Gülen'in eski sağ ve sol kolu bir birine düştü: Çantalar dolusu para ile...

35 yıl Gülen Cemaati içinde kritik görevlerde bulunduktan sonra itirafçı olan ve Cumhuriyet ile Sözcü davalarında tanık olan Hüseyin Gülerce'nin cemaat içinde bulunduğu dönemde yaşanan kritik olaylara dair bilgi vermemesine itiraz kendisi gibi eski cemaatçi olan Nurettin Veren'den geldi.

Yayınlanma: 02.08.2017 - 11:42
Abone Ol google-news

Gülen Cemaatinin yakın geçmişte başta TSK olmak üzere bir çok kuruma yönelik düzenlediği kumpaslar sırasında sessiz kalan Hüseyin Gülerce, 17-25 Aralık'tan bir süre sonra cemaatten ayrılmş ve AKP medyasında kendine yer bulmuştu.

Cumhuriyet ve Sözcü davalarının da tanığı olan ancak, 35 yıl kritik görevlerde bulunduğu cemaatin kritik eylemlerinin hiç biri hakkında bilgi vermeyen Hüseyin Gülerce'nin bu tavrına itiraz Nurettin Veren'den geldi.

Uzun yıllar Gülerce gibi Gülen Cemaati içinde yer alan Akit yazarı Nurettin Veren, 'Hüseyin Gülerce olayının perde arkası' başlıklı bugünkü yazısında Gülerce'nin “görmedim ve duymadım” diyerek bu döneme ait sorumluluktan kaçınamayacağını yazdı.

Gülerce'nin geçmişte kendisinin susturulması operasyonunu bizzat yönettiğini yazan Veren'in yarın da devam edeceğini Hüseyin Gülerce'nin çarpıcı iddialar taşıyan yazısı şöyle:

 Bu hafta, hemen hemen her gün, Habertürk, Hürriyet gazetesi, Sözcü gazetesi, kafayı Hüseyin Gülerce’ye takmış vaziyetteler.

 Fetö’nün deşifre olmadan önce, Cemaat olarak bilindiği ve makbul olduğu dönemlerde, o günkü cemaat adına sözcülük yapan Hüseyin Gülerce, her gün ekranlara çıkar, örgüte Feto adına verilecek mesajları, Samanyolu televizyonundan ve diğer televizyonlardan iletirdi. Adeta örgüt onun ağzına, Fetö’nün ağzı gibi bakar, vereceği mesajları harfiyen dikte ederlerdi.

 Bu hafta sürekli üzerinde çok konuşulduğu için, size Hüseyin Gülerce’nin bu konuma gelişinin öncesini anlatayım.

 Hüseyin Gülerce, 1996 yılında Zaman’ın genel müdürlüğüne tepeden inme olarak, Feto tarafından getirildi. 1996 yılına kadar Feto ile ilişkisi olmamış, yeniden Milli Mücadele grubundan bir kişi olarak, Fetö’ye sempatiyle bakan, Zaman gazetesine ara sıra yazı gönderen, mesleği öğretmenlik olan, bir başka grubun mensubu idi.

 Gönderdiği yazılarla, Ahmet Taşgetiren ve Hüseyin Gülerce, Feto’nun dikkatini çekmiş ve Zaman gazetesine almaya karar vermişti.

 Daha sonra örgütün içinden her hangi birinin bir şekilde, kendisine tam itaat etmeyip kuvvet kazanarak, karşı çıkabilecek bir alternatif olabilecek vehmi ile örgütün içerisinden olmayan bu isimleri parlatarak öne çıkardı.

 Hüseyin Gülerce ve Ahmet Taşgetiren, Fetö’nün bu niyetini bildikleri halde, kendi cemaatleri olmasına rağmen, Feto’nun yayın organına transfer oldular. Hüseyin Gülerce, bana birkaç sefer, niçin kendisinin Genel Müdürlük yapmak üzere seçildiğini sorduğunda, Nurcu etiketli olmayan (Fetö’nün çok rahat kullanabileceği karakterde biri olduğunu söyleyemezdim) bir şahsın, gazetenin başında olmasının, Fetö tarafından bir avantaj olarak düşünülebileceğini anlatmıştım.

 Kendisi de, sembolik bir müdürlük yapmakta olduğunu bildiği halde, zamanla buna o kadar adapte oldu ki, kraldan fazla kralcı, Fetullah’tan fazla Fetullahçı olduğu ve Fetullah’ın mutlu olacağı ve memnun kalacağı kadar sadakat ile onun sözcülüğünü yapmaya başladı. Kayıtsız şartsız itaat ile Fetö’nün arayıp da bulamadığı ağzı laf yapan bir insan olarak, Fetö’nün bütün emir ve talimatlarına harfiyen uydu ve adeta Fetö’nün sözcüsü ve ağzı olarak bütün talimatlarını örgüte iletmeye başladı.

 Bu dönemde benim Feto tarafından aforoz edildiğimi, yazılı bir mektup ile bütün Türkiye’de hainlik iftirası atılarak ilan edildiğimi bildiği halde, 2001 yılında 6 çocuğumun ve 30 yıllık evliliğimi, Feto’nun bir talimatı ile bir duruşmada, beni boşattırdığını da bildiği halde, her birisini kendi himayesinde maaşa bağlayıp, çantalar dolusu para ile onları ödüllendirdiğini bildiği halde, tamamen sessiz kalıp, 3 maymunu oynayarak, ballı kaymaklı Genel Müdürlük görevini yapmaya devam etti.

 Benim bu Fetö’nün karanlık yüzünü yapmış olduğum röportajlar ve televizyon programları ile yazmış olduğum 3 kitabımın da engellendiğini bildiği halde, ortada bir şey yokmuş gibi Zaman gazetesinde 2002-2003 yıllarında Genel Koordinatör olarak ismimin 2 yıl yazılmasının devam etmesine sessiz kalması, Hüseyin Gülerce’yi hiçbir şekilde mazur kılamaz, “görmedim ve duymadım” diyemez.

 Hatta 2004’te Emin Şirin’in, Nurettin Veren’in bu röportajlarını ve televizyonlardaki açıklamalarına rağmen, TBMM’de İçişleri Bakanlığı’na soru önergesi vererek, mecliste bu önergenin okunmasına rağmen, İçişleri Bakanlığı’ndan Nurettin Veren’in yapmış olduğu açıklamalarda, emniyet teşkilatı içerisinde %75 Feto yapılanması vardır iddiasına karşılık, hiçbir şekilde emniyet teşkilatında, Fetullahçı bir yapılanma yoktur cevabı gelmiş olmasına rağmen, Hüseyin Gülerce, Emin Şirin’e Fetö tarafından gönderilip, tehdit gibi bir uyarıda bulunmuştur.

 Emin Şirin’i, Nurettin Veren’e destek vermemeye zorlamıştır. Daha sonra Emin Şirin’e söylenen şey şudur:

 23 Kasım 2004 tarihinde Fetullah Gülen’in, Nurettin Veren’in iddialarına cevap vermesi lazım başlıklı yazıları kaleme alan Şirin, haberx.com’daki köşesini, Nurettin Veren’e bırakır. Şirin Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’yi arar, o günlerde örgütün başındaki ses olarak değerlendirilen Hüseyin Gülerce, Şirin’in bu yazısının ardından, Zaman gazetesindeki köşesinde, Nurettin Veren için, fitne başlıklı bir yazı yazar.

 Devamı yarınki yazımda…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler