Gerekçeyi ‘zorla’ ürettiler

9 aydır tutuklu bulunan yazar ve yöneticilerimizden Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık’ın tutukluluğunun devamına hükmeden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 5 günlük duruşma süresi boyunca arkadaşlarımıza somut bir soru yöneltemediği gibi, tutukluluğun devamına gerekçe yazarken de zorlandı.

Yayınlanma: 29.07.2017 - 23:38
Abone Ol google-news

Çizer: Yıldıray Çınar

FETÖ üyeliğinden sanık savcı Murat İnam, başlattığı soruşturma kapsamında tutuklattırdığı yazar ve yöneticilerimizi gözaltına alma kararında örgüte üye olmamakla birlikte ‘faaliyette’ bulunduklarını iddia etmişti. Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde düzenlenen bu suçlama ‘faaliyet’ kavramını içermiyor. Savcılık yardım fiiline somut bir şekilde ortaya koyamadığı için belirsizlik içeren ‘faaliyet’ kavramını kullanmış, bu şekilde suçlamanın çerçevesini genişletmişti.

Savcılığın ruhu gerekçede

Abdurrahman Orkun Dağ başkanlığındaki heyet de Atalay, Sabuncu, Gürsel ve Şık’a yöneltilen örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etme suçu yönünden, yardım kavramının tek bir davranış biçimini sınırlı şekilde öngörmediğini öne sürdü. Suçlamada savcılık gibi davranmayarak ‘yardım’ kavramını kullanan heyet, bu kez de bu fiilin sınırlı bir davranış biçimi olmadığını belirtti. Savcılığın suçlamanın çerçevesini genişletme yönteminin bir benzeri olan bu durumda da heyet, hangi fiille yardımda bulunulduğu konusunu belirsizleştirdi. Heyet, ‘bu anlamda dosyada ileri sürülen eylem şekilleri ve belgelerin delil olarak bir bütün halinde değerlendirilmesinin hukuki gereklilik olduğunu’ belirtti. ‘İleri sürülen eylem şekilleri’ diye tutanağa geçirilen gazetecilik faaliyetleriyken, delil olarak adlandırılan belgeler de haber ve köşe yazılarından oluşuyor.

Denetim görevleri yok

Heyet, serbest bırakmadığı yazar ve yöneticilerimizin denetim görevi bulunduğunu iddia ederek açıkça gerçeği çarpıttı. Çünkü Şık, Sabuncu ve Gürsel’in bir denetim görevi bulunmuyor. Bu kişilerin Cumhuriyet Vakfı senedi ilkelerinden ayrılarak, ‘tek bir davranış biçimi yok’ diyerek bollaştırdığı örgüte yardım suçlamasının ana hareket noktasının oluşabildiğini öne sürdü. Somut bir fiili örnek olarak gösteremeyen heyet, bilinmeyen bir davranış biçimiyle bu suçlamanın oluşma ihtimalinden bahsetti. Heyet, tıpkı iddianamenin kabulüne ilişkin tensip tutanağında ‘toplanacak delillerin kuvvetli suç şüphesini güçlendirme olasılığı’ belirsizliğine başvurduğu gibi, ilk duruşma ara kararında da aynı yokluğa sığındı ve ‘kuvvetli suç şüphesi var’ dedi. Çarpıtarak ‘denetim yetkisi var’ dediği kişilerin taşıdıkları sıfat, üstlendikleri görev ve görev yaptıkları zaman dilimini de dikkate aldığını söyleyen heyet, bu kişilerin hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar (Can Dündar) ve onların görevleri nedeniyle kaçınılmaz bağın gözetildiğini kaydetti.

Tanıklara baskı girişimi

Heyet, 5 gün içinde savunma yapan yazar ve yöneticilerimizin arasında dinlenmeyen sanıklar ve bir sonraki celse dinlenecek tanıklar üzerinde baskı girişimi içeren açıklamaları olduğunu ileri sürdü. Bununla ilgili de kuvvetli suç şüphesi olduğunu belirten heyet, bazı tanık anlatımlarının ve dinlenmeyen sanıkların açıklama ya da bağlarının, delillerin korunması ve baskı yapılmasının önlenmesi gerektiğini öne sürdü. Duruşmada tahliye edilmeyen Atalay, Sabuncu, Gürsel ve Şık, dosyadaki tanık Hüseyin Gülerce’nin geçmişte Gülen ile bağlarını dile getirmişti. Atalay, bir sonraki celse dinlenecek tanıklardan Alev Coşkun ile ilgili de Asliye Hukuk Mahkemesi’nde süren davaya ilişkin tutuklanmadan önce yaptığı açıklamaların aynını açıklamıştı.

ByLock’a sığındı

Heyet, yalnızca 34 gün bu görevi yerine getirebilen yayın danışmanımız ve yazarımız Kadri Gürsel’e iddianamede yöneltilen “ByLock kullanıcısı 92 FETÖ şüphelisi ile iletişim kaydının bulunduğu” iddiasını tahliye etmeme gerekçesi olarak gösterdi. 5 günlük duruşma sürecinde Gürsel’in avukatları bu irtibatların çoğunun karşılıksız SMS olduğunu, bunların tarih aralığının ise Temmuz 2014-Ağustos 2014’e denk geldiğini söylemişlerdi. Heyet, dosyada da HTS raporuyla sabit olan bu tarih bilgisine karşın Gürsel’in taşıdığı sıfat ve görev yaptığı süreye göre, ByLock kullanıcısı kişilerle olağanın dışında sayıda görüştüğünün bir gerçeklik olduğunu, bunun da kuvvetli suç şüphesi olduğunu kaydetti. Karşılıksız bırakılan SMS’lerin atıldığı tarihlerde ise cemaatin emniyet ayağına yönelik Paralel Devlet Yapılanması (PDY) operasyonlarına girişilmişti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler