olarak bütünlük şart.

Bakımevlerindeki hayvanlar nasıl koşullarda yaşıyor? Artık cami avlusuna bebek bırakır gibi, çocukları gibi köpeklerini de sokaklara bırakır oldu insanlar...

Hayvan terklerine ya da hayvan ölümlerine büyük cezalar getirilmeli. Şuanda bakımevleri inanılmaz dolu. İnsanlar çok da farkında değil sanırım olayın ciddiyetinin. Orada bir hayat yaşanıyor ve evet çok kötü deyip üzülmek yetmiyor. 

Kapının önüne bir kap su, bir kap mama koymak çok önemli. Ancak yetmiyor. Bu konudaki bilincin artırılması için neler yapılabilir?

Son yıllarda çok şey değişti. Bizim arkamızdan gelen genç kuşak da daha duyarlı. Üniversitelerden staja geliyorlar. Küçük de olsa değişim olduğu gerçek ancak her şey bir anda düzelmiyor. Yine de ben kötümser değilim. Umutla bakmak zorundayız. Kötümserliğin kimseye faydası yok. Bir kişiyi bile kazanmak önemli. Gördüğümüz herkese bakımevi gerçeğini anlatmamız gerekiyor. Köpeğini neden kısırlaştırması; doğurduğu zaman verdiği yavrulara kimlerin nasıl bakacağını araştırması ve iyi olduğundan emin olması gerektiğini öğrenmeliler. Uzun vadede köpek sahibi olmak çok zor. Köpek sahiplendirirken insanlara anlatıyoruz: "Bu köpek sizin çocuğunuz gibi olacak. Bunun bir emeği ve maliyeti var. Üstelik bu çocuk büyümeyecek, üniversiteye gitmeyecek, yaşlandığınızda size bakmayacak. Aksine hep bakım isteyecek..." Bu bilince sahip insanlar o yüzden bakımevinden köpek alıyor, kısırlaştırıyor, sağlıklı bir şekilde bakıyor. Bunların gelişmesi hep yavaş. Ama yine de yok değil. En büyük destekçimiz de bu süreçte sosyal medyanın hakimiyeti...

Sosyal medya gerçekten etkin mi? Nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

Geri dönüşler oluyor. Bunun yanı sıra bilinçli kötülük yapan insanlar da var. Yalan haberler yapılıyor. Dediğim gibi, iyimser olmanın faydası var. Biz bu yolla bir çok kayıp köpeğin bulunmasını sağlıyoruz, ilanla süt anne buluyoruz, yuva buluyoruz. Sosyal medyadaki iletişim hızı inanılmaz. 

Geçici yuva olmak... 

Son bir kaç yıldır önem kazanan bir diğer kavram da geçici yuva... Nedir işin aslı?

Bu mükemmel bir sistem. Gerçekten, bir insan 15 yıl bu sorumluluğu taşıyamayacağını düşünebilir. Bu konuda çekincesi olan insanlar da geçici süreyle geçici yuva olabilir. Küçük ırk köpekler oluyor mesela, sokağa bırakılmış. Kışı barınakta geçirmekte zorlanabilir. Sahip bulana kadar geçici yuva olmayı kabul eden arkadaşlarımıza veriyoruz böyle olunca. Kalıcı yuva bulana kadar bakımevinde kalmamasını sağlıyoruz. Böyle onlarca dostumuz var. Şansı olan köpek çabuk yuva buluyor. Bazen bir hafta 10 gün, bazen bir iki ayda yuvalanıp gidiyorlar.

Geçici yuva kalıcı yuvaya dönüşüyor mu çoğu zaman?

Yaklaşık yüzde 50'si dönüyor. Ama kesinlikle yalnızca geçici yuva olan arkadaşlarımız da var. İlginin her türlüsü saygıya değer. Hayvanlarımız için de oldukça önemli. Gönüllü arkadaşlarımızla birbirimizi tanıyoruz, sosyal medya, telefon ve internet sitemiz üzerinden bir iletişim ağımız var. Yuva bulmak için çalışıyoruz. 

Yerel yönetimler sevgisiz 

Kadıköy bakımevinde oldukça sağlıklı bir sistem oturmuş. Ancak bakımevlerinde çok da kötü manzaralar mevcut. Yerel yönetimlerin bu anlamda neleri harekete geçirmesi lazım? Sorumluluklarını üstleniyorlar mı? 

Yerel yönetimler çok sevgisiz. Hala gönüllü hayvanseverlerden korkan belediyeler var. Yer tahsis etmenin yanı sıra mama gibi konularda destek de olmalı. Zaten buralar bakımevleri olarak da geçmiyor; geçici hayvan bakım merkezleri adları. Çünkü yasada "kısırlat, aşılat, yaşat" diyor. Geçici hayvan merkezine, yaralı, yaşlı ve bakıma muhtaç hayvan girer. İçimizin yandığı çok uygulama yapılıyor. Belediyeler hayvanları toplatıyor. Son yıllarda belediyeler, ormanlara köpek atar oldu. Bazı sevgisiz insanlar, mahallede sayıca fazla ise köpekleri mahallede istemediklerini belirtiyorlar, belediyeler de "biz herkesin belediyesiyiz" diyerek hayvanları sokaktan toplayara ormana atıyor. Bu kabus gibi bir şey.

Sonrası zaten korkunç...

Ormana atılan hayvanlar aç ve susuz kalıyor, diğer köpeklere saldırıyor, birbirlerini parçalıyorlar. Otoyoldan geri dönmek isteyenler, arabaların altında can veriyor. Güçlü olan zayıf olanı öldürüyor. Bunun acilen önüne geçmeliyiz. Agresif olmayan hayvan, şehirde yaşamalı.

Nasıl bir mülkiyet algısı bu? İnsan nasıl da her şeyi sahipleniyor? Sokaklar da yalnızca insanların, her şeyin olduğu gibi! Nasıl bir bencil bakış açısı bu?

İnsanın bencilleşmesiyle yaşanmaya başladı bunlar. Eskiden insanlar paylaşımcıydı. Şimdi inanılmaz bir tüketim toplumu var. Sadece "alma" üzerine bir sistem var. Bu da insanlarda büyük bir doyumsuzluğa sebep oldu. İnsanlar bireyselleşti. Bilgisayarda oyun oynuyor, çiftlik kuruyor ama pencerelerinin önüne sardunya ekmiyorlar. Hiç emek yok. Aynı insan sokaktaki köpeğe de tahammül edemiyor. Sevginin azaldığı noktada yaşanıyor bunlar.

 Suni bir hayat yaşıyoruz. Çok acıklı... Baktığınızda kimse mutlu değil aslında.

İnsanlar konformist oldu. Kimse mutlu değil, yüzler gülmüyor artık. Depresyon ilacı kullananların sayısı çok yüksek. Gerekli hallerde ilaç tedavisi önemli. Ancak insanlar biraz da doğaya bakmayı bilmeli. Sürekli radyasyon karşısında kalıp, sonuçta hiçbir şey üretmediğinizde geliyor mutsuzluk. Bilgisayar karşısında gerçeklerle yüz yüze değilsiniz. Bilgisayarı kapattığınız an, bitiyor her şey. Oysa gerçek hayat böyle değil. Mücadele gerekiyor. Sokaktaki köpeğe de o yüzden sahip çıkmıyor. Aslında her şey bir zincir, bunu görmek gerek. Bizim gibi düşünen çok insan var. Ama yine de azınlığız. Buna rağmen umutsuz olmamak, mücadeleye devam etmek gerek. Bir hayvansa bir hayvan! Yapacak çok şey var. Çok basit aslında. Hayat o kadar da karmaşık değil.

İnsanlara nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?

Bakımevlerinin bilgileri her yerde mevcut. İnsanlar kendilerine yakın olanlara bakıp, oraya gidebilir. Sevgiyle yaklaşınca her sorun çözülür. Yuva olabilirler, destek olabilirler, sevgilerini paylaşabilirler, zaman ayırabilirler. Her biri çok değerli.

Ya yerel yönetimler?

Öncelikli sıkıntımız ormanlara atılan köpekler. Bunu derhal bitirmeleri lazım. Orman beslemesi yapan gönüllü arkadaşlarımız var ama onlar nereye kadar yetişebilir. Yerel yönetimler artık bu vahşeti durdursun. Ayrıca yerel yönetimler farkındalık çalışmaları da yapmalı. Saldırgan ve agresif olmayan hayvanlarla birlikte yaşamayı öğrenmeli insanlar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler