İlk şart basın özgürlüğü

‘Türkiye’de Gazeteci Olmak, Gazeteci Ölmek’ etkinliği Kadıköy’de yapıldı. Etkinliğe katılan gazeteciler, Uğur Mumcu’yu ve Türkiye’deki gazeteciliğin içinde bulunduğu durumu anlattı.

Yayınlanma: 25.01.2018 - 20:44
Abone Ol google-news

Katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu ve suikasta kurban gitmiş gazeteciler önceki gece Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) düzenlediği, “Türkiye’de Gazeteci Olmak, Gazeteci Ölmek” etkinliğinde anıldı.

Hasan Fehmi’den Abdi İpekçi’ye, Metin Göktepe’den Hrant Dink’e katledilen gazetecilerin anıldığı geceye konuşmacı olarak; gazeteci Altan Öymen, gazetemiz yazarları Aydın Engin, Kadri Gürsel, Mine Söğüt, Birgün Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Barış İnce, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Apoyevmatini Gazetesi’nden Mihail Vasilidais, Dışardaki Gazetecilerden Hilmi Hacaloğlu, Metin Göktepe’nin kardeşi Meryem Göktepe, Türkiye Yazarlar Sendikası- TYS Başkanı Mustafa Köz, İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden Tuğçe Duygu Köksal, gazeteci Tuğrul Eryılmaz, akademisyen Yasemin Giritli İnceoğlu katıldı.

Gecenin açılış konuşmasını TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptı. Olcayto, “Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiği” cümlesini artık kullanmak istemediğini söyleyerek, “Savaşın eşiğinde olan bir ülkeden söz ediyoruz. Gazeteci demek eleştirel olmaktır. Bu anlamda gazeteci halkın avukatıdır” dedi.

Zalimler yok olur

Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da gazeteciliğin kutsal bir meslek olduğunun altını çizdi. Gazetecilik uğruna hayatını kaybeden tüm gazetecileri saygıyla, sevgiyle andığını söyleyen Nuhoğlu, “Tutuklu bulunan tüm gazetecilere selamlarımı gönderiyorum. Biliyorum ki toplumdaki tüm bu zalimler tarihte her zaman yok oldular. Halklar yaşadı, halklar yaşamaya devam edecek” diye konuştu.

Demokrasiyi arayacaklar

Altan Öymen, “benim gibi düşünmeyen herkes düşmanımdır” mantığıyla davranan bir zihniyetin olduğunu söyledi. Bu zihniyetin kendileri gibi düşünmeyenlerin öldürülmesini marifet sandıklarını aktaran Öymen, “Sadece cinayet işlemekle kalmıyor bu zihniyet insanları hapse de atıyor. Kadri Gürsel 11 ay yattı. Niçin yattı. O da bilmiyor” dedi. Gazeteciliğe 1950 senesinde başladığını belirterek, “Çok zor günler geçirdik. Ama bugünkü gibi mesnetsiz ve dayanaksız bir şekilde hapse girmeyi görmedim. Buna darbe dönemleri dahil en zor dönemlerde de bu görülmedi. Bunun sonu nereye gidecek? İnsanlar muhakkak demokrasiyi arayacaklar ve bunun ilk şartının basın özgürlüğü olduğunu elbet anlayacaklar” diye konuştu.

Gazetecinin kaderi

Aydın Engin ise Uğur Mumcu’yu gözü yaşlı, ‘ah Uğur vah Uğur’ diye anmayacaklarını söyledi. Engin şu ifadeleri kullandı: “Yeni Ortam gazetesi’nde beraber çalıştık. O Ankara Büro Şefi’ydi. Büro dediysem, büroda sadece o vardı. Ben ise Yazı İşleri Müdürü’ydüm. Ama hiç memurum yoktu. Şişhane’de kargoya belediye otobüsü ile gidip, kargo alıp haber yapardık. Bu koşullarda haber yapardık. Biz haberciyiz, esas olarak mesleğimizin içinde habercileriz. İyi haberci olmaya gayret ederiz, Mahir Kaynak’ın bir MİT ajanı olduğunu Yeni Ortam Dergisi Ankara Bürosu Şefi muhabir Uğur Mumcu ortaya çıkardı. Yazı İşleri Müdür Aydın Engin bu haberi kapak yaptı. Biz o yıl ödül aldık. Ben halen bununla övünürüm.”

Gerçeği savunmak

Cumhuriyet davasından tahliye edilen Kadri Gürsel de kendini mağdur edilmiş ya da bedel ödettirilmiş hissetmediğini vurguladı. Gürsel, “Gazetecilik yaptığım için bana bedel ödettirdiği duygusunu yaşatmaya çalışan kimseyi mutlu etmek istemiyorum. Uğur Mumcu’yu anmak gazeteciliği anmak kadar gerçeği de savunmaktır. Çünkü gazetecilik gerçeklere ulaşmak, ortaya çıkarmak ve öğrenmektir” dedi.

Farkındalık önemli

Mine Söğüt ise konuşmasına umuda çok uzak olduğumuzu söyleyerek başladı. Söğüt, “Mumcu, bugün bu ülkenin yaşayacağı, başımıza gelecek şeyleri bir bir, tane tane anlatmıştı. Bunun hiçbir işe yaramamış olması benim için çok ürkütücü. Bir sürprizle karşılaşmadık. Çok uzun bir süreçte yavaş yavaş bu noktaya geldik. Gazetecileri, farkında olan aydınları dinlemedik, fark edemedik, en azından onların öldürülmelerinden başlarına gelenlerden bir şeyler öğrenmemiz gerekiyordu. Onu da fark edemedik” dedi. Umuttan bahsedebilmek için önce fark etmek gerektiğine dikkat çeken Söğüt, “Daha önemli olan umudun olması değil, farkındalığın olması. Her aşamada bu böyle. Bugün içinde bulunduğumuz korkunç durumda da bağışıklık sistemi tamamen çöktüğü bir ülkedeyiz. Sokaktaki herhangi bir vatandaş olarak hiçbir güvenliğimiz yok. Biraz zor bir yerden gerçekçi bir yerden bakmayı öneriyorum ben çünkü başımıza ne geldiği önemli değildir. Başımıza her şey gelebilir. Önemli olan bizim ne yaptığımızdır” dedi.

Gazeteci amigo değildir

Gazetecilerin hedef gösterdiklerine vurgu yapan Hilmi Hacaloğlu ise, “Gazeteci taraftar, amigo değildir. Hepimizin siyasi görüşleri var. Kendimizi yakın hissettiğimiz partiler var, uzak hissettiğimiz partiler var. Eğer gazeteci işine duygusunu, fikrini karıştırırsa o zaman iş ortadan kalkıyor” dedi. Barış İnce özetle şunları söyledi: “Uğur Mumcu gazeteci olarak öldüyse, Hrant Dink katledildiyse bunların nedeni aslında belli gerçekleri açığa çıkarmaları ve belli doğruları korkmadan cesaretle söyleyebilmeleridir.” Etkinlik toplu fotoğraf çekiminin ardından son buldu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler