Başbakan Binali Yıldırım, otobüs direksiyonunda

Başbakan Yıldırım, Hollandalı sunucu Wilco Van Harpen ile birlikte TRT’de yayımlanan “Gönül Dağı” programı için 1990’lı yılların efsane otobüsü “302”yi kullandı. Yıldırım, direksiyon sallarken; 1978 ile 1984 yılları arasında babası ile birlikte otobüsçülük yaptığını, Türkiye’nin her tarafına yolcu taşıdıklarını; 1980’li yıllarda İstanbul’da 2 tane ticari taksi aldıklarını; daha sonra parke imalatçılığı yaptıklarını anlattı.

Yayınlanma: 10.01.2018 - 21:00
Abone Ol google-news

Başbakan Binali Yıldırım, TRT 1 ve TRT Haber ortak yayınında, “Gönül Dağı” programının konuğu oldu. Yıldırım, programın Hollandalı sunucusu Wilco Van Harpen ile birlikte 1990’lı yılların efsane otobüsü “302”yi kullanıyor. Yaklaşık 1 ay önce yapılan çekimlerde Yıldırım; Osmangazi Köprüsü Yalova gişelerinden, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne kadar gidiyor, direksiyon sallarken kendi hayatına ilişkin ayrıntılar paylaşıyor.

Yıldırım’ın programda anlattıkları şöyle:

Babam celepçilik yapardı: Benim ablam var benden bir büyük, biz 10 kardeşiz. Ben 1955 yılında doğdum, ilkokulu köyümde okudum, Refahiye Kayı Köyünde okudum. Ondan sonra orta ve lise için İstanbul’a geldim. Çocukken tabii bizim köyde şeyimiz iyiydi, aile büyük bir aile ve köyün de en ileri gelen ailesiydik. Hem okuduk, hem işlere yardım ettik. Tarım işleriyle, hayvancılık işleriyle çok uğraşırdık. Babam celepçilik yapardı, ben de ona yardım ederdim. Tarlalarda biçmek için, ekmek için okuldan çıkınca, bazen de okula gitmezdim, gider babama yardım ederdim. Yazın tarla biçerken uçaklar geçerdi gökyüzünden. Çok merak ederdim bu uçaklarda acaba kimler var, nereye gidiyorlar, keşke ben de içinde olsam diye.
Kardeşlerime babalık yaptım: Anam çok genç yaşta öldü, 1971’de annem vefat etti. Yüksek tansiyondan felç geçirdi ve hayatını kaybetti. Kardeşlerimin hemen hemen tamamına ben bir anlamda babalık yaptım. Onların büyümesi, iş-güç sahibi olması, evlenmeleri falan, o işleri hep biz yaptık yani. Aile bağları çok güçlü bir aileyiz. Hala bütün kardeşlerimiz, onların çocukları, onların torunları hep zaman zaman biraraya geliriz, geniş bir aileyiz. Bayramlarda falan toplandığımız zaman 500 kişi oluyor.

70’li yılların sonunda tanıştık: Cumhurbaşkanımızla Kasımpaşa’da tanıştık. Kendisi Kasımpaşalıdır, ben de orta, lise eğitimimi Kasımpaşa’da yaptım. İlk tanışmamız 70’li yılların sonunda tanıştık, Milli Selamet Partisinde siyaset yapıyordu Gençlik Kollarında ve aynı zamanda da Camialtı Tersanesinde futbol oynuyordu, o vesileyle tanıştık. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olunca, ben de orada İDO’nun Genel Müdürü oldum, 94-99 yılları arasında birlikte çalıştık ve orada İDO’yu Marmara’da, boğazlarda çok büyük bir başarılı şirket haline getirdik. Ben görevi 99’da bıraktığımda İDO hızlı deniz taşımacılığında dünyanın en büyük şirketiydi. Cumhurbaşkanımız malum görev süresini tamamlamadan cezaevine gitti. Ben de İDO’dan ayrıldım, daha sonra serbest çalışma devam ettim. Sonra Cumhurbaşkanımız 2001 yılında AK Partiyi kururken beni de davet etti, partinin kurucuları arasında yer aldım. 12 yıldan fazla Ulaştırma Bakanı olarak görev yaptım. Daha sonra malum 2016 Mayıs’ında AK Partide bir görev değişimi oldu, AK Parti Genel Başkanı oldum kongreden sonra, Sayın Cumhurbaşkanımız hükümeti kurma görevini verdi.
78’de otobüsçülüğe başladım: Herhalde 15 senedir doğru dürüst araba kullanmıyorum. Tabii Bakanlık, Başbakanlık döneminde çok fırsatımız olmuyor araç kullanmak için. Benim için bu büyük bir fırsat oldu, direksiyon başına da geçmiş olduk böylece, eski günlerimi hatırladım. Bu otobüs, şu anda sürdüğümüz otobüsün benim için çok büyük bir anlamı var, büyük bir sürpriz oldu bana. 1978’de ben otobüsçülüğe başladım, o zaman aldığımız otobüs bu. Yani aynı model otobüs, o zamanlar çok meşhurdu, böyle otobüsü olana bayağı bir farklı gözle bakılırdı. Babamla beraber başladık biz bu işe 78’de, bir otobüs aldık, 84’e kadar bu işi yaptık, 84’te bıraktık. O vesileyle Türkiye’nin her tarafına yolcu taşımacılığı yaptık.

Taksicilik ve parke imalatçılığı yaptık: Otobüsü aldığım zamanlar aşağı yukarı üniversiteyi bitirmiştim, son senemdeydim. Babam iyi bir celepçidir, sonra otobüsçülükten de biraz para kazandık. Daha sonra taksicilik yaptık. İstanbul’da bu ticari taksimiz vardı 2 tane 80’li yıllarda. Sonra onu da sattık, oradan da para kazandık, bu sefer parke imalatçılığı yaptık, ahşap parke, binaların altına seriliyor ya. Sonra da denizcilik işine girdik. Tersanede çalıştım, serbest çalıştım. Tabii, üniversiteyi de ben denizcilikle ilgili bölümde okudum, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesinde okudum. Ben denizciyim, mesleğim denizcilik. Ulaşım işi oradan geliyor.
Arnavut ciğerini güzel yaparım: Ben orta-lise eğitimimi Kasımpaşa’da yaptım, Kasımpaşa meşhurdur kokoreci. Bizim Cumhurbaşkanımız da kokoreci sever. Belki bir gün Cumhurbaşkanımızla da program yaparsın. Yemek yapıyorum, yaparım. Eskiden tabii çok daha yapardım, ama şimdi pek zamanım olmuyor. Güzel yemek yaparım. Arnavut ciğerini güzel yaparım, karnıyarık çok güzel yaparım, her türlü yemeği yapardım.

Kontrollü serbestlik gibi yaşıyoruz: Aslında başbakanların, bakanların, bizim gibi görevdeki insanların hayatı çok parlak değil, cazip değil. Niye? Adeta kontrollü serbestlik gibi yaşıyoruz, istediğiniz gibi hareket edemiyorsunuz. Koruma, güvenlik, çok insan etrafınızda oluyor, normal sade vatandaş gibi hareket etmek istiyorsunuz, edemiyorsunuz. Tabi korumalarınız endişeleniyor bir şey olacak diye, siz de böyle etrafınız kuşatılmış olmasından hoşlanmıyorsunuz, insanlarla kucaklaşmak istiyorsunuz, oturup çay içmek, sohbet etmek, dertleşmek istiyorsunuz; öyle zorluklar yaşıyoruz. Ama ben mümkün mertebe fırsat buldukça vatandaşların arasına girmeyi tercih ediyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon