"Boğaziçi'nin boks torbasına çevrilmesine müsaade etmeyeceğiz

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Afrin protestosunun ardından cumhurbaşkanının hedef göstermesi sonucu 15 öğrencinin gözaltına alınması ve okula yönelik saldırılarla ilgili KESK İstanbul Şubeler Platformu’nun gerçekleştirdiği basın toplantısında konuşan Görkem Doğan, Boğaziçi’nin bu şekilde boks torbasına çevrilmesine müsaade etmeyeceklerini dile getirdi.

Yayınlanma: 27.03.2018 - 16:41
Abone Ol google-news

Boğaziçi Üniversitesi’nde gerilim tırmanmaya devam ediyor. Boğaziçi öğrencilerinin, bir grubun Afrin için lokum dağıtmasını protesto etmesiyle birlikte başlayan olaylarda bugüne kadar toplamda 15 öğrenci gözaltına alındı. Saldırıların ardından öğrenciler bizzat cumhurbaşkanı tarafından hedef haline getirilmiş ve yine Erdoğan “O komünistlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz” demişti. Boğaziçi’nin bazı çevrelerce sürekli olarak yerli ve milli olmadığının altının çizildiği bu dönemde, okula yönelik saldırıların bir diğer halkası da bu olaylar oldu. KESK İstanbul Şubeler Platformu ise düzenlediği basın toplantısı ile öğrencilerin gözaltına alınmalarına tepki gösterdi. Eğitim-Sen 4 No’lu Şube binasından gerçekleşen toplantıda okula yönelik diğer saldırılara ve okulun ‘fethefdilmeye’ çalışıldığını söyledi. 

 “ÜNİVERSİTELERİN BİLİMSEL OLMAKTAN ÇIKARILIP YANCI-PİYASACI HALE GETİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR” 

Toplantıda ilk olarak KESK 4 No’lu Şube Başkanı İzzet İldeş değerlendirmelerde bulundu. AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana çeşitli gerekçelerle ülkeyi kamplaştırmaya çalıştığını belirten İldeş, bunun devamında provakasyonların Boğaziçi Üniversitesi’nde de devam ettiğini kaydetti. Afrin için lokum dağıtılması ve sonrasında da AKP gençlik kollarının bir provakasyonu sonrasında öğrencilerin tepki göstermeleri üzerine gerilimin yükseldiğini söyleyen İldeş, cumhurbaşkanının hedef göstermesi ile birlikte gözaltı sürecinin başladığını iddia etti. İldeş konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “Şu şekilde bir durum ilan ediliyor; ‘bizden olana belediye hizmeti götüreceğiz’ anlayışının memleketin çeşitli katmanlarındaki tezahürü, ‘Bizden olanlar okuyacak, bizden olmayanlar ise okuyamayacak’ şeklinde kendisini gösteriyor. Özellikle Barış Akademisyenleri üzerinden gerçekleşen bu linç kampanyası, üniversitelerin bilimsel olma özelliğini tamamen yitirip yanlı ya da piyasacı bir bilimin nasıl üretileceğine dair ilginç örneklerini de sunuyor. Şu an 15 üniversite öğrencisi gözaltında. Bu süreçle ilgili davanın da takipçisi olacağız.” 

“BOĞAZİÇİ’NİN BOKS TORBASINA ÇEVRİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ” 

Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi Başkanı Görkem Doğan da söz aldı. Öğrencilerin tutuklanmasının özellikle son dönemde normalleşmeye başladığını belirterek konuşmasına başlayan Doğan, öğrencilere dönük saldırıların yanında hükümetin çeşitli köklü kurumları ele geçirerek oraya bayrak dikmek gibi çabalarının olduğunu, özellikle Boğaziçi Üniversitesi’ne dönük bir süredir özel bir çabanın olduğunu belirtti. Boğaziçi’nin hedef tahtası haline getirildiğini belirten Doğan şunları aktardı: “’Katsayı olmasa benim oğlan da oraya giriyordu’ şeklinde söylemlere bakıldığında aslında bu saldırıların kişisel olduğunu da gösteriyor. Ben de Boğaziçi Üniversitesi’nde okudum. Bizim zamanımızda da karşıt görüşlü fikirler kendilerini dile getirirdi. Fakat buradaki esas tartışma, polislerden dolayı başlıyor. Olay bütünüyle bir provakasyon. Ondan sonra da ellerindeki listelerden öğrencilerimizi gözaltına almaya başlıyorlar. Bu da bir fırsat olarak değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı bile açıklama yapmadan YÖK, disiplin yönetmeliğini değiştireceğini ve siyasi görüşünü beğenmediği öğrencilerin eğitim hakkını elinden alacağına yönelik bir açıklama yaptı. Ardından cumhurbaşkanının açıklaması geldi. Eğitim hakkı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden başlayarak bizim anayasamıza kadar hiçbir hukuki metinde kısıtlanamayacak bir haktır. Bu şekilde eğitim hakkı, siyasi görüşler ve siyasi kanaatler doğrultusunda bir ayrımcılığa uğratılamaz. Bunun tartışılıyor olması bile Türkiye’nin ne kadar geriye gittiğinin göstergesidir. Bunu da Türkiye’nin evrensel ölçütlere en açık olan okulu üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Bu okulun bu şekilde boks torbasına çevrilmesine izin vermeyeceğiz.” 

“ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ DURUMU YATIŞTIRMADI, AKSİNE ORTADAKİ ALGIYI GÜÇLENDİRDİ”  

KESK İstanbul Şubeler Platformu adına basın açıklamasını Eğitim Sen İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı Ayfer Koçak okudu. Uluslararası sıralamaların en üstlerinde yer bulan köklü eğitim kurumunu Boğaziçi Üniversitesi’nin sürekli olarak nasıl yerli ve milli olmadığının altının çizildiğini belirten Koçak şunları söyledi: “19 Mart tarihinde bir grup öğrenci Afrin operasyonu ile ilgili lokum dağıtarak istemiş, savaşın kutlaması olmaz diyen başka bir grup öğrenci de açılan masayı protesto etmiş. Boğaziçi Üniversitesi'nde, öğrenci grupları arasında meydana gelen bu tür gerilimler daha önce de olmuş ancak öğrenciler tarafından şiddet düzeyine ulaşmadan çözümlenebilmiştir.” Yaşanan bu olayın kasıtlı bir şekilde yanlı medya ve sosyal medya aracılığıyla hakikat dışında haberlerle bir algı operasyonuna dönüştürüldüğünü belirten Koçak, “Okul dışından gelen sivil gruplar üniversiteye girmeye çalışmış, AKP Gençlik kolları kampüs önünde toplanarak açıklama yapmıştır. Üniversite yönetimi durumu yatıştırmak, sükûnete davet etmek yerine kamuoyunda oluşturulan algıyı güçlendirecek bir açıklama yayınlamıştır. Yaşanan bu provokasyon kasıtlı bir şekilde yandaş medya ve sosyal medya trolleri aracılığıyla hakikatle bağdaşmayan haberlerle bir algı operasyonuna çevrilmiştir” dedi.  

“ÜLKENİN İTİBARLI KURUMLARI FETHEDİLMEYE ÇALIŞILIYOR”  

Tüm bunlardan daha vahim olanın ise YÖK’ün Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ni güncelleyeceğini açıklaması olduğunu ifade eden Koçak, Cumhurbaşkanının ‘yurttaşların eğitim hakkının siyasi görüşleri doğrultusunda engellenebileceği’ şeklindeki açıklamasına paralel olarak bu YÖK açıklamasının ülkedeki eğitim hakkının fiilen ortadan kaldırılması anlamına geleceğini belirtti. Bir yurttaş hakkı olan eğitim hakkının devlet tarafından açıkça çiğnendiğini söyleyen Koçak, “Olayın ardından birçok öğrenci ikamet adreslerinden gözaltına alınmış, gözaltıların serbest bırakılması talebiyle bir araya gelen öğrencileri de çevik kuvvet kampüs içine girerek işkenceyle gözaltına almıştır. Bilimsel çalışma yürütebilmenin temel koşulu özgürlükçü akademik ortamın yaratılabilmesine bağlıdır. OHAL dönemi politikalarıyla üniversiteler sınırsız itaate zorlanmakta, iktidardan farklı düşünen herkes terörist olarak yaftalanıp hedef gösterilmektedir. Ülkenin itibarlı kurumları özellikle biate zorlanmakta buralar “fethedilmek” istenmektedir. Boğaziçi’nin başına gelen de budur.” Koçak, “Akademi biat etmez. Gözaltılar serbest bırakılsın” ifadeleriyle açıklamayı sonlandırdı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler