Tüm felaketlerin ipucu Suç ve Ceza’da

Biri yazar akademisyen, diğeri iş dünyasında üst düzey yöneticilik yapmış bir isim. Onları dostlukta buluşturan ise ortak tutkuları. Irwin Weil, yaşayan en önemli Dostoyevski uzman; Demir Aytaç, edebiyat tutkunu, önceliği Rus ve dünya edebiyatının temel taşlarından Fyodor Mihayloviç Dostoyevski. Prof. Irwin Weil ile önce yazışarak arkadaş olan Demir Aytaç, artık bir dostluğa dönüşen ilk buluşmayı Cumhuriyet için kaleme aldı. Aytaç, ABD'de buluştuğu Weil ile Dostoyevski üzerine söyleşti...

Yayınlanma: 10.08.2019 - 21:19
Abone Ol google-news

Prof. Weil ile 27 Şubat Çarşamba günü saat 12.00’de Evanston - Hilton Orrington Oteli’nin lobisinde buluştuk.
Şikago’da kalıyordum. Otel, Northwestern Üniversitesi’nin bulunduğu, Şikago’nun kuzeyindeki banliyölerden Evanston’ın mekezindeydi. Saat 12.00’de yıllardır tanışmak istediğim resimlerinden tanıdığım Prof. Irwin Weil otelin giriş kapısına doğru geliyordu. İlk hissim, ileri yaşına karşı onu otele kadar yürütmüş olmanın ezikliği oldu... Kendisi burayı istemişti, öneri benim değildi, ancak evine veya onun olduğu yere benim gitmem daha uygun olmaz mıydı? Bu sorular kafamda uçuşurken: Soğuk havaya tedbiren, kulak kapakları iki yandan sarkan Rus kalpağı başında, kalın deri eldivenleri, pardesüsü ve bastonu ile dikkatli ve sağlam adımlarla otelden içeri girdi. Kendisini ayakta bekliyordum. Sıcak bir merhabadan sonra, direk restorana geçmeyi tercih etti. Çok cana yakın ve sıcak bir tutum içindeydi. Kalpağını dikkatli bir şekilde yanındaki iskemleye koydu, eldivenlerini dikkatle çıkarıp teker teker katlayarak kalpağın içine yerleştirdi. Adeta bu ritüel, eldivelerin kalkarken unutulmaması için bir ön şarttı. Ben de bu titizliği öğrenmiş oldum, o günden beri çok büyük bir zevkle, kendisini anımsayarak “aynı ritüeli” uyguluyorum.

Rus edebiyatı ve yazarlarına olan hayranlığımdan bir kez daha bahsettim bu buluşmanın çok değerli olduğunu ifade ettim. Sıra yemek seçimine geldi. Mönüde çok sevdiği tavuk ızgara ve patates kızartmasını bana da tavsiye etti, içeceklerimizi de söyledik ve ben tam ilk soruyu sormaya hazırlanırken, kendisi başladı...

“Çok uzaklardan bir Türk’ün, Dostoevski ile ilgilenmesi beni çok etkiledi” dedi ve devam etti: “Dostoyevski insan ruhunun kâşifidir. Onun kadar insanı iyi tanıyan, insan psikolojisini derinine inceleyebilen ve eserin karakterini bize olduğu gibi, her yönüyle içindeki melek ve şeytan ile beraber yaşatabilen, anlatabilen başka bir yazar yoktur. Bu yönü ile Dostoevski emsalsiz bir yazardır” dedi.

Profesör Weil, sizin Rus dili ve edebiyatına olan merakınız nasıl oluştu?
(Sorum üzerine, “Bana Irwin diye hitap et Demir, profesöre gerek yok” yanıtını verdi. Amerikan üniversite sisteminden alışık olduğum için zorlanmadım. Bundan sonra sohbet adeta iki arkadaş arasında: Irwin ile Demir olarak gerçekleşti.)

Dostoyevski yüzünden oldu. Üniversite kitaplığında Suç ve Ceza’yı bulduğumda cumartesi akşamıydı ve pazar öğleden sonra olduğunda, bu sefer Raskolnikov Sibirya’da hapisteydi. Ve bu saatlerde Dostoyevski okumam benim hayatımı değiştirdi. İçimden bir ses, bana bu yazarı mutlaka kendi dilinden okumam gerektiğini söylüyordu. Ve ben Rusça öğrenmeye o hafta sonu karar verdim.

Gazi’nin uygulamalarını anlattım

Neden Şikago Üniversitesi’ni şeçtiğiniz...

Demir, liseden sonra, doğduğum ve büyüdüğüm şehrin üniversitesi: Cincinnati Üniversitesi’ne kayıt oldum. Babam ticaret ile uğraşmamı istiyordu. Okulu bitirdikten sonra işlerinin başına geçmem söz konusuydu. Ticaret hayatı ortamında yüksek eğitim görmem en doğru yoldu. Ancak, o günlerde, Howard Schuman adında bir arkadaşım bana Readers Digest dergisinde bir makale gösterdi, çok etkilendim. Bu makale, Şikago Üniversitesi’nden, Hutchins adında bir genç yöneticisi bahsediyordu. Yale Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Dekanlığı yapmış olan: Robert Maynard Hutchins, 28 yaşında Şikago Üniversitesi’nin başına geçmişti. 30 saniye içinde Şikago Üniversitesi’ne gitmeye karar verdim. Cincinnati tren garında beni geçirmeye gelen babamın, ayrılırken yüzündeki acı ifade, bugün bile gözlerimin önündedir.

Hutchins, her öğrencinin Plato, Aristo, Aquinas, Locke okumasının şart olduğu, her öğrencinin Sokratik tartışmalara katıldığı bir ortamı yaratmıştı. Ayrıca, Almanya’dan ayrılmak zorunda kalan Musevi profesörlere iş verme konusunda, Amerikan üniversiteleri isteksiz davranırken, Hutchins, üniversitenin tüm kapılarını bu değerli insanlara açmış. 18 yaşımda Avrupa’nın en değerli akademisyenlerinden eğitim alma fırsatını yakalamıştım. Avrupa’nın en kötü diktatörleri, bizlere mükemmel bir eğitim fırsatı yaratmışlardı...
- (Ben de kendisine heyecanla Cumhuriyetin ilk yıllarından, Gazi Paşa’nın uygulamalarından bahsettim. Irwin’in bizim tarihimizi de bilmesi, beni çok heyecanlandırdı. D.A.)-
1947 yılında ben üniversiteye geldiğimde, Rusya’nın önemi tekrar gündemdeydi ve 1948 yılında Rus dili eğitimi üniversitede tekrar başladı. O yıl, Rus dili eğitimi alan beş öğrenciden biriydim. Rus dilinin yanında, Rus edebiyatını da öğrenmeye başladım.
İlk aşkıma ilave olarak (Dostoyevski), Tolstoy, Gogol, Turgenyev, Çehov ve daha sonraları Puşkin’i tanıdım. Biliyorsun, Harvard Üniversitesi’nde Gorki üzerine doktora tezimi yazdım. Bu tez daha sonra, Gorki’nin “Edebi Gelişimi ve Sovyet Entellektüel Yaşamına Etkisi” adlı kitabı olarak basılmıştır.

Irwin, 2012 yılında Şikago Wright College’da yapmış olduğun konuşmanın videosunu seyrettim. Panelin sonunda, en çok hangi Rus yazarları sevdiğin soruldu. Tolstoy ve Dostoyevski, dedin. Ancak, kütüphanemde çok ayrı ve özel bir yeri olan, senin bir seri Rus edebiyatı üzerine hazırladığın ders kasetlerini seyrettiğimde, aynı soru romanlar için sorulmuş; Karamozov Kardeşler, Suç ve Ceza, Anne Kararina diye sıralamışsın. Yazar ve roman sıralamandaki – bir yerde tezat gibi duran – bu farkı nasıl açıklıyorsun?

(Irwin bir an durdu, gözlerimin içine bakarak.) Eyvahlar olsun! Dünyanın öbür ucunda bu denli dikkatli okuyucular olduğu müddetçe işimiz çok zor. Yazar sıralaması, gelen bir soru üzerine spontane verilen bir sohbet cevabıdır. Roman sıralaması ise, dikkatli hazırlanmış bir tekstin video çekimidir. Ve, ikincisi doğrudur. Dostoyevski ve romanları benim için birinci sırada yer alır. Karamozov Kardeşleri bugüne kadar daha güzel yazılmış bir roman yoktur. Tolstoy’un eserleri harikadır. Ancak, Karamozov Kardeşler roman sanatının zirvesidir. Romanda, babanın oğullarına bak; her birinde tanıdık bir taraf bulursun. Dostoyevski hayatın kendisidir ve bir o denli gerçektir. Dostoyevski 1917’den çok önce, devrimi adeta “Suç ve Ceza” romanında yapmıştır. Toplumun geneli ve iyiliği için, kötü birinin, bir insanın hayatına son verilebilmesi; bu rasyonel düşünce bu romanda ana temadır. İnsanoğlunun başına gelen daha sonraki tüm felaketlerde; Suç ve Ceza’nın ipuçlarını bulabilirsin. Gerçi, Dostoevski romanın sonunda bu rasyonel kararın nasıl bir ruh sefaletine dönüştüğünü ve ibrenin bambaşka bir yöne, maneviyata evrildiğini çok güzel paylaşır.

O BİR KURGU DEHASIYDI

Irwin, İsviçre’nin St. Gallen Üniversitesi’nden Prof. Ulrich Schmid’in 2015 yılında, “The Journal of the Internatinal Dostoyevski Society” dergisinde bir tebliğ yayımladı. Schmid, Suç ve Ceza romanındaki gizli kalmış topografinin anlamını açıkladı. Raskolkinov yaşlı tefeci kadını topluma faydalı olabilmek için öldürmeden evvel, kendi evinden yaşlı kadının evine kadar, “Batı” yönünde detaylı bir yol planı yapar. Cinayeti işledikten sonra da, aynı plan ile dönecektir. Ancak, cinayet sonrası Raskolnikov’un ruh dünyası karmakarışıktır. Yol planını karıştırır, çaldıklarını nehir kenarında bir taşın altına koyar ve bambaşka bir yoldan kendi evine döner. Schmid, Raskolkinov’un gidiş ve dönüş yolunu renkli kalemler ile çizip, gösteriyor. Gidiş yolu “Batı” yönündedir! Yolun üzerindeki mekânların tamamı, Rusya’nın Batılılaşma sürecinde inşa edilmiş, müzeler, kütüphaneler, tiyatrolar ve opera binalarıdır. Batı’nın rasyonel düşünce ve sanatının mimari eserleridir. Döndüğü yol ise “Doğu” yönünde ve yolun üzerinde ise; Ortodoks kiliseleri, manevi dünya sıralanmıştır! İnsan hayatına son veren bir adamın pişmanlık duygusu içerisinde yürüdüğü yol artık ruhanidir! Dostoyevski, romanın kurgusunda bunu bilinçli mi yaptı? Bu denli detayı kurgulamış olabilir mi? 
Demir, bunu kendisine sormak lazım, yüzde yüz bu detayı kurgusunda düşündü ve bilerek yaptı diyemem. Ancak, öyle bir deha ve öyle inanılmaz detaycı bir zekâ ile karşı karşıyayız ki, pekâla romanın katmanlarında bu kurguyu örmüş olabilir. Dostovski roman kurgusunu inşa ederken, arka plan ve detaylara çok önem verir. Okuyucu bu detaylar arasında kurabildiği bağlantılar oranında, eserin etkisi altına girer. Kadını öldürdüğü satırları düşün. O sahne, o kadar canlıdır ki; okuyucu ister istemez Dostoevski gerçek yaşamında acaba cinayet işlemiş midir diye düşünmekten kendini alıkoyamaz. Bunu yaratabilen, yaşatabilen yazar, pekâla gidiş yolunu rasyonel mimari, dönüş yolunu manevi değerler ile bilinçli kurgulamış olabilir. Hiç şaşırmadım!
(Karamazov Kardeşler’e dönüyor.) 
Demir, romanın “Açık Hava’da” bölümünü çok dikkatli oku. Sefalet içinde olan yüzbaşı, oğluna hiçbir şekilde fikrinden vazgeçmeyeceğini ve teklif edilen parayı almayacağını söyler. Birkaç gün sonra, yüzbaşıya para gönderilir. Babanın bu paraya karşı gösterdiği tepkiyi, oğluna izah ettiği satırlarda, eğer için ezilmezse, okuduğun satırları anlamamışsın demektir. Romanın en güzel bölümlerinden biridir.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler