Baskıya hep direndiler

2010’da kaybettiğimiz Turhan ve İlhan Selçuk, DP’nin sansür döneminde dergileri Dolmuş’un batmasına engel olamadılar ama mizahla direndiler. İlhan Selçuk: “Mizah sanatı ile iştigale devam edeceğiz. Ara sıra büyük politikacılarımıza rastlarsak tanımazlıktan geleceğiz. Çünkü ne onların karikatürlerine tahammülleri, ne bizim mecmuamızı Emniyet’e hediye edecek mali takatimiz var.”

Yayınlanma: 20.06.2015 - 22:43
Abone Ol google-news

İlhan ve Turhan Selçuk’un Babıali’ye adım attıkları 1957 yılından bugüne 58 yıl geçti. O günden bugüne basın özgürlüğü alanında değişen bir şey yok. İstibdat dönemi olarak tanımlanan DP’li yıllarda gazetecilerin yaşadığı yayın yasakları, davalar, hapisler bugün de geçerli. Elli sekiz yılda bir şeyin değişmediğine en güzel örnek İlhan Selçuk’un 1957 yılında kaleme aldığı Dolmuş’taki yazısı:

 

Kanun Dairesinde Düşünmek

Dünya gazetesi haftalardan beri ‘Tekelonya Cumhuriyeti’ adında bir yazı serisinin ilanlarını yapıyordu. Pazar günkü gazeteden öğrendiğimize göre yazar Bedii Faik savcılığa çağrılarak bu yazıların yayınlanmasında mahzurlar görüldüğü belirtilmiş. Bunun üzerine gazete yazıları yayınlamaktan vazgeçtiğini okurlarına bildirmiş.

Bir yazının mahzurlu olduğu şimdiye kadar ancak okunduktan sonra anlaşılırdı. Henüz ilanları yapılmış yazıların zararlı olduğunu savcılık nereden anlamış olabilir?

‘Tekelonya Cumhuriyeti’nin Dünya’da çıkan ilanlarını ben de okudum. Yazar Tekelonya isminde muhayyel bir ülkede yaptığı röportajları okurlarına anlatacakmış. Reklamlardaki tanıtma cümlelerinden bu ülkenin Güney Amerika diktatörlüklerini andıran tarafları olduğu seziliyor. Ama bu savcılığın harekete geçmesi için sebep midir? Acaba sayın savcımız Hicabi bey yayınlanacak yazılarda mahzurlar bulunacağını neren bildi?

Doğrusu ben Tekelonya Cumhuriyeti ile Türkiyemiz arasında bir münasebet kuramadım. İlanlarından anlaşılacağına göre orada demokrasi yok, profesörler dalkavuk, basın hürriyeti kısılmış, suistimal alabildiğine alabildiğine yürümüş. Savcımız Hicabi bey eğer bunları okuyup Tekelonya Cumhuriyeti ile memleketimizin kastedildiğini düşünmüşse özrü daha büyük kabahat olur.

Dikkat ediyor musunuz biz hep ‘Tekelonya Cumhuriyeti’nin ilanlarından bahsediyoruz. Ya gazetelerde çoğu zaman olduğu gibi B. Faik yazıları henüz yazmamış da tasarlamışsa ve günü gününe hazırlayacaksa.. İşte o zaman hukuk aleminde düşünceleri mahzurlu bulmak gibi yepyeni bir çığırın müjdesini aldık demektir.

Düşünceleri okuyan makine henüz A.Maurois’nin bir romanıdır. Bugüne kadar icadedilmedi. Şu hale göre ben Bedii Faik’in düşünceleri ile Hicabi beyin düşüncelerinin bir noktada birleştiğini görür gibiyim. İkisinin de kafasında bir Tekelonya Cumhuriyeti var. Fikirler birbirine o kadar benziyor ki sevimli savcımız telaşlanıyor:

-Aman Bedii, diyor. O düşündüklerini sakın yazma!

Müsaadenizle burada bir fıkra anlatayım. Bilmediğiniz bir şey de değil:

‘İki polis memuru karşılıklı oturuyorlar:

-Ne düşünüyorsun?

-Senin düşündüğünü!

-O halde seni tevkif ediyorum.’

Fakat Hukuk ilminin bu ileri adımına herkesten evvel biz sevindik. Artık ‘Kanun dairesinde düşünmek’ cümlesini ilave edebiliriz. Hey gidi medeniyet!.. Füze devrinin hukuku böyle olmalı zaten.

Hicabi beyden ricamız mevkiinin icabı olan eşitliğe riayet ederek artık bizi de gözetmesi. Mesela telefonu açsın:

-Sakın o dün gece tasarladığınız yazıyı yazmayın, desin, kanuni mahzurları vardır.

Böyle ikazlardan güzel şey olabilir mi! Artık ne toplatılma var ne mahkeme!..”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler