TÜSİAD Başkanı, hükümeti topa tuttu

TÜSİAD'ın 46'ncı Genel Kurulu, yaşamını yitiren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'u anma töreni ile başladı. Genel Kurula, TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes'ın konuşması damgasını vurdu. Symes, hükümeti pekçok konuda sert şekilde eleştirdi.

Yayınlanma: 11.02.2016 - 10:34
Abone Ol google-news

<video:479309>

TÜSİAD 46’ncı Genel Kurulu İstanbul'da yapılıyor. TÜSİAD, geçen ay ölümüyle Türkiye’yi yasa boğan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜSİAD’ın eski Yüksek İstişare Başkanı Mustafa Koç’u andı.

Ezcacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, "Hep beraber kazanmak onun için yaşam koşuluydu. Mustafa’nın bu bakışı ailem varsa ben de varım diyen aile geleneğinin bir devamıydı. Başında bulunduğu kuruluşun 13 yılda değerini nasıl artırdı.Bu dünyadan Mustafa geçtiği için işçimiz kazandı, bilim insanımız kazandı, toplumumuz kazandı. Mustafa’nın yaşamından alacağımız hiçbir ders yok mu? Mustafa için törenler yapıp, onu anıp, bu salondan çıkınca, kendi dertlerimize geri mi döneceğiz, çok yazık olmaz mı? Mustafa Koç’un anısı önünde saygıyla eğiliyorum" dedi.

Eczacıbaşı, duygusal bir konuşma yaptı ve sözlerini “Mustafa’nın anısı önünde saygıyla eğiliyorum” diyerek bitirerek, salondan alkış aldı.

TÜSİAD Mustafa Koç’u andı

TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan ise Türkiye gündemine ilişkin yaptığı açıklamada, "Ölen çocuğa her birlikte üzülelim. Çocuklarımıza huzur, refah ve barış içinde birlikte yaşayacakları bir gelecek bırakalım" diye konuştu.

TÜSİAD BAŞKANI TOPA TUTTU

TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes da "çatışmaların bir an önce durması" çağrısı yaparak, "PKK'nın silah bırakması ve yeniden barış sürecine dönülmesi gerekir" diye konuştu.

Cansen Başaran Symes, konuşmasının başında, “Yüksek İstişare Konseyimizin eski başkanı, TÜSİAD Onursal Başkanı, değerli üyemiz ve hepsinden önemlisi yeri doldurulamayacak dostumuz Mustafa Koç'un vakitsiz vefatından duyduğumuz acı henüz çok tazeyken yapıyoruz. Başta Koç ailesi olmak üzere tüm sevenlerine dostlarına çalışma arkadaşlarına ve TÜSİAD üyelerine bir kez daha başsağlığı dileklerimi sunuyorum" dedi.

Başaran daha sonra konuşmasında terör konusuna değinerek, “Temmuz ayından bu yana yüzlerce güvenlik görevlimiz şehit olurken, yüzlerce vatandaşımızda hayatını kaybetti. PKK terör örgütü adına konuştuğunu iddia ettiği Kürt vatandaşlarımıza hayatı zindan etmek için her şeyi yapıyor. Bugünden 1 yıl geriye gidersek, bölgede çözüm yoluna girildiğini, barış ve huzur ortamının sağlandığını ve hatta çözüm sürecinin ekonomik ayağına sahip çıkmak üzere bölgeye yaptığımız ziyaretleri hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum. Elbetteki sürecin yönetimi, özellikle de şeffaflığı açısından sorunlarımız olduğunu da hatırlıyorum. Buna rağmen şiddetin ve terörün geri dönülmez bir şekilde gündemden kalktığına inancımız çok yüksekti. Bugün yeniden terörle topyekün mücadele noktasına gelmiş olduğumuzu üzülerek görüyoruz. Geriye bakmak istemiyorum, yeniden ümitle ileriye bakmak istiyorum. Çatışmaların bir an önce durması, PKK'nın derhal şiddete son vermesi ve siyaset kanallarının yeniden açılarak barışçıl çözüm yoluna dönülmesi gerekir" dedi.

“GÖÇÜ SURİYE ÖRNEĞİNE BAKARAK, SADECE SAVAŞ KAYNAKLI BİR OLGUYA İNDİRMEKTE MÜMKÜN DEĞİLDİR"

Symes, “İltica ve göç konusu sadece uluslararası anlaşmalar, mali paketler, kendi ülkemizi mülteci akınından nasıl koruyacağımız meselesi değildir. Göçü Suriye örneğine bakarak, sadece savaş kaynaklı bir olguya indirmekte mümkün değildir. Savaşlardan kaçan insanların yanı sıra daha iyi ve daha özgür bir yaşam için canını hiçe sayarak gelişmiş ülkelere iltica etmeye çalışan binlerce insan söz konusu. Bu sorunun kaynaklandığı coğrafyada çözülmesi şarttır" dedi.
Cansen Başaran Symes, “Farklılıklarımızdan, farklı kültür ve inançların, bir arada yaşamamızdan kaynaklanan gücümüze ve bu mozaiğe sonuna kadar sahip çıkmalıyız. Hep birlikte el ele vererek terörün ve kutuplaşmanın ülkemizde kökleşmiş bu kardeşlik ortamını bozmasına asla izin vermemeliyiz" diye konuştu.

“GÖZ GÖRE GÖRE ARTAN ENFLASYONU İYİ İRDELEMEK VE BU ARTIŞA MUHAKKAK SON VERMEK DURUMUNDAYIZ"

Symes, sosyal dengelerin güçlendirilmesi için daha yüksek büyümeye ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek, “Türkiye sanayileşmesini tamamlamamış bir ülke olarak mevcut işsizlik rakamlarını en azından sabit tutabilmek için en az yüzde 5 büyümeyi yakalamak durumundadır. Bu büyümenin gerektirdiği iç tasarruf veya dış tasarrufu bulabilmek hiç de kolay değil. İçeride yatırımlar artmıyor, enerji fiyatlarındaki düşüşe rağmen cari işlemler açığımız halen oldukça riskli bir noktada. Dolayısıyla iki konu bizim açımızdan muazzam önem taşıyor. Birincisi; makro ekonomik istikrara zara verecek en ufak söylem veya tutuma müsamaha göstermemeliyiz. Göz göre göre artan enflasyonu iyi irdelemek ve bu artışa muhakkak son vermek durumundayız. İkinci önemli konu; 64. Hükümetin eylem planıdır. Geçtiğimiz haftalarda önemli sayıda bakanımızı ve hemen bu hafta başında da Sayın Başbakanımızı ziyaret ederek, hem makro ekonomik istikrar hem de eylem planıyla ilgili görüş alışverişinde bulunduk. İŞ birliği içinde gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyoruz. Hükümetin reform konusunda kararlı tutumunu görmekten mutluyuz. Ancak önemle belirtmek isterim ki içinde bulunduğumuz küresel, iktisadi durum, eylem planının kesinlikle etkili bir şekilde uygulanmasını zorunlu kılıyor. Bu programın başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Türkiye içinde bulunduğu ülke gurubundan olumlu ayrışabilir, potansiyel büyümesini yakalayabilir. Uluslar arası kaynağın ülkeye akmasını sağlayabilir" şekilden konuştu.

“TOPLUMDA YARGIYA GÜVEN YETERLİ DEĞİL. MAALESEF KİMSE AKSİNİ İDDİA DA ETMİYOR"

Cansen Başaran Symes, konuşmasında yargı konusunun da ele alarak, “Toplumda yargıya güven yeterli değil. Maalesef kimse aksini iddia da etmiyor.Yargı bağımsızlığının ve yargıya güvenin zayıfladığı, hukukun öngörülebilir olmadığı bir ülkede elde edilen ekonomik başarıları sürdürebilmek mümkün değildir. Konuşmamın içinde sizlerle paylaştığım makro ekonomik istikrar ve eylem planının etkili uygulanması, eğer meclisi ile, hükümeti ile, sivil toplum örgütleri ile, iş dünyası örgütleri ile özgürlük ve hukuk açığını kapatmak için çaba sarf etmezsek anlamını yitirecektir. Bunca yıllık demokrasi deneyiminin ardından ifade ve düşünce özgürlüğünün hala tartışılmasından huzursuzluk duyuyorum. Demokrasinin temel dinamiği olan ifade özgürlüğüne yönelik yaygın tahammülsüzlüğü süratle aşmalıyız. Yoksa bu tahammülsüzlük toplumu ve geleceğimizi köreltecektir. Şiddete çağrı olmadıkça çok seslilikten korkmamalıyız. Bir düşünün, çok sesli olmayan bir toplumda, yeni anayasa nasıl tartışılabilir, AB uyumu nasıl müzakere edilebilir, bölgesel kalkınma nasıl tartışılacak, sormak isterim. Son olarak üzerine titrememiz gereken laiklik ilkesine değinmek isterim. Özgürlükçü laiklik anlayışı, bireyselleşmenin temelini oluşturur. Bu temel üzerinde bilimsel düşünce, inisiyatif alma, sorgulama, araştırma olguları yükselir. Nitelikli eğitim yoluyla elde edeceğimiz bu özellikler toplumun gelişmişliğinin olmazsa olmazlarıdır. Biz yetişkinlerin sorumluluğu elde edilen kazanımları artırarak yeni nesillere devretmektir. Bunu yapmazsak insanlık, yurttaşlık görevimizi ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz. Gerek yeni Anayasa'nın yaratacağı heyecan ve umut, gerekse AB normlarında özgürlüklerin genişletilmesi için yapılacak düzenlemelerle Türkiye'nin müreffeh ve huzurlu geleceğine yöneleceğine inanıyoruz. Bunu başarabilecek birikime, bilgiye ama hepsinden önemlisi inanca ve enerjiye sahibiz" dedi.

“SORUNLARIN AÇIKÇA TARTIŞILMADIĞI DURUMLARDA GÖRÜNEN SUNİ İSTİKRAR VE GÜVEN ORTAMI TEHLİKELİDİR"

Genel Kurulda TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı (YİK) Tuncay Özilhan, konuşmasının başında geçen ay hayatını kaybeden TÜSİAD Onursal Başkanı Mustafa Koç'u anarak, “Bu kürsüden konuşurken gözlerimiz onu arayacak. Geride bıraktığı boşluğa, yüzünden hiç eksiltmediği gülümsemesinin anısıyla bakacağız" dedi.

Özilhan, “Mevcut sorunların hiç tartışılmadığı, hiçbir eleştirinin duyulmadığı toplum, temel meseleler konusunda büyük bir toplumsal uzlaşmanın olduğu, istikrarın hüküm sürdüğü ve iyi yönetilen bir toplum gibi görülebilir. Oysa böyle değildir. Sorunların açıkça ve geniş katılımla tartışıldığı toplumlar sağlıklıdır. Tartışmanın, eleştirinin baskılandığı toplumlar sağlıksızdır. Sorunların açıkça tartışılmadığı durumlarda görünen suni istikrar ve güven ortamı tehlikelidir" diye konuştu.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler