İlk Gülen röportajını yapan Nuriye Akman: Röportajı Sabah için yaptım

Kapatılan "Zaman Gazetesi'nin eski yazarları ve yöneticilerinin yargılandığı davanın ikinci duruşmasında tutuksuz sanıkların ifadeleri alındı. ZAMAN Gazetesi'nin eski yazarları ve yöneticileri aleyhine açılan ve aralarında Mümtazer Türköne, Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Ali Bulaç'ın bulunduğu 22'si tutuklu 31 sanıklı davaya devam edildi. Mahkeme, tutuklu sanıklar Hüseyin Belli, İsmail Küçük ve Onur Kutlu'nun tahliyesine karar verdi.

Yayınlanma: 08.12.2017 - 10:44
Abone Ol google-news

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada çoğunluğu Zaman gazetesinin eski çalışanı veya yazarı olan, aralarında Şahin Alpay, Ali Bulaç ve Ahmet Turan Alkan’ın da bulunduğu 30 kişi sanık olarak bulunuyor.

Silivri Cezaevi Yerleşkesi’ndeki duruşma salonunda görülen davanın ikinci duruşmasında ise  davada tutuksuz sanıkları, Ahmet Metin Sekizkardeş, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner, Ali Bulaç, Cuma Kaya, Faruk Akkan, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Hüseyin Turan, İbrahim Karayeğen, İsmail Küçük, Mehmet Özdemir, Murat Avcıoğlu, Mustafa Ünal, Mümtazer Türköne, Onur Kutlu, Sedat Yetişkin, Şahin Alpay, Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut ve Zafer Özsoy’dan oluşuyor. Davanın ikinci oturumunda davanın tutuksuz sanıklar İhsan Duran Dağı, Ahmet İrem, Ali Hüseyinçelebi, Süleyman Sargın, Osman Nuri Arslan, Osman Nuri Öztürk, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Akman ve Orhan Kemal Cengiz'in sorguları yapılacak.

 P24'ün aktarımlarına göre duruşmada yaşananlar şöyle: 
Davanın tutuksuz sanığı Ahmet İrem savunmasında, Cihan Haber Ajansı'nda çalıştığını ancak Aralık 2016'dan beri züccaciye işiyle uğraşıtığı bilgisini vererek başladı. İreim, "Adım iddianamenin en başında ve en sonunda geçiyor. Ne yaptığımı bilmiyorum. Ön muhasebe işlerini yapıyordum. Emniyet'te neden hem Feza A.Ş. hem de Cihan A.Ş. işlerini vekaleten yaptığım soruldu. Bize vekalet verip şunu şunu yapacaksın diyorlardı. İddianamede benim hakkımda herhangi bir suçlama olmadığı için beraatimi talep ediyorum.

Ali Hüseyinçelebi: Zaman gazetesinin seri ilan bölümünde çalıştım. Çalıştığım sürede fatura gibi muhasebe evrakının bilgisayar sistemine kaydını yapıyordum. İmza yetkim yoktu, vasıfsız bir çalışandım. Çalışanların maaşları Bank Asya'ya yatırıldığı için hesabım var, ancak herhangi bir talimatla bankaya para yatırmışlığım yoktur. 14 Nisan 2016'da ayrıldım. Kayyum heyeti terörle bağlantısı olabileceklere tazminat ödemesi yapmıyordu. Bana 3 kez kısmî tazminat ödemesi yaptılar. Suçlamaların hepsini reddediyorum. Beraatimi talep ediyorum.

Osman Nuri Öztürk: Cihan Medya Dağıtım A.Ş.'ye yüzde 4 gibi küçük bir hisseyle ortak oldum. Ben ortak olduğumda şirketin Feza A.Ş. ile ilgisi yoktu. Feza A.Ş. ortak olunca düşündüğüm işlerin yapılamayacağını anladım. 2013 sonunda ayrıldım. Cihan Medya Dağıtım'ın Türkiye genelinde dağıtımı yoktu. Yaysat'ın yaptığı dağıtımı il merkezlerinde Cihan Medya görevlileri alıp kent içi dağıtımı yapıyordu. Demokrasinin ortadan kaldırılması için yapılan darbe girişimine karşı net duruş gösterdim. Bunun için suçlamalar ağır geliyor.

Nuriye Ural (Akman): Terör örgütü üyeliği ve darbecilik suçlamalarını reddediyorum. 2002'de Sabah grubundan ayrıldıktan sonra ekonomik gerekçelerle Zaman gazetesinde çalışmaya başladım. 2008'de Hürriyet'ten teklif aldım ve kabul ettim. Ancak birkaç gün sonra Zaman'da çalışmam nedeniyle benimle çalışamayacaklarını söylediler. Böylece Zaman'da çalışmaya devam ettim. Gülen'i hiçbir zaman hayatıma yön verebilecek bir lider gibi görmedim. Evet, 20 yıl önce kendisiyle ilk röportajı yapan benim. O zaman Sabah'ta çalışıyordum. Gülen'le röportaj görevi bana Hürriyet'teyken Ertuğrul Özkök tarafından verilmişti. O zaman yapamadığım bu işi yapmak Sabah'a transfer olduktan sonra mümkün oldu.

SEGBİS'le Ankara'dan duruşmaya katılan Lale Kemal: İddianamede hakkımda tek bir delil olmamasına rağmen 3 müebbetle yargılanmam talep ediliyor. Bir yazı içinden alınmış bir cümle ile darbe suçunu oluşturan cebir ve şiddet unsuru kanıtlanmış olmuyor. Gazeteciliğimin 30 yılını siyasete müdahalelere karşı savaşarak geçirdim. 20 yılı aşkın süredir Jane's Defense adlı prestijli savunma dergisinin muhabirliğini yapıyorum. Dergi editörünün referans mektubunu mahkemeye sunuyorum. İktidarın başlangıçtaki reformlarını destekledim. Bu reformlar kesintisiz sürdürülebilseydi 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşmezdi. Darbeden 2 gün sonraki yazımda 15 Temmuz kalkışmasının temel nedenlerinden birinin hükümetin askeri vesayeti sonlandıramamış olması olduğunu ifade ettim. 15 Temmuz'un arka planında hükümetin TSK üzerinde yerleştirdiği demokratik denetimin tamamlanmamış olması yatmaktadır, düşüncesini sürdürüyorum. Bugün huzurunuzda oluşumun nedeni kariyerim boyunca darbecilik hevesi olanlara ters düşmemdir. Mücadelemin bedelini kariyerimde ağır ödedim; askerin sürekli baskısı altında kaldım. Askeri vesayet karşıtı yazılarım yüzünden ana akım medyada uzun yıllar iş bulamadım. Bugün burada delilsiz ve gerekçesiz yargılanıyor olmamın gerisinde bu düşmanlığın da rolü olduğunu düşünüyorum. İktidara karşı verdikleri kavgada gazetenin kullanıldığını, bunun benim kavgam olmadığını düşünerek 11 Nisan 2014'te Zaman'da yazmayı bıraktım. Bu tarihten sonra kamusal hayattan çekildim. Buna rağmen 15 Temmuz sonrası bu soruşturmaya dahil edilmemi anlamıyorum.


İddianamede suçun şahsiliği ilkesi görmezlikten gelinerek kollektif suçlama yöntemine başvurulmuştur.

SEGBİS'le duruşmaya katılanİhsan Dağı: İddianamede hakkımdaki suçlamalara ilişkin tek bir delil yoktur. İddianamede tek bir belge vardır, o da ByLock kullanmadığıma dair belgedir.Zaman'da köşe yazıları yazdığım için suçlanıyorum ama ben yazmayı 17-25 Aralık sonrası bırakmıştım. Gazetenin FETÖ propagandasına dönüştüğünü anlayınca ayrıldım. Diğer gazetelerde de yazmadım, TV'lere çıkmadım. Ben gazeteci değil akademisyenim. Gazetenin sayfaları hükümetin reformlarını destekleyen demokratların buluştuğu bir platform gibiydi. Bu nedenle yazmaya başmalıştım. Özgürlükçü fikirlerim ve seküler yaşam tarzımla hiçbir dini yapılanma içinde yer almadım. Gazetede kendi görüşlerimi yazdım, yazılarım için bırakın talimat verilmesini herhangi bir telkin bile söz konusu olmadı, olamazdı. Yazılarımda AKP'nin reformlarını destekledim, bırakınca eleştirdim. Dış politikada barış arayışını destekledim, ideolojik yaklaşımları eleştirdim. Fikirlerim ve geçmişim ortadayken bana darbe suçlaması yapılamaz. Her zaman darbe karşısında durdum. Yazılarımın içeriğine bakılmaksızın sadece bir dönem Zaman gazetesinde yazdığım için suçlanıyorum. azete 17-25 Aralık sonrası Gülen örgütünün propaganda makinesi olmaya başlamıştı. Zaman'da yazmayı kayyum atanmadan 2 yıl önce bıraktım.

Orhan Kemal Cengiz: İki duruşmadır benim neden burada olduğumu anlamaya çalışıyoruz. Çünkü iddianame bunu anlatmıyor. İddianamede köşe yazarları arasında geçiyorum ama suçlama yapılan bir yazım da yok. Gözaltına alındığımda bana söylenen dosya numarasından AYM'ye götürdüğüm Zaman davası kapsamında gözaltına alındığımı öğrendim. Ben mesleki kariyerimi bireysel başvurular üzerine yaptım. AİHM'de bütün kesimleri temsil ettim. Kendime iddianamede suç bulamadım. İddianamede Cihan'da çalıştığım dönem geçmiyor.

Avukatlara söz verildi

Tutuksuz yargılanan sanıkların ifade işlemlerinin tamamlanmasının ardından avukatlara söz verildi. Avukatlar tutuksuz yargılanan adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını ve müvekkillerinin duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti.

Tutuklu sanıkların talepleri alındı 

Zafer Özsoy: İddianamede benimle ilgili tek bir somut kanıt yok. Sadece canlı yayın aracı aldığım söyleniyor. İhlas, Cihan, Doğan haber ajansından canlı yayın aracı almak diye bir suç mu var? 501 gündür tutukluyum.

Alaaddin Güner: İddianamede şahsımla ilgili iddia yoktur, çalışmış olduğum şirketle ilgili iddialar vardır. Cihan Medya Dağıtım bir gazete dağıtım şirketidir. Sadece dağıtım yaptık. Yayın içeriğinden sorumlu değiliz.

Ahmet Metin Sekizkardeş: Hakkımda 3 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyor ama dosyada örgüte nasıl üye olduğuma dair tek bir satır yok.

Şahin Alpay: Tutukluluğum 16 ayı aştı. 500 günü buldu. Darbeyle suçlanmamakla birlikte darbeye teşebbüs eden örgütün fikirlerini kamuoyunda yaymak ve örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklandım. Delil olarak da 19 Aralık 2013-29 Mart 2014 tarihleri arasında çıkan 7 yazıma sadece başlıklarıyla atıfta bulunuluyor. Beni tanıyan herkes şiddetin siyasetten dışlanmasını en temel ilke olarak savunduğumu bilir. Sadece Zaman gazetesinde yazdığım için şüpheliyim ve özgürlüğümden mahrum bırakılıyorum. Fethullah Gülen hareketinin suç örgütü olduğuna dair bir yargı kararı olsaydı bir gün bile Zaman'da yazmayı sürdürmezdim. 15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum. Bu nedenle de Zaman'da yazmış olmaktan pişmanlık duyuyorum. Hayatım boyunca askeri darbelere karşı oldum. 15 Temmuz girişimini şu veya bu şekilde desteklemem için aklımı kaçırmış olmam gerekir. Gülen hareketinin karanlık ve gizli bir yüzü olduğunu göremediğim için yanılgıya düştüm, bunu itiraf ediyorum. Ben terörist değilim. Hayatım boyunca şiddetin ve terörizmin karşısında durdum. 2011'den sonra yaptığım eleştiriler AK Parti yönetimine değil tak adam yönetimine karşı oldu. Bu eleştirilerde yalnız değildim. Ben kalkışmacı değilim. Eleştirilerim asla hükümeti, Meclis'i işini yapamaz hale getirmeyi hedeflemedi.Birçok kronik hastalığım var. Bunların bir kısmı kanser riski taşıyor. Kardiyoloji uzmanınca anjiyo olmam gerektiği söylendi. İşitme kaybımın yüzde 30'dan yüzde 50'ye çıktığı tespit edildi. Birçok kronik hastalığım olduğu gibi kalp sağlığımın da kötüye gittiği anlaşılıyor. 16 aydır özgürlüğümden yoksunum. Tutukluluğum cezaya dönüştü. Bu haksızlığa son vererek giderek azalmakta olan yıllarımı eşim, torunlarım ve çocuklarımla geçirmemi mümkün kılmanızı diliyorum. Hayattan ailemle birlikte olmaktan başka beklentim yok. Vicdanınıza ve hakkaniyet duygunuza sesleniyorum.

 Mustafa Ünal: Sorgusuz sualsiz hapse atıldım. 500 gündür tutukluyum. Neden tutukluyum bilmiyorum. Ben terörist değilim. Hayatta şiddetle işim olmadı. Ben darbeci değilim. Binlerce yazı yazdım. Darbenin lehinde bir kelime etmedim. Ben örgüt üyesi değilim. Aksini iddia ediyorsanız kanıtlamalısınız.

Ahmet Turan Alkan: Bir insanın ömründen cebren gaspedilen 500 gün asla hafife alınamaz. Siz benden çok daha iyi farkındasınız, herkes farkında. Bu dava hukukta tarif edilen bir cümrün eseri olarak açılmadı. Bu dava bir intikam hırsının, bir siyasi hıncın eseri. Biz bu hırs ve hıncın saikiyle sanık olarak ifade veriyoruz. Bu kadar hafif ve ciddiye alınamayacak ithamlarla sıradan bir insanın hayatından 500 gün çalmak bu kadar kolay mı? Cevap veriyorum; evet, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde bu iş bu kadar kolay. Benim hayatımla, şerefimle, meslekî onurumla oynamak bu kadar ucuz mu? Evet, burada öyle. Ben 20 yıldır yazdım. Zaman gazetesinin yazarıyım. Kayyum gelinceye kadar da yazdım. İnandığım şeyleri yazdım. Ne Erdoğan'a ne Gülen'e angajmanım yoktur. Bununla onur duyuyorum. Bu tavrım benim evlatlarıma torunlarıma bırakacağım en manidar mirastır çünkü hapisten sağ çıkıp çıkmayacağımı bilmiyorum. Mağduriyetimiz devletin hangi yarasına merhem oluyor? Benim hapse atılmamla nasıl bir kamu yararı istishar edilmiş oluyor? Belki malumatınız yok, bize 500 gündür ağır tecrit uygulanıyor. Bize vatan haini muamelesi yapılıyor, bu resmî bir tutum. Şunu yapmamı istiyor; içerde akıl sağlığımı kaybedeyim. Benim kafayı oynatmamı bekleyen devletime dargınım, küskünüm. Benim ve bizlerin üzerinden muhalif gazetecilere gözdağı verilmek istendiğini gayet iyi biliyoruz. En iyi örnek biziz, Zaman gazetesi yazarları sahipsiz. Kimse bize sahip çıkamıyor, öyle bir damga yedik ki FETÖ'cü diye. Diyorlar ki AİHM bilmem ne kadar tazminat verecekmiş. Ne yapayım ben tazminatı? Bir hafta öncesine kadar uğruna nota verilecek derecede makbul olan Reza kadar hukukum yokmuş devletin nazarında. Herkes biliyor ve itiraf edemiyor, yargı ağır baskı altında. Bu iktidar hiçbir siyasi yanlışını sahiplenmedi, hepsinin vebalini başkalarına yıktı. Bu hukuksuz davadan doğan mağduriyetlerin sorumluluğu da yine bürokratların üstüne kalacak, hepimiz bunun farkındayız. Bu davada yargılayanla yargılanan arasında fazla bir mesafe olmadığı kanaatindeyim. Biz baskı altındayız, zannediyorum ki yargı bürokrasisi de farklı bir baskı altında. Sanki bu salonun üstünde büyük ağabeyin tehditkar bakışları geziniyor. Bir gazeteci büyüğümüzün sözleriyle bitirmek istiyorum: "Öyle mahkemeler vardır ki orada sanık mahallinde oturmak yargıç sırasında oturmaktan daha evladır.

Mümtazer Türköne: Bizler 17-25 Aralık'tan mı yargılanıyoruz 15 Temmuz'dan mı bu konuda bile müphemlik söz konusu. Şahsen benim iddianamede yer alan 10 yazımı lehimde delil olarak da mahkemenize sunabilirim.


Aralarında Şahin Alpay, Ali Bulaç ve Ahmet Turan Alkan'ın da bulunduğu tutuklu sanıklar, sırayla söz alarak tahliyelerini istediler. İddianameye konu makalelerimde demokrasiye, hukuka sahip çıktığını, makalelerinin darbeye karşı argümanlar içerdiğini söyleyen tutuklu sanık Mümtazer Türköne de,

"Hakkımda yapılan suçlamaları temellendiren herhangi bir delil olmadığı gerekçesi ile tahliyemi talep ediyorum" dedi.

Duruşmada okunan belgeler arasında, tutuklu sanıklar Ahmet Metin Sekizkardeş, İbrahim Karayeğen ve Hakan Taşdelen'in telefonlarında ByLock tespitinin yapıldığı belirtildi. Her üç şüpheli de önceki belgelere göre telefonlarında ByLock bulunmadığını belirterek, ByLock kullanmadıklarını ve telefonlarına da ByLock yüklemediklerini söylediler. ByLock kullanmadığını söyleyen tutuklu sanık Hakan Taşdelen, ByLock bulunan hattın şirket hattı olduğunu, sadece kendisinin kullanmadığını, şirket çalışanlarının da kullandığını, şirket hattından bir kişinin sorumlu tutulamayacağını söyledi. 
Ardından söz alan tutuklu sanıkların avukatları, müvekkillerinin tahliyelerini talep ettiler. 
Duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasında, tutuklu sanıkların tahliye taleplerinin reddini istedi. 

ÜÇ SANIK TAHLİYE EDİLDİ
Karar için ara veren mahkeme, Hüseyin Belli, İsmail Küçük ve Onur Kutlu'nun tahliyesine karar verdi. Mahkeme her üç sanığın yurt dışına çıkışını yasakladı. Diğer tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme, eksiklerin giderilmesi için duruşmayı Nisan 2018'e erteledi.

DAVANIN İDDİANAMESİNDE YER ALAN SUÇLAMALAR ŞÖYLE: 

Davanın 64 sayfalık iddianamesinde tüm sanıklar hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler