Olayların Ardındaki Gerçek: AKP’nin İhvan’a dayalı dış politikası

.

Yayınlanma: 12.07.2019 - 07:59
Abone Ol google-news

Dünkü yazımızda, Ortadoğu’daki gelişmeler üzerinde duruldu; konu makro düzeyde ele alındı. Bugünkü gazetemizde, AB ülkelerinin, Türkiye’nin Akdeniz’de yaptığı sondaj çalışmalarına karşı gelişlerinin haberini göreceksiniz. Bugün bu sütunda dış politikanın ideolojik ekseni üzerinde durulacaktır. Türkiye’nin dış politikasında ideolojik etkiler sürüyor. AKP, baştan beri Dışişleri Bakanı ve sonra Başbakan olan Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” adlı kitabında öne sürdüğü, Ortadoğu devletlerini Osmanlı’nın uzantısı olarak değerlendirme esasına dayalı bir dış politika uygulamıştı. Bilindiği gibi bu dış politika uygulamasında Sünni Müslüman din faktörü politikanın önemli bir unsuru olarak kabul ediliyordu. Bu temel politika, Türkiye’nin özellikle Suriye ve Mısır’a dönük ilişkilerinde köşeli hatlarla bugün de uygulanıyor.

Bu konuda çok açık gösterge, Mısır’da bir önceki Cumhurbaşkanı Mursi’nin haziran ayı içinde ölümü nedeniyle Türkiye’nin aldığı pozisyondur. G20 toplantıları sırasında Japonya’da yaptığı basın toplantısında Erdoğan, uzun uzun Mursi’den söz etti, onu överek demokratik paye verdi. Erdoğan, böylece tüm dünyaya AKP iktidarının dış politikasını açıklıyor, bütün dünyaya açıkça “Müslüman Kardeşler” savunuculuğu yapıyordu. Ancak, Müslüman Kardeşler ideolojisi nedeniyle bugün Türkiye ile Mısır arasına diplomatik deyimle “kara kedi” girmiş bulunuyor. Bu noktada kısaca Müslüman Kardeşler hareketine bakalım. Müslüman Kardeşler (İhvanül Müslümin) hareketi, 1928 yılında bir ilkokul öğretmeni olan Haşim el Renna tarafından Mısır’ın İsmaliye kentinde kuruldu. Bu örgüt Ortadoğu’daki İslam ülkelerinde toplumsal ve siyasal rol oynadı ve halen oynamaktadır. Bir asra yakın geçmişi olan örgüt giderek büyüdü, okullardan camiye, oradan da şirketlere uzandı. 2000’li yılların başında Müslüman Kardeşler, ABD tarafından Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP), önemli bir ortağı olarak destekleniyordu. BOP kapsamında demokrasi görüntü ve yörüngesi altında, Müslüman ülkelerdeki rejimler birer birer devriliyordu. Ilımlı İslam ideolojisi çerçevesinde ve sözde “demokrasi” söylemi ile ılımlı İslama dayalı rejimler yükseltilecekti. Bu proje 2011 yılında Arap Baharı hareketi içinde Tunus ve Mısır’da Müslüman Kardeşler’i iktidara getirdi. O dönem AKP siyasal iktidarının Başbakanı olan Erdoğan, o sırada kendisinin BOP’un eşbaşkanı olduğunu açıklamıştı. Bu çerçevede AKP hemen Tunus ve Mısır’da iktidara gelen “İhvancıları” yani “Müslüman Kardeşler”i kuvvetle destekledi ve “kardeş parti” ilişkilerini geliştirdi.

Süper güçlerin değişen projeleri

Ancak süper güçlerin projeleri günün koşullarına ve kendi ulusal çıkarlarına göre değişim gösterir. Bir süre sonra önce Tunus’ta ardından Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidardan düştü ya da düşürüldü. AKP özellikle Mısır’da Müslüman Kardeşler’in desteği ile Cumhurbaşkanlığına gelen, sonra da düşürülen Mursi’nin yanında yer aldı. Oysa Mursi’nin iktidara getirilmesini destekleyen, iktidardan düşmesinde de rol oynayan ABD idi. Müslüman Kardeşler Mısır’da iktidardan düşerken, Suriye’de IŞİD güçlendi. Libya’da ise aşiretlerin birbiriyle çatıştığı bölünmüş bir ülke ortaya çıktı. Bu arada Ürdün ve Fas’ta süren ayaklanmalar kanlı bir biçimde bastırıldı. ABD ve AB’nin Müslüman Kardeşler’in arkasından desteğini çektiği görülüyordu. Ancak, AKP Müslüman Kardeşler’e olan ilgisini kesmedi, onlara daima yakınlık gösterdi. Erdoğan’ın Japonya’daki basın toplantısında, vefat eden Mursi’ye güçlü biçimde destek olması, AKP’nin Müslüman Kardeşler’in arkasında olduğunun kesin kanıtıdır. Bugünlerde etkisini göstermeye başlayan Libya’daki sürtüşmenin kökeninde de Müslüman Kardeşler ideolojisi görülür. AKP, Libya’da Müslüman Kardeşler’e desteğini güçlendirince onlarla çatışan General Hafter, geçen hafta Türkiye’ye karşı sert çıkışlar yaptı. AKP’nin Suriye politikası analiz için masaya yatırılınca, çok çelişkili olduğu ortaya çıkar. AKP’nin Suriye Politikası Esad’ın iktidardan düşürülmesi noktasında toplanıyor. Asıl sebep Esad’ın laik ilkelere dayanması ve temelde Müslüman Kardeşlere karşı olmasıdır. Türkiye, Suriye bağlamında, bir yandan güney sınırlarımızda bir “İsrail Koridoru” kurulmaması için büyük gayret gösterirken, öte yandan ülke bütünlüğünü sağlamaya çalışan Esad’la çatışıyor. Tam anlamıyla kendi içinde çelişkiler taşıyan bir politika izleniyor. Türkiye’nin, Mısır’da Müslüman Kardeşler’i desteklemesi de, Mısır’ın Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı hareket etmesine zemin hazırlamıştır. AKP’nin İhvan politikasını Suriye’de uygulaması, bu nedenle rejim karşıtlığı politikasını sürdürmesi, Suriye politikasında tutarsızlıklar yaratıyor. Din temellerine dayalı dış politika uygulamaları Türkiye’nin ulusal çıkarlarını zedeliyor. Yarın Uzakdoğu’daki gelişmelere bakacağız. Çin ve Avrasya’nın yükselişi üzerinde duracağız.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler