Yıllardır değişmeyen nakarat: Gazetecilikten tutuklu değiller

Adalet Bakanlığı gazetemiz yazar ve yöneticileri için AYM’ye yapılan bireysel başvurulara ilişkin görüş bildirdi. Bakanlık, Turhan Günay’ın başvurusu dışında kalan 9 başvuruyu tek dosyada topladı. Ahmet Şık’la ilgili olarak ise ayrı bir görüş bildirdi. Oyalama taktiği ile aylar sonra gönderilen ve doğrudan gazeteciliği hedef alan her iki görüşün iddiası aynı: “Gazetecilikten tutuklu değiller.”

Yayınlanma: 08.01.2018 - 21:25
Abone Ol google-news

Gazetemiz yazar ve yöneticileri için AYM’ye yapılan bireysel başvurularda Adalet Bakanlığı görüş bildirdi. Bakanlık, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nda önümüzdeki Perşembe görüşülecek Kitap Eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay’ın başvurusu dışında kalan 9 başvuruyu tek dosyada topladı. Muhabirimiz Ahmet Şık’la ilgili olarak ise ayrı bir görüş bildirdi. Her iki görüşte de Mayıs 2017’de Turhan Günay başvurusuna karşı verilen cevaplar ile AİHM önündeki başvuruya karşı verilen cevaplar yinelendi. Oyalama taktiği ile aylar sonra gönderilen ve doğrudan gazeteciliği hedef alan görüşlerin iddiası aynı: “Gazetecilikten tutuklu değiller.”

Adalet Bakanlığı, mayıs 2017’de o dönem tutuklu bulunan Kitap Eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay için görüş bildirmişti. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu bu dosyayı perşembe günkü gündemine aldığını duyurmuştu. Mahkemenin vereceği karar beklenirken bu kez halen tutuklu olan Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın aralarında bulunduğu yazar ve yöneticilerimizin yaptığı başvurulara ilişkin Adalet Bakanlığı görüşleri geldi. Bakanlık kısa bir süre önce de yazar ve yöneticilerimizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ifade ve basın özgürlüğü ihlali gerekçesiyle yaptıkları başvurularda görüş bildirmişti. Birbirinin kopyası olan bu görüşlerde, Cumhuriyet davası tutuklamaları “darbe girişimi sonrası ortaya çıkan” koşullarla savunuldu. Bakanlık adına verilen dilekçelerin altında aynı zamanda AKP’nin 2014’teki HSYK seçimlerinde açıktan desteklediği Yargıda Birlik Derneği’nin başkanı olan Müsteşar Yardımcısı Musa Heybet’in imzası yer aldı. Görüşte, tutuklama kararlarındaki gerekçeler ve iddianamede yöneltilen suçlamalar tekrarlandı.

Dayanaksız iddialar

Bakanlık, suçlama konusu yayınlarda “15 Temmuz Darbe Girişimi’ne yönelik bir çağrı olduğunu” bunların “cebir ve şiddeti teşvik içerdiğini” iddia etti. Ancak hangi ifadenin bu içerikte olduğuna ilişkin hiçbir örnek yer almıyor. Bunun yerine Kadri Gürsel’in yazısı için, “subliminal mesaj” içerdiği iddiası yineleniyor. Aydın Engin’in yazısına koyduğu “Cihanda sulh, peki yurtta ne?” başlığı da bu kapsamda suç olarak nitelendiriliyor. Bakanlık 15 Temmuz’dan sonra, bu başlığın “cebir ve şiddete teşvik olduğunun” daha iyi anlaşılacağını ileri sürüyor.

Yazısı gizlendi

Bakanlık, soruşturma aşamasında herhangi bir bilgisi veya görgüsü olmamasına karşın tanık olarak dinlenen Aydınlık gazetesi yazarı Rıza Zelyut’un iddialarına da görüşte yer verdi. İlhan Selçuk’un 2010’da vefat etmesinin ardından gazeteyi Akın Atalay’ın ele geçirdiğini iddia eden Zelyut’un geçmişte “En büyük milliyetçi Fethullah Hoca” başlıklı bir yazı kaleme aldığından bahsedilmedi.

Okur temsilcimiz Güray Öz’ün FETÖ/PDY soruşturması geçiren bir kişiyle iletişim kaydı bulunduğunu iddia eden bakanlık, Öz’ün duruşmada bu kişinin Ankara Çankaya’daki pideci olduğu açıklamasını ise perdeledi.

MİT TIR’ları gafı

Bakanlık, FETÖ sanığı savcı Murat İnam’ın iddialarını aynen sahiplendiği görüşlerinde, 15 Temmuz 2016 sonrası yapılan haberlerin terör örgütleri lehine olduğunu ileri sürdü. Bakanlığın 15 Temmuz sonrası teröre destek vermek için yayımlandığını ileri sürdüğü haberlerden biri ise Mayıs 2015’te yayımlanan “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” haberimiz oldu.

Kararı çarpıttılar

Görüşte, muhabirimiz Ahmet Şık’ın tutukluluğuna gerekçe gösterilen Twitter paylaşımları, haber ve röportajları sıralanarak, “AİHM’nin Sürek/Türkiye kararında belirtildiği gibi bu tip yazı ve paylaşımlar ifade ve basın özgürlüğü ile açıklanamaz” denildi. Oysa söz konusu Sürek kararlarında AİHM, gazete, dergi ya da konuşmada hükümetin, devlet yetkililerinin eleştirilebileceğini, iktidarın hoşuna gitmeyecek şeylerin, halkın büyük çoğunluğunun tepkisine yol açacak şeylerin söylenebileceği, sözlerin şoke edici olabileceğine dikkat çekiyordu. Halkın haber alma özgürlüğü çerçevesinde bir silahlı örgütle ilgili haber yapılabileceğini, örgütün liderleri ile röportaj yapılabileceğini fakat şiddeti teşvik eden, şiddeti öven ifadelere yer verilemeyeceğine işaret ediyordu.

Yargılaması süren yazar ve yöneticilerimizin FETÖ/PDY ve PKK/KCK adına faaliyette bulunduklarını kesin bir biçimde dile getiren bakanlık, tutuklama kararı ile bazı hakların kısıtlanmasının doğal olduğunu iddia etti. Bu durumun ifade özgürlüğüne müdahale olarak görülmemesi gerektiğini kaydetti. Ancak ardından “Bakanlığımız müdahalenin ulusal güvenliğin veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi gibi meşru amaç güttüğü kanaatindedir” denildi.

Görüşte, yazar ve yöneticilerimizin tutuklanmaları sonucunda gazetecilik faaliyetlerini yapamadıklarına ilişkin anlatımlarına ilginç bir cevap verdi. “Bakanlığımız bunun tutuklama tedbirinin sonucunda ortaya çıkan bir durum olduğunu belirtmek ister. Dolayısıyla bu durumda başvurucuların gazetecilik faaliyetlerinin engellenmesi için tutuklandığından söz edilemez” denildi.

BAKANLIKTAN ‘ÖZ’LÜ SÖZLER

Bakanlık, terör örgütlerinin geniş kitlelere etki edebilmek için çeşitli kurum ve kuruluşlarda görev yapan kişileri yapılarına dahil ettiğini söyledi ve “Bu gibi hallerde de soruşturma konusu yapılan, o kişilerin mesleki faaliyetleri olmayıp, terör örgütü lehine yaptıkları eylemleridir. Başvurucu hakkındaki soruşturma da bu kapsamda olup gazetecilik faaliyetiyle ilgili değildir” ifadelerini kullandı. Şimdinin firari savcısı Zekeriya Öz, Oda TV soruşturması kapsamında tutuklanan Ahmet Şık için de aynı ifadeleri kullanmıştı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler