Suikast girişimi davası sanığı Yüzbaşı Ergün Şahin: 6 bin defa müebbetle yargılasanız da bu sırları söylemem

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik görülen suikast girişimi davasının 7. gününde ilk ifadeyi veren Özel Kuvvetlerde görevli Yüzbaşı Ergün Şahin, "Devlet sırrı niteliğinde çok sayıda iç ve dış göreve gittim. 6 bin defa müebbetle yargılasanız da bu sıraları söylemem. Devlet terbiyem buna müsaade etmez" dedi.

Yayınlanma: 02.03.2017 - 12:26
Abone Ol google-news

 

15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı Marmaris’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine yönelik suikast girişimi davasının duruşmasına Muğla 2’inci Ağır Ceza Mahkemesine dönüştürülen Muğla Sanayi ve Ticaret Odası Salonu’nda yoğun güvenlik önlemleri altında devam edildi. Duruşmada 15 Temmuz öncesi Özel Kuvvetlerde Karargah Subayı olan eski Yüzbaşı Ergün Şahin dinlendi. Görevlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı almak olduğunu bildiğini söyleyen Ergün Şahin, “Şükrü Binbaşımın talimatıyla helikopterle İzmir’e gittik. Çiğli’de bizi Gökhan Paşam karşıladı. Gökhan Paşam ‘TSK yönetime el koydu. Sıkıyönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanı’ndan alıyoruz’ dedi. Görevimizin Marmaris’e gidip Cumhurbaşkanını almak olduğunu biliyorduk” diye konuştu. 

Helikopter kumsala inince bir grup sivilin helikoptere doğru geldiğini söyleyen Ergün Şahin, “Helikopterden inerken bir grup sivil bizim yanımıza doğru geldi. Onların dağılması için havaya ateş açtım. Siviller korkarak kaçtı. Otele doğru giderken polisler bizlere ateş açtı. Daha sonra biz diğer binaya doğru gittik. Evlerin birisinden birisi çıktı ve koruma polisi olduğunu söyledi. Burnu kanıyordu. İçeride yaralı var diye bağırdı. Kendisini yere yatırdım. Ellerini kelepçeledim. Silahını ve mermilerini aldım. Üzerini aradım cebinden para çıktı. Sonra parayı cebine koydum. Biz hırsız değiliz” dedi.

“Durum değerlendirmesi yaptık, teslim olduk”
O gece amaçlarının kesinlikle suikast olmadığını, çatışmaya girmediklerini belirten Ergün Şahin, “Ormanlık alan içerisine girdiğimizde durum değerlendirmesi yaptık. Teslim olmayı düşündük. Polisler bizi gördüğü her yerde ateş ediyordu. Polisin bizi sağ ele geçirmek istemediğini düşündük ve kaçmaya devam ettik” dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“6 bin yıl da yargılansam bildiğim sırları söylemem”
İfadesinde dönemin Genelkurmay Başkanının referansı ile özel kuvvetlere seçildiğini kaydeden Ergün Şahin, “Devlet sırrı niteliğinde çok sayıda iç ve dış göreve gittim. 6 bin defa müebbetle yargılasanız da bu sırları söylemem. Devlet terbiyem buna müsaade etmez. Zaten ben mesleğime geri döneceğim. Buna inanıyorum” sözlerine yer verdi.
“Siyah kıyafetli askerler suikastçıydı”
İfadesinde 6 bin 500 sayfalık delilleri incelediğini de belirten Ergün Şahin, “O gece orada gerçekten bir suikast yaşandı ise bunun sorumluları biz değiliz. Siyah kıyafetli askerlerden söz ediliyor. Bunları araştırın. Bu çekilen filmin figüranlığı bizlere verilmek isteniyor. Biz oraya gittiğimizde film zaten bitmişti” dedi.


“Ömer Halisdemirin yaptığını ben de yapardım”
İfadesine “15 Temmuz akşamı şehit olan Ömer Halisdemir ile aynı tezgahın ürünüyüz” diye sürdüren Gökhan Şahin, “O gün gece bir generalin telefonuyla bir başka generali öldüren Halisdemir ile aynı tezgahın ürünüyüz. Ben de Halisdemir gibi komutanlarımın emrine itaat ettim. Amacımız Cumhurbaşkanına suikast olsaydı o kadar insana gerek yoktu. Helikopterden gece paraşütle otelin olduğu yere inerdik. İçeriye sızardık. Kimsenin ruhu duymazdı. Görevi yapar giderdik” dedi.

"Cumhurbaşkanının emniyetinin sağlanması emir verildi" 

15 Temmuz döneminde Harp Akademileri Komutanlığı'nda kurmaylık eğitimi aldığını söyleyen Yüzbaşı Ergün Şahin, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Murat Köse Üsteğmen telefonla arayıp, 'Şükrü Binbaşı'nın görev olduğunu söylediğini, detayını Şükrü Binbaşı'nın da bilmediğini ancak saat 18.00'da nizamiyeden çıkış yapacağımızı' ifade etti. Havalimanına gittik. Kendi aramızda ne olabileceğini düşündük. Çiğli'ye gittik. Gökhan Paşam (Tuğgeneral Gökhan Şahit Sönmezateş) bizi karşıladı. Malzeme almamız için emir verdi. Ardından bize, TSK'nın yönetime el koyduğunu, sıkıyönetim ilan edildiğini, alacağımız emirleri Genelkurmay Başkanı'nın verdiğini bize söyledi. Ben de Cumhurbaşkanı'nın emniyetinin sağlanmasına yönelik bir emrin bize verildiğini, timdeki arkadaşlardan öğrendim."

"Ormanlık alanda bir kişi bize yol gösterdi"

Marmaris'te yaşananları da anlatan Yüzbaşı Ergün Şahin, "İndiğimiz yerde bir grup sivil bize yaklaştı. Sözlü olarak ikaz ettim. Yaklaşmasınlar diye. Gelmeye devam edince 3 - 4 kez havaya ateş ettim, dağıldılar" dedi. İlerlemeye aşladıklarında silah seslerinin geldiğini kaydeden Yüzbaşı Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Silah sesleri geldi. Bomba sesi duydum. Ardından koruma polisi olan birisi evden çıktı. Çıktığında burnu kanıyordu. Biz sadece polisleri silahtan arındırdık. Ben üstünde para çıkınca, tekrar polislerin cebine koydum. Bunları yaptığımız sırada tabancayla ateş eden oldu. Bu anda baskı olması için bağrışmalar oldu. Ama hakaret olmadı. Şükrü Binbaşı'ya 5- 6 metre uzaklıktaydım, olsa o sözleri duyardım. Bu durumda şoka girenler oldu. Polisin sakinleştirildiğini gördüm. Otelden ayrıldığımız sırada da bize ateş edildi. Otele saklandık. Mutfakta toplandık. Otelin camından dışarısı görünüyor, ama dışarıdan içerisi görünmüyordu. Bizim çembere alındığımızı gördük. Ateş etmedik. Eğer ateş etseydik çok daha fazla ölüm olabilirdi. O çemberden bir şekilde çıktık. Buradan çıkmamızı sağlayan soğukkanlılığımız ve tecrübemizdi. Şükrü Binbaşı'nın meskun mahal çatışma tecrübesiydi. Ormanlık alana geçtiğimiz sırada bir kişi bize yol gösterdi."

"Köpeklerle bile karşılaşmadık"

Ormanlık alanda teslim olup olmamayı tartıştıklarını ifade eden Yüzbaşı Ergün Şahin, ancak polislerle ne zaman karşılaşsalar kendilerine ateş edilmesinden, helikoptere, otele ateş edilmesinden, kendilerinde sağ teslim alınmayacakları kanısı oluşturduğu için de kaçtıklarını öne sürdü.
Yüzbaşı Şahin ifadesinde ayrıca, "Baştan itibaren çatışma yanlısı olmadık. Bunun en büyük kanıtı tüm silahları bırakmamızdır. Birkaç silahı aldık. O da hayvanlara karşı kullanmak içindi. 16 günlük kaçış süresinde sivillerle bir kez temas ettik. Onda da alışveriş için. Köpeklerle bile karşılaşmadık" dedi.

"Darbe yapmadım emri yerine getirdim"

İddianamede kendisine yönelik suçlamalara cevap veren Yüzbaşı Ergün Şahin, darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'yi, komutanının emriyle vurup şehit olan Astsubay Ömer Halisdemir'i örnek verdi. Yüzbaşı Şahin, bununla ilgili şunları söyledi:
"Darbe yaptım mı? Hayır. Emirleri yerine getirdim. Ömer Halisdemir'le aynı tezgahın ürünüyüz. O da Özel Kuvvetler'de görevli. Ömer Halisdemir nasıl yazılı değil sözlü bir emirle, güvendiği komutanın emriyle bir generali vurduysa, ben de güvendiğim bir komutanın emriyle aynı şeyi yapardım. Mala zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal suçlamalarını kabul etmiyorum. Kasten adam öldürme, bunu net ifade ediyorum. Bu ülkenin en fedakar iki kurumu TSK ve polis teşkilatıdır. Birçok yerde sırt sırta mücadele ettik. Hal böyleyken, böyle bir suçlamanın yapılması. Bunun savunmasını yapmak bile çok kötü. Biz o gece aynı kaderi paylaştığımız insanlara zarara vermek istemedik. Sürekli teması kesme mücadelesi verdik."

"TSK'nın ani reaksiyon birliğiyiz, emir sorgulamayız"

Neden yazılı emir istemedikleri ya da emri sorgulamadıkları yönünde kendilerine sorular sorulduğunu da söyleyen Yüzbaşı Ergün Şahin ifadesinde, "TSK'nın ani reaksiyon birliğiyiz. Biz zaten yazılı emir sorgulamayız. Bilmem gereken söylenir, onun dışında bilgi verilmez. Sorgularsak reaksiyon vermemiz üç gün sürer. Daha önce de benzer durumlar oldu" dedi.

Baskı var iddiasına mahkeme başkanından: "Mümkün değil" cevabı

FETÖ üyeliğiyle ilgili de olarak ise Yüzbaşı Ergün Şahin, "Okul kaydı, banka, dolar, gazete aboneliği, gayri menkul değişimi, ByLock delillerden. Bunlardan iddianamede ismime baktım. Açık kaynak üzerinden bir insani örgüt üyesi ilan edersek, devlet tepeden tırnağa sorgulanmalı. Görev süremde ben devletin bütün istihbarat servisleri tarafından sorgulandım. FETÖ'nün en sadık üyesi kanısı, bu kanıyla bizler suçlanıyoruz. Sadakatten bahsediliyorsa evet sadakatim var ama TSK'ya. Polisler üzerinde muazzam bir bürokratik baskı var. İddia makamlarının üzerinde da baskı var. Temennim aynı baskının sizin üzerinizde de olmaması" dedi. Yüzbaşı Şahin'in bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Öyle bir şeyin olması mümkün değil" dedi.

Senaryo iddiasında bulundu 

Yüzbaşı Ergün Şahin, iddianamede tanıkların ifadelerinden saatlere ilişkin örnekler verip, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Saat 23.30 ile gece 02.30 arası orada muazzam şeyler yaşanmış. Şu an mahkemede onların konuşulması istenmiyor. Basına, Cumhurbaşkanı'na suikast timi diye SAT komandolarından isim veriliyor. Hala o konuşuluyor. Bu liste ne zaman hazırlandı? Tanık ifadelerinde siyah kıyafetli kişilerden bahsediliyor. Siyah kıyafetle operasyon yapan tek birlik SAT komandolarıdır. Tanık ifadelerinden bölgede siyah kıyafetli insanlar dolaşmış. 3 yaşında bir çocuğu çevirseniz 'asker ne giyer derseniz' yeşil der. Birileri burada siyah diyorsa, burada yanılgı yoktur. Cumhurbaşkanımız saat 00.11'e bölgeden ayrılıyor. 23.30 ile 02.00 aralarında tabiri caizse orada cayırtı kopmuş. Cumhurbaşkanı bir suikasttan kurtulmuş. O gece yaklaşık 3 saatlik bir zaman dilimi var, bunun üzerinde durmayıp geçiyoruz. SAT komandoları o gece oraya hiç gitmemişler. SAT komandoları oraya gitmemişlerse SAT komandolarının figüranlığını yapanlar kimlerdi? Bunu kendime soruyorum. Bu olmadıysa olayın sabahı bu listeyi basına kim verdi? Onların oraya gideceği önceden planlanmış gibi. O gece orada bir suikast yaşandıysa, bunun sorumluları biz değiliz. Bölgeye saat 03.30'da vardık. Bir suikast filmi çekildiyse bunun figüranlığının rolü bizlere verilmek isteniyor. Dolayısıyla suçlamayı reddediyorum. Biz gittiğimizde zaten film bitmişti. Bizleri ve polisleri orada bilinçli karşılaştıranlar sorumlu."

Erdoğan'ın avukatları: Sanıkların beyanları davaya yönelik kuşku uyandırma amaçlı

İfadenin tamamlanmasından sonra soru sormak üzere söz alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, "O gece o bölgede başka askeri hareketliliklerin olması mahiyeti düşünüldüğünde olabilir. Olağanüstü bir geceydi. (bu sırada sanık avukatlarının müdahalede bulunmak istemeleri üzerine) Sanıkları kesintisiz dinliyoruz. Birkaç kelime de biz edelim. O gece Cumhurbaşkanı'na orada başka bir amaç için gelindiyse o da başka bir dava konusu. Ancak sanıklar, o gece Cumhurbaşkanı'nın orada olduğunu düşünüp geldikleri sabit olduğuna göre, söylemleri, iddiaları davaya yönelik kuşku uyandırma, spekülasyon amaçlı, algı oluşturmaya yönelik açıklamalar. Maddi gerçeğe dayanmıyor" dedi.

"Doktor yanlışlıkla yazmış"

İfade işleminin tamamlanmasından sonra söz alan Duruşma Savcısı, tutuklu sanıkların şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in ölüm saatine 00.43 yazılmasına yönelik iddialarına yanıt verdi. Duruşma Savcısı ellerinde bulunan kamera kaydı, protokol defteri ve hastane bilgisayarının ekran çıktısını delil olarak mahkemeye sundu.
Savcı, "Buna göre şehit polis memurunun hastaneye geliş saati 04.41'dir. Dosya açılış saati ise 05.11'dir. Sanıkların beyan ettikleri 00.43 ise olay gününün yaşanan telaşıyla doktor tarafından yanlışlıkla yazılmıştır. Bu konuda hastane müdürünün de gerekli tutanağı vardır. Şehit polis memurundan bir sıra önce hastaneye gelen hastanın saati ise 04.13'tür" açıklamasında bulundu.
Bu durumda sanık askerlerin kendilerinden önce de bir grubun oteller bölgesine gittiği ve polis memurunun farklı bir şekilde öldürülmüş olabileceği iddialarını da çürütmüş oldu.

"Emri yerine getirmemenin cezası olduğu için kabul ettim. Kendimi mecbur hissettim" 

Duruşmaya Yüzbaşı Mehmet Öztürk'ün ifadesiyle devam edildi. Mesleki geçmişi hakkında bilgi veren Binbaşı Şükrü Seymen'in kendisini göreve seçtiğini, Çiğli'de de darbeyi öğrendiğini anlatan Yüzbaşı Mehmet Öztürk, “Cumhurbaşkanının bulunduğu yerde asker ve polis tarafından emniyete alındığı, bizim de onu alıp başka bir güvenli yere götüreceğimiz söylendi. Emri yerine getirmemenin cezası olduğu için kabul ettim. Kendimi mecbur hissettim" dedi.
İfadesinde çatışma anlarını da anlatan Yüzbaşı Mehmet Öztürk, “Helikopterden indikten sonra bir kişi korumaların olduğu yere bizi götürdü. Turban Otel'in nerede olduğunu bilmiyordum. İlerlemeden sonra tabanca atışı geldi, güvenli yere geçtik. Çatışmadan sonra yanımıza getirilen polislere fiziksel temasım, hakaret içerikleri sözlerim olmadı. Sonra Şükrü Binbaşı, 'polisi bırakın, çıkıyoruz' dedi. Ateş altında kaldık, otele geçtik. Şükrü Binbaşı, helikoptere ateş etmedi, bizden kimseyi de ateş ettiği sırada görmedim" dedi.

"Ödürüleceğiz psikolojisiyle kaçtık"

Polisle çatışmaktan hep kaçındıklarını öne süren Yüzbaşı Mehmet Öztürk, ifadesini şöyle dedi:
"Oteden ayrıldığımız sırada sivilleri gördüm ama onlarla hiç muhatap olmadım. İlk günden beri polisin 'teslim ol' çağrısı yapmadan sürekli bize ateş ettiği için öldürüleceğiz psikolojisiyle kaçtık. Sonra da 'teslim ol' çağrısıyla teslim olduk. Suikast iddiasını kesinlikle kabul etmiyorum. Çünkü Gökhan General, TSK'nın darbe yaptığını, bize öldürmek değil, sağ salim alacağımız bilgisi verildi' dedi. FETÖ üyeliğini kabul etmeyen Yüzbaşı Öztürk, “Kuzgun ve Şapka tanıkları, Ankada'daki ifadede, Cumhurbaşkanı'nın bulunduğu yerden alınmasını söylemişlerdi. Ortada Cumhurbaşkanı'na suikast suçu yoktur. FETÖ'yle bağlantım yoktur. Okulda eğitim görmedim, dershanelerine gitmedim. Örgütle bağlantım olmadı. 'Himmet' adı altında para yardımı yapmadım. ByLock'u sorgu ifadem sırasında öğrendim."


Ömer Halisdemir'in ailesi adına avukat açıklama yaptı 

Yüzbaşı Mehmet Öztürk'ün de diğer Özel Kuvvetler'de görevli askerler gibi emirleri yerine getirdiklerini söyleyip, savunmalarında darbeci general Semih Terzi'yi öldürüp, darbenin önlenmesinde önemli görev yapan Astsubay Ömer Halisdemir'i örnek vermesi üzerine Avukat Hüseyin Aydın, söz aldı. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da avukatı olan Hüseyin Aydın, Ömer Halisdemir'in ailesi adına açıklama yapmak istediğini söyledi.
Avukat Hüseyin Aydın, "Son iki üç gündür sanıklar sürekli Ömer Halisdemir'i örnek gösteriyor. Ben Ömer Halisdemir ailesinin avukatı olarak, ailenin bir talebini iletiyorum. Darbecilikten yargılanan sanıkların, Ömer Halisdemir'in ismini kullanmamaları, ailesinin talebidir. Onun ismini söylememelerini istiyorlar. Ailesi adına bunu istiyorum" dedi. Yüzbaşı Mehmet Öztürk, kendisine yönelik suçlamaları kabul etmediğini de söyledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon