Sadettin Tantan: Ellerinde çok uzun yıllardır büyük bir arşiv var

Türkiye, Adnan Oktar grubuna operasyonu konuşuyor: 1999’da örgüte yönelik ilk operasyonu başlatan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’a göre ellerinde çok uzun yıllardır büyük bir arşiv var.

Yayınlanma: 17.07.2018 - 07:54
Abone Ol google-news
<video:1028572>

 

Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Hürriyet'ten İpek Özbey ile yaptığı söyleşide Adnan Oktar grubuna ilişkin "Şantaj mekanizmasını işletiyorlar ve mal varlıklarını böylece büyütüyorlar. Yabancı istihbarat örgütleriyle çetrefil ilişkiler kurulmuş. Neslimiz büyük tehdit altında…" yorumunda bulundu.

Söyleşiden öne çıkan kısımlar şu şekilde:

Yakalanmasıyla çok insanın uykusu kaçmış mıdır?

Hiç şüpheniz olmasın. Türkiye’de teknolojiyi en iyi kullanan örgüt Adnan Hoca’nın örgütüdür. Teknik takiple siyaseti ve basını teslim alanlar bunlardır. Gazete sahiplerinden, yayın yönetmenlerine, milletvekillerine arşivledikleri çok kişi vardır. Teknik takipte kullandıkları teknoloji o zaman polisin elinde bile yoktu. Arşivledikleri milletvekilleri sonradan bana teşekküre geldiler. Ama bunlar arasında özür dileyecek misin diye önerge verenler de oldu.

1999'da ilk operasyonu düzenlediğiniz dönemde mi tanıdınız Adnan Oktar'ı?

Daha eskiye gidin. Adnan Hoca ismi kamuoyunda yeni yeni duyulmaya başladığı zaman bazı aileler “Çocuklarımızı kurtaramıyoruz” diye bana gelip gidiyorlardı. O zaman o çocuklar üniversitede okuyorlardı.

Göreviniz neydi o zaman?

Emniyetteydim ama etkin bir görevde değildim. O konuda etkin olan arkadaşlara bu konuyu iletiyordum. Polis bir takım çalışmalar yapıyordu ama sonuca gidemiyordu. Tam tarihi hatırlamıyorum ama çok aile bu durumdan mustaripti. Tabii o zaman bu kadar şöhretli bir Adnan Hoca yoktu.

Hatırlıyorum, o yıllarda buluşma noktaları Bebek’ti… Basına Bebek Camii’de kıldıkları namazlar yansırdı…

Üniversite gençliğini avladıkları yıllardı o yıllar. Bu yapının geçmişten itibaren bütün çıplaklığıyla ortaya çıkması lazım.

Genç genç insanlar, şu anda gözaltındalar… Belki onlar da bir zamanlar Adnan Hoca’nın mağduru olmuş ve orada olmak zorunda hissetmiş olabilirler, değil mi?

Tek tek incelemek lâzım. Genç bayanlar, erkekler oraya nasıl katıldı, kimler destek verdi? Basit bir magazin, bir kedicik olayı gibi bakmamak lazım. Türkiye’yi içeriden çökerten, iç ve dış odakların kullandığı bir yapıdan söz ediyoruz. Kurtulmak isteyip, kurtulamayan çok insan da olabilir.

Siyaseten baskı altında mıydınız?

Bunlar içeri alındığında o gün parlamentodaki mensupların büyük bölümü bana gelerek ya da dolaylı yoldan ulaşarak, "bu çocukların iyi çocuklar olduğunu, bırakmak gerektiğini" tavsiye ettiler, biz reddettik. Süreç içerisinde hiç boş durmadılar. Gözaltında olmayanlar büyük mücadele verdiler. Kendilerinin haklı olduğunu ispat etmek için kapısını çalmadıkları şanlı hukukçu bırakmadılar. Bir sürü hukukçudan rapor aldılar. Hatta yurt dışındaki hukukçulardan da raporlar alıp, bunları bir de kitap haline getirdiler. Yurt dışındaki diplomasiye gittiler. Batı’daki yetkililer bize yazdığı raporlarda, bunların Avrupa standartlarının üzerinde raporlar olduğunu ifade edip, hazırlayanların kim olduğunu sordu. O kadar iyi hazırlanmış raporlardı.

Bu gücü nereden alıyorlardı?

İki-üç lisan bilen, son derece eğitimli ve nitelikliydiler… Adnan Hoca'nın tutsağıydılar, hepsi inanmıştı. Hazırladıkları kitabı bedava dağıttılar. Bizi de o süreç içerisinde İstanbul’daki cumhuriyet savcılarına şikâyet ettiler. Biz tabii mahkemelere gittik, ifade verdik. Bizi bıktırmaya, itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Bu mücadeleyi hiç bırakmadılar. Bugün gelinen noktada, bu çalışmayı başlatan savcılığı, emniyet müdürlüğünü, uzmanları tebrik etmek istiyorum. Onları desteklememiz gerekiyor.

Bakanlığınız döneminde çok ihbar geliyor muydu?

O dönemde kamuoyuna da yansıyan birçok operasyon yapıldı. O operasyonların hepsi projeli çalışmaya, araştırmaya dayalıydı. Sonuçta birçok şey ortaya çıktı. Türk bürokrasisini, siyasetinin kirliliğini ortaya çıkaran operasyonlar olmuştu. O dönemde çok destekleyen de vardı ama çok eleştiren de olmuştu.

Eleştirenler kimdi?

Bugün kahraman gibi ortada gezenler vardı. İsim vermek istemiyorum. Gazeteciler, siyasetçiler, bürokratlar, milletvekilleri…

İki dil bilen, iyi yetişmiş, eğitimli, varlıklı ailelere sahip gençler… Peki niçin Adnan Hoca gibi birinin kölesi olmayı seçiyorlardı?

Asıl araştırılması gereken bu. Vaktimiz olmadı. Mesela Hizbullah terör örgütü insanları evlerin bahçesine gömdüğünde, o konudaki tüm yetkin insanları toplayarak araştırma başlatmıştık. Bu insanlar nasıl oluyor da amcasını, dayısını, babasını yargılıyor, bilgisayar ortamında arşivliyor ve gömüyordu? Bunu yapmıştık. Bizim vaktimiz olmadı ama şimdi Adnan Hoca konusunda da aynı çalışmayı yapmak gerekiyor. Bu insanlar neye kanıyor? Acaba geçmişten kaynaklanan muhafazakâr bir yapıdan dolayı bir takım zafiyetlerini Adnan Hoca’nın sunduğu yakışıklı erkekler ve güzel kızlarda mı kullanıyorlar? Bu şekilde insanların kaydedilmesi, arşivlenmesi sayesinde büyüyen bir şantaj ağı çalıştırıyorlar. Böyle bir ağ iç ve dış odaklar tarafından desteklenmeden oluşamaz.

FETÖ ve Adnan Oktar’ın kullandıkları taktiklerde benzerlikler var mı?

Tabii ki var. Teknolojiyi depoluyorlar, yeri ve zamanı geldiğinde kullanıma sokabiliyorlar. Siyasetin kilit noktalarına, iş çevrelerine ve medyaya hissettirmeden çok iyi nüfuz edebiliyorlar. Fethullah Gülen hareketi çok daha farklı, her alanda nitelikli eleman yetiştirerek ülke yönetimini teslim alacaktı, gençler öyle kirletildi, kimliksizleştirildi. “Sizler altın nesilsiniz, ülkeyi sizler yöneteceksiniz” diyerek bu gençlerin zihinlerine girildi. Kendi ailelerinden, ülkesinden, yurttaş kimliğinden uzaklaştırılıp tek kişinin emrine verildiler.

FETÖ’ye baktığımızda yargının, polisin içine sızdıklarını görüyoruz. Bunlar da sızdı mı?

Bunların bulaşmadığı yer yok. Sızmamış olsa bile; insanlar “Bana da bulaşır” diye korkuyorlar.

1999'daki gözaltından nasıl kurtuldular?

Zamanaşımına uğradı. Biz yargılandık. Ben neden yargılanıyorum? Bana çok ulaşmaya çalıştılar, niyetlerini bildiğim için uzak tuttum. Çevremde çok yakınlarıma da sızmaya çalıştılar. Profesör Sulhi Dönmezer başkanlığında Prof. Feridun Yenisey, Ümit Kocasakal; polis ve jandarmadan oluşan gruplarla şehir şehir gezip sempozyumlar yapıyordu. Ülkenin hukuk zeminine oturtulması, suçların önlenmesi konusunda kafa yoruluyordu. Bütün bu çalışmalarda bunlarla mücadele de ortaya konuyordu. Hukuk sisteminde eksiklikler vardı. O zaman bunlar Sulhi Dönmezer’e de gittiler. Kabul etmedi hoca.

Operasyonun üstünden 19 yıl geçti. Bugünkü güçleri ne kadar?

Çok. Acayip bir ekonomik ve teknik güce ulaştılar. Diyanet İşleri Teşkilatı’nı dahi tehdit edecek gücü buldular kendilerinde. Burada Diyanet’e çok iş düşüyor. İnsanların ihtiyacı olan inanç değerlerini köşe başında ne idüğü belirsiz hoca bozuntularına bırakmamalı. Burada kesin tavır koyması gerekiyor. Yoksa ortamı geleneksel Türk İslâmı’nın dışındaki dayatmalara açık hale getirirsiniz. Baktığınız zaman bu gibi yapılar sadece Türkiye’de yok. Mesela Hindistan’da Ahmedilik bir İngiliz istihbaratı yapılanmasıdır. Keza Hizbul-Tahrir de öyle. Boko Haram’da da benzer bir durum görürsünüz. Bunlar, istihbarat örgütlerinin güdümündedir. Ülkeler bunlar üzerinden istikrarsız hale getirilir, çatışma ortamı yaratılır ve aynı inanç içerisinde insanlar birbirine düşman kılınır. Irak ve Suriye laboratuvarında bunu görürsünüz. Türkiye’nin de aynı tehlike ve tehdit altında olduğunu söyleyebiliriz. Bu örgütlerin bir an evvel önünün alınması gerekiyor. 

 Devlet sırlarını İsrail’e verdiği iddia ediliyor…

Savcılık bunun nasıl olduğunu ortaya çıkaracaktır. Adnan Hoca’nın İsrailli yetkililerle ilgili çekilmiş birçok fotoğrafı var.

FETÖ ile de bir temasının olduğunu düşünüyor musunuz?

Belli istihbarat teşkilatlarının belli insanları kirleterek kendilerine hizmet etmesi bakımından ortak çalışılmış olabilir, net bir bilgim yok.

KASETİ OLAN SAVCILIĞA GİTSİN!

Elindeki kasetlerle şantaj yaptığı iddia ediliyor. Birinin kaseti varsa, ne yapması gerekir?

Benim kasetim var diye korkup susmayın. Cesaretle hareket edin. Çok mağduriyet var. İktidar sahipleri içerden ve dışardan devlete sızmaya çalışan bu yapıları süratle temizlemeli. Bunun gibi istihbarat güçlerinin takibinde vakıf, cemaat, sivil toplum örgütlerinin üzerine gidilmeli. Bunun gibi çok yapı var, Türk gençliğini, evlatlarımızı bunların elinden kurtarmamız gerekiyor. Yoksa Türkiye’yi yönetecek kadroları bulamayız. Kasedi olan savcılığa gitsin. Kişisel verilerin korunması anayasal hak... Bir bilgi gelirse size sunacağım ama benim verilerimi gizli tutun demek lazım. Savcılar bunu imha edebilir.

İnternete sızmasını engelleyebilir mi?

Her şeyi önleyebilir. Tabii Adnan Hoca cephesi, farklı yerlerde arşivleri depolayabilir de…

<haber-yatay:1024255,1025858,1023013,1028556>


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler