‘Bizden korkmuyor musun?’

Gökhan Yüzbaşıoğlu’nun deneyimi nedeniyle bir alt devre subayın görüş almak istemesi Hava Kuvvetleri’nin içyüzünü ortaya seren olayların başlamasına neden oldu.

Yayınlanma: 21.11.2018 - 23:38
Abone Ol google-news

Gökhan Yüzbaşıoğlu, yaşadığı olaylar sonucunda sicil notu kırılarak 2010 yılında Genelkurmay’dan kuvvetine geri döner ve Harekât Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğü’nde proje subayı olarak çalışmaya başlar. Ancak General-Amiral Şube’deki deneyimi nedeniyle bir alt devre subayın görüş almak istemesi, Hava Kuvvetleri’nin içyüzünü ortaya seren olayların başlamasına neden olur.

2010 yılının son günlerinde 1995’li olan kurmay binbaşı S.S., Yüzbaşıoğlu’nu arayarak aday olduğu Berlin Hava Ataşeliği’ne bu yıl seçim yapılmayacağının görüldüğünü söyler. Yüzbaşıoğlu, bir hata olduğunu düşünür, çünkü bu görevde bulunan subayın 2012 yılında döneceğini ve bu sebeple yerine görevlendirilecek personelin yönerge hükümleri gereği 2011 yılında seçilmesi gerektiğini biliyordur.

Yüzbaşıoğlu, durumu, “Şöyle düşünün, bir subayı bir göreve getirmek istemiyorsun ama onu engelleyemiyorsun. O zaman o kadroyu kapatıyorsun. Şeytanlık bu. Bu görevi ihmal, resmi evrakta sahtecilik suçu olur” şeklinde değerlendiriyor.

Önce yanlışlığın düzeltilmesi için Hava Kuvvetlerindeki ilgili subay olan binbaşıya giden Yüzbaşıoğlu, “Hata yok, biz Hava Kuvvetleri olarak teklif ettik, Genelkurmay Başkanlığı da kabul etti” yanıtını alır. Yönergenin ilgili maddelerini gösteren Yüzbaşıoğlu, binbaşıya “Bu yaptığınızın Görevi İhmal suçu ile Resmi Evrakta Sahtecilik suçunu oluşturduğunu biliyor musun?” der. Bu sefer de, “Sen bu olaya karışma” yanıtını alır. Yüzbaşıoğlu, FETÖ’cülerin hedef aldığı ve mağdur ettiği S. S.’yle sonraki görüşmesinde yorum yapmaz ve yalan da söyleyemeyeceği için “S.S. susma hakkımı kullanıyorum” der. Daha sonra S.S., durumu dilekçeyle sorar, dilekçe Hava Kuvvetleri’ne gelince ortalık karışır. FETÖ’cülerin olayın ortaya çıkmasından sorumlu tuttukları Yüzbaşıoğlu, dilekçenin geldiği gün, Hava Kuvvetleri Subay Şube Müdürü Ahmet Kunduracıoğlu Albay tarafından çağrılır. Yüzbaşıoğlu devamını şöyle anlatıyor:

<haber-dikey:1144810>

- Bilgisayarımda Kunduracıoğlu Albay seninle görüşmek istiyor diye bir not gördüm. Ben göreve yeni başladığını bildiğimden “Bir hata mı yapıyoruz Gökhan, bir anlat” diyeceğini sanıyorum. Odasına gittim, “otur” dedi, oturdum. Daha ilk cümlesi “Sen kimsin Gökhan?” oldu. “Beni tanıyorsunuz” dedim. “Bilmiyorum, seni belki tanıyamamış olabiliriz, belki yanlış tanımışız” diye üsteledi. 

Bunlar sana yönelik üstü kapalı tehdit mi?

Tehdit suçunun içeriğine baktığımız zaman bu sözleri söyleyenin makamı itibarıyla spesifik tehdit suçu. “Sen kimsin kalkmışsın hesap soruyorsun?” diye sürdürünce, yanlışlığın düzeltilmesi için, yardım amaçlı devreye girdiğimi anlattım.

Görevi Kötüye Kullanmak, Resmi Evrakta Sahtecilik bunlar çok ciddi suçlardır. S.S. binbaşı dilekçe vermiş, dilekçe yürüyecek Hava Kuvvetleri Komutanı’na gidecek, TSK’den atılırsınız diyorum, bak ben seni koruyorum... Ben o zamanlar nerden bileyim her tarafın tutulduğunu?

 

Gökhan Yüzbaşıoğlu, “Bizden korkmuyor musun” tehdidi için “Bu günden o güne baktığımda biz diyerek FETÖ’yü kastettiğini anlıyorum” diyor.

‘Şimdi anlıyorum’

Tehdidin büyüğü nasıl geldi?

Şöyle; konuşurken, “Bizden korkmuyor musun?” dedi. “Senden tabii ki korkarım, sicilim, atamam, görevlendirmelerim, kurslarım, mesleki safahatım senin elinde. Ama Allah’tan daha çok korkarım” diye cevap verdim. “Hakkı yenen bir subay var, Almanya’ya gitse generalliği açılacak” diye sürdürdüm...

Biz diyerek kimi kastediyor?

Bu günden o güne baktığımda biz diyerek FETÖ’yü kastettiğini anlıyorum.

Nerede şimdi, kendisi?

- Darbe girişiminden içeride...

Klasik FETÖ taktiği: İmzasız mektup

Bu görüşmenin ardından Yüzbaşıoğlu, Kunduracıoğlu hakkında dilekçeyle şikâyette bulunur. Konuyla ilgili Personel Başkanlığından çağrılmayı beklerken İstihbarat Başkanlığı’ndan çağrılır, karşısında Emin Mert Albay vardır. “Gel Gökhan, hakkında suç duyurusu var” diye içeri alır. 

Nasıl oldu anlatır mısın?

Evet sonradan Bilgi Edinme Kurulu’na yaptığım müracaatlar neticesinde imzasız bir mektupla hakkımda suçlama yapıldığını öğrendim. O dönemde beni susturmak, yıldırmak ve korkutmak için İstihbarat Başkanlığınca soruşturma da başlattılar.

Sonra ne oldu?

Durmadım tabii. Önce Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanına, sonrasında Hava Kuvvetleri Komutanına suç duyurularında bulundum. O günlerde Plan Harekât Daire Başkanı beni odasına çağırdı. Dedi ki, “Hava Kuvvetleri Komutanına senin durumun arz edildi. Bize, o çocuğa dokunmayın dedi” bana söylenen bu. Ancak suç duyuruma bir işlem yapılmadı. Bu sebeple Genelkurmay Başkanına da dilekçe yazdım...

Sonra?

2011 yılının Nisan ayında hakkımda iftiradan soruşturma açıldığını öğrendim. Askeri savcılığa gittim ifade verdim. Askeri savcı beş ay sonra kararını verdi. “Gökhan binbaşı iftira amaçlı suç duyurusunda bulunmamıştır” dedi. Dedi ama suçladığım kişiler hakkında yine soruşturma açılmadı. İşte o gün anladım ki bunlar hakikaten her tarafı tutmuş. Çünkü böyle önemli suçlamalarda normal komutanlar sessiz kalmaz. 

Kurumdan ayrılma yoluna nasıl sokuldun?

2011 Mayıs ayında bir gün geldim masamda bir not: “Yemekhane’de görüşebilir miyiz?” altında Plan Harekât Daire Başkanlığı’nın sicillerine bakan astsubayın ismi yazılı; Allah Allah dedim kendi kendime, dediği yere gittim. Söyleyeceği şey suç aslında. Siciller söylenmez. Ama vicdanı el vermemiş demek ki. Bana, “Çok parlak olmasa da amirlerin sicilini vermişlerdi. Sonra Daire Başkanı sicilinizi kontrol etti. Kızdı. Eski sicilini yırttırdı. Yeniden sicil belgesi doldurdular. İşte buraya not aldım” dedi ve elime bir kâğıt parçası tutuşturdu. Önce verdiği kâğıda baktım, sonra ona. İkimiz de personelci olduğumuz için verilen bu son sicilin ne anlama geleceğini biliyorduk. Benim için su iyice ısınmıştı. Artık aralıktaki şurada TSK’den atma dosyasını hazırlıyorlardı. Benim de bu durumda bir karar vermem gerekiyordu. Ya ağustosta maaşsız olarak emekli olacaktım ya da aralıkta TSK’den atılacaktım. 

Peki S. S. ne oldu?

Berlin Hava Ataşeliği için dilekçe verdiğinde, Hava kuvvetleri ona dedi ki, göreve seçilmene mani bir halin yok. Seneye tekrar sınavlara gir, yine başarılı olursan biz seni seçim havuzundan seçeriz. Cevap üzerine yine sınavlara girdi, yine birinci oldu. Ancak bu sefer de göreve seçmemek için TSK’den attılar. FETÖ’cüler attı. Ancak şimdi Anayasa Mahkemesi kararıyla görevine döndü.

 Maaşı hak etmeden zorla emekliliğe nasıl itildin?

İşimi yapmama rağmen 2011 yılında bana hiç takdir verilmedi. Bu tek başına gösterge değil. Görevim gereği gitmem gereken zorunlu kursa dahi ismim yazılmadı. Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı ve Askeri Savcılığı hakkımda iki ayrı soruşturma yürütüyordu. Üzerine bir de bu sicilin tanzim edildiğini görünce eşimle konuştum. Kendimi haşa Atatürk’le kıyaslayamam ama, hukuk mücadelemi üniformamı çıkararak vermeyi kararlaştırdım, emeklilik başvurusu yaptım.

Emekliye ayrıldıktan sonra neler yaşadın?

Emekli olduktan sonra dediğim gibi savcılık, “İftira atmak kastıyla suç duyurusunda bulunmadığım” yönünde karar verdi. Hah dedim şimdi hesap verme sırası onlara geldi. Bu savcılık kararından sonra Kuvvet Komutanının ya da Genelkurmay Başkanının inisiyatifi ele alıp suç duyurusunda bulunduğum kişiler hakkında soruşturma emri vermesi gerekiyordu. Ama olmadı. Bu süreçte beni en çok zorlayan şey, maddi durumum iyi olmadığı için avukat tutamadım. Konuyu Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne (AYİM) götürdüm. AYİM davamı karşı oyun 5 sayfalık gerekçesine rağmen 3’e 2 çoğunlukla reddetti. Bakmadı yani. Ama yılmadım Asliye Hukuk Mahkemesine dava açtım. Bu mahkeme de tam bir buçuk yıl sonra görevsizlik kararı verdi. Temyiz ettim. Yargıtay senin davana AYİM bakacak dedi. Gittim AYİM’e dilekçemi verdim. Bu sefer de zamanaşımı denildi, yine davama bakılmadı.

Eşine iftira atıldı 

Sen emeklisin bu arada...

Emekliyim, maddi manevi çöküntü içerisindeyim. Bu arada eşim de boşanma davası açmış. “Kendisi ve iki çocuğumuz için korktuğunu” söyledi. “Aynı kurumda memurdum, bana da sıçramasından korktum” diyor, bu anlamda kabul edilebilir bir şey.

Eşine yönelik iftiralar bu dönemde mi oldu?

Evet, ayrıldığım dönemde FETÖ eşime ulaşıyor. Ben AYİM’e dava açtığım için Mustafa Serdar Sevgili, eşime “Gökhan’ı kötüle, iftira at” diyor. Eşimi mahkemelerde kendilerinin lehine tanık göstermek istiyorlar. Eşim kabul etmeyince sen misin yardım etmeyen, “karanettv.blogspot.com” adresinden hakkında iftira içerikli yazı yayımladılar. Bu aynı zamanda eşimi de işten atma tehdidi...

Peki sen ne durumdasın bu aşamada?

Darbeye kalkışacak bir örgütün iki kişilik aileye neler yapabileceğini kestirmek zor değil. Bu süreçte işimi kaybettim, eşimi kaybettim, ailemi kaybettim. En önemlisi de itibarımı kaybettim. Kısacası sokağa çıkamayacak hale getirildim. Avukat tutamadım. 2014’ün sonuna geldiğimde artık bütün davalarımı kaybetmiş, çocuklarımı göremeyen, İstanbul’da annesinin evine sığınmış bir kişiydim.

Yüzbaşıoğlu, zorunlu emekliliğe giden yolun başlangıcı olan ve bir astsubayın kendisine yazarak ilettiği FETÖ’cüler tarafından düşürülmüş sicil notlarının bulunduğu kâğıdı, hâlâ anı olarak saklıyor.

PENCERE
Feto Artık Küresel Güç...

Son günlerde Fethullah Gülen için tezgâhlanan yayınlara payan yok...
İnanmayacaksınız ama, dinci Feto, kendi medyasında, Aydınlanmacı Immanuel Kant ile kıyaslanıyor...
Meşhur The Economist dergisi de son sayısında Fethullah Gülen’i yere göğe koyamamış...
Feto “küresel bir güç”müş...
Daha neler de neler...
Doğrudur...
Türkiye’den kaçarak Amerika’da Pensilvanya’ya yerleştikten sonra Feto’nun şansı bir açıldı ki demeyin gitsin...
Bush’un elinde uğur var...
ABD Başkanı’nın eli kime değiyorsa maşallah o kişinin tuttuğu altın oluyor; bunun bir kanıtı da RTE...
Bu arada Yargıtay da Fethullah Gülen’i akladı...
Yakında Feto Amerika’nın BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında “Ilımlı İslam Devleti Modeli” için Türkiye’ye dönecek...
Tam zamanıdır...
Ayetullah Humeyni Paris’ten İran’a döndüğünde radikal İslam devletini kurmuştu...
Bizimki ılımlısını kuracak...
Geçen gün birisi sordu:
- Ilımlı İslam ne demek?..
- Amerika’da mukim Fethullah Gülen demek...
- Nasıl?..
- Ilımlı İslam, Feto gibi Papa Hazretlerine biat edecek, Amerika’nın talimatına boyun eğecek, Ortadoğu’da emperyalizmin buyruğuna girecek...
- Sonra?..
- Sonrasında pişmiş aşa soğan doğrayacak...
Aş pişiyor..
Pişti gibi..
Amerika BOP’a göre Türkiye’yi çekip çeviriyor...
Doğrusu eloğlunun ustalığı karşısında insan parmak ısırıyor, biz hepimiz (asker-sivil) dünyayı yönetenlerin yanında yaya kalırız...
Adamlar bizim askerin başarılı Kuzey Irak operasyonunu BOP için kullanmayı nasıl da becerdiler?..
Peki, ne diyorsunuz?..
Biz de Türkiye’de nice satılmışla, nice dincinin ve nice seçkinin yaptığı gibi bükemediğimiz eli öpelim mi?..
Amerikancı AKP ile Amerikancı Feto Güneydoğu sorununu halledecekler...
Feto, meşhur yıllık toplantısını bu ay “Diyarbakır Platformu” diye düzenliyor; daha doğrusu tezgâhlıyor...
BOP kapsamında “Ilımlı İslam Devleti Modeli” federatiftir, “model” sandıktan kotarılacağı için demokratik olduğunu savunacak entellerini de kolaylıkla bulmuştur ve bulacaktır...
Oyunun artık gizlisi saklısı kalmadı; Amerikan planlaması kör kör parmağım gözüne...
Gerçekleşecek mi?..
Ne dersiniz?..

15 Ocak 2008

 

 

YARIN: 15 TEMMUZ ÖNLENEBİLİRDİ

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler