İçerdekiler ve dışardakiler ayrımı üzerine

Erhan Karaesmen, gazetemize yapılan operasyon kapsamında tutuklunan yazar ve yöneticilerimiz için yazdı.

Yayınlanma: 28.05.2017 - 20:23
Abone Ol google-news

Herhangi bir dönem için geçerli bir durum saptaması olarak “içerde olmaklık”, haksızlık, adaletsizlik, duyarsızlık gibi edilgen unsurların yarattığı mağduriyet dolu bir olumsuzluktur. En masum ve en sade gündelik yaşam hareketliliğinden alıkonulmuşluktur.

Bu durum, ruhsal ve fiziksel yorgunlukları birlikte yaratan bir gündelik yaşam baskısı ve geleceğe dönük kuşkularla dolu bir umutsuzluk girdabıdır. Okumuş etmiş insanların içerdeliğini düşünürken, aydın yurttaşlara özgü müzik dinleme, kitap okuma, bir şeyler yazıp çizme etkinliklerinden yoksun olmanın, pek bir mağduriyet yarattığını da göz önünde tutmalıyız. İçerdeki Cumhuriyetçi dostlardan, tanıdıklarımın ve de bir ölçüde meraklarını kestirebildiklerimin, aydınca, insani ilgi ve meraklarının tatmin edilemiyor oluşu kafamı sıkça meşgul ediyor. Hakan Kara, bilgisayarla uğraşırken; Turhan Günay, okurken ya da bir şeyler çizerken, arka fonda müzik dinlemeyi mutlaka özlemişlerdir. Daha az tanıdığım dostlardan Güray’ın, Akın’ın, Kadri’nin rahatça bir şeyler okuyabilmenin ve yazabilmenin keyfini yaşayamamakta olduklarını kestiriyorum.

Biraz fantezi gibi gözükse bile bu seçkin insanların beyinsel ve psikolojik tatmin duygusunu yaşayamamaları da mutlak bir mağduriyettir. Öte yandan, dışarda olup da farklı toplumsal ve psikolojik zorlamaların oluşturduğu sıkıntıları yaşamakta olanlar da, içinde bulundukları ortamdan mutluluk ve zevk alıyor olmaktan çok uzaktır. Ama yine de “içerde olmak”tan çok farklıdır. İçerdelikle dışardalık kavramlarıyla ilgili bu genel saptamalar, içinde bulunduğumuz garip ve talihsiz dönemde yeni anlamlar ve boyutlar kazanıyor.

Dışarda olanların da sıkıntı, rahatsızlık, yakın ve uzak gelecekle ilgili kuşkuları, kendilerini ciddi şekilde tehdit eden bir ürküntülü belirsizlik atmosferi yaratıyor. Bu sıkıntıyı ve ürküntüyü içinde yaşayanlar, kendi aralarında konuşurken bazen “içeriye mektuplar” metin dizisinin bir benzeri olarak “dışarıya mektuplar” gibi bir yazı grubunun da oluşturulmasının pek uzak olmadığını düşünebiliyor. Bu söylenenler, elbette biraz abartılı bir düşünce yapısının ürünü gibi gözükebilir. Hatta, muhtemelen, öyledir de. Ama içeriden dışarıya ve dışarıdan içeriye, namuslu, vicdanlı, akıllı yurtseverlerin, birbirlerine iletmesi gereken ana mesajın umutsuzluğa düşmemek olduğunu ana fikir olarak hep akılda tutmalıyız. İçerdekilerin, yakında dışarda bizimle birlikte olacağını düşünmeliyiz. Dışardakilerin de, en azından fiziksel hareket serbestliği kazanmış bu yeni katılımcılarla birlikte toplu olarak dışarının sorunlarını çözmeye gayret edeceklerini hesaplamalıyız. Büyük Ozan’ın politik sloganlara ilham ve kaynak oluşturmuş, “Bu cennet, bu cehennem bizim” kavramındaki cenneti çok fazla yaşayamamış insan kümelerine dahil olanlar, günün birinde cehennemin yanı sıra, bu cenneti de insanların bir miktar yaşamalarına yardımcı olacak biçimde düşünsel ve psikolojik hazırlığa girmelidirler. İçinde bulunduğumuz dönemin, belki biraz fazla uzamış olmakla birlikte, kaçınılmaz bir geçicilik niteliği taşıdığını da hep akılda tutmalıyız.

Bu toplum ve bu ülke çok badireler atlattı. Çok insanlar, hem de toplumun üstün insan gücü tarifine girebilecek iyi yetişmiş yurtseverler, hapislere girdi çıktı. Nice prangalar, eskidi ve parçalandı. Yenilerinin de, egemen güçlerin bütün zorlamalarına karşı insan, toplum ve ülke sevgisinin birleştiriciliği ile içerisiyle ve dışarısıyla, ülkedeki bütün iklimlerin daha insani koşullarda yaşanabilirliğinin sağlanması mümkün olabilir. Mümkün olacaktır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler