Barış Akademisyenleri yargılanıyor: Davalar ayrı tutum aynı

35 ‘barış akademisyeni’ daha ayrı mahkemelerde hâkim karşısına çıktı. Mahkemeler sanıkların beraat ve davaların birleştirilmesi başta olmak üzere tüm taleplerini reddetti.

Yayınlanma: 08.12.2017 - 05:27
Abone Ol google-news

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalı sürecin sonlandırılması için “Barış bildirisine” imza atan akademisyenler dün de İstanbul 32., 33. ve 34. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde hâkim karşısına çıktı. Yargılanan 35 akademisyen arasında Prof. Dr. Raşit Tükel, Prof. Dr. İzzettin Önder, Prof. Dr. Şahika Yüksel de yer aldı. Duruşmalarda akademisyenleri savunan avukatların sayısı üç ile sınırlandı. Akademisyenlerin duruşmalarını öğrencilerinin yanı sıra CHP milletvekilleri Selina Doğan, Mahmut Tanal ve Süheyl Batum ile HDP milletvekili Garo Paylan da takip etti.

35 akademisyenden yalnızca Prof. Dr. İzzeddin Önder, Galatasaray Üniversitesinden siyaset bilimci Prof. Dr. Füsun Üstel ve İstanbul Üniversitesi’nden Aylin Altınay Cingöz savunma yaptı.

Önder: Kamusal israf

İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunma yapan Prof. Dr. Önder, bildiriyi kendisinin yazmadığını belirterek, sosyal medyada görerek imzaladığını söyledi. Bildiriyi barışın tesisi için imzaladığını, suç oluşturmadığını, ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu düşündüğünü kaydeden Önder, şöyle konuştu:

“Bir bildiride tüm imzacıların tüm sözcük ve ifadeler üzerinde ittifak ettikleri iddia edilemez. Metni imzalarken ben de bu kurala itibar ederek, metnin genel yaklaşımını esas aldım. Savcılık makamının ithamının aksine, bildiriyi kesinlikle PKK amacı ile aynı doğrultuda değil, tam tersi ülkenin bütünlüğü ve güvenliği anlayışı ile yorumlamış ve imzalamış olduğumu düşünüyorum. 1.128 akademisyen böyle bir nedenle yargılanıyorsa ciddi bir kamusal israf vardır” dedi.

Prof. Dr. Üstel ise, isnat edilen suç ile ilgili değil ilkesel savunma yapacağını belirterek şunları söyledi:

“BAK bildirisini yeniden başlayan çatışma ortamında imzaladım. Değerlerim ve ilkelerim var. Birey olarak insan yaşamını ve onurunu en üstün değerler olarak görüyorum. Bu çerçevede medyadan yansıyan fotoğraflar gelecek konusunda umutsuzluğa sevk etti beni. Tüm kesimler için adil ve sürdürülebilir barış için ifade ve basın özgürlüğü dahilinde barış talebinde bulundum.”

Akademisyen Cingöz ise “Her vatandaş gibi 2016 başındaki olayları üzüntüyle izlediğini” belirterek, “Barışın bir parçası olmak için attığım imza ile sanık olmamıza şaşkınım. Beraatimi talep ediyorum” dedi.

Mahkeme, hem Önder ve Cingöz’ün yargılandığı dosyada hem de gün boyu gördüğü diğer akademisyen duruşmalarına ilişkin ara kararında Mart 2016’daki ikinci bildiride imzalarının bulunup bulunmadığının araştırılması için İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne yazı yazılmasına karar verdi.

‘Avukatsız da yaparız’

Aynı mahkemenin 22 Aralık’a duruşma günü vermesi üzerine avukat Meriç Eyüboğlu itiraz etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı “Güle güle avukat hanım” diyerek azarladı. Başkan, avukatların dosyaya çalışmadığını iddia ederek, “Gerekirse avukatsız ifade alırız” diyerek bağırdı. Mahkeme başkanı duruşmaları 22 Aralık’a erteledi. İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamada avukatlar talep etmeden savcı Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde düzenlenen “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçundan bakanlık izni istenmesi talebini reddetti. Bildiriye imza atan akademisyenler 19 Aralık’ta ilk kez hâkim karşısına çıkmaya devam edecek.

Öte yandan; Fransa’da bulunan akademisyen Ozan Çağlayan hakkında, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yakalama kararı çıkarıldı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler