50. yılında yaşayan 68’lilik

78'liler Girişimi sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Celalettin Can tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden yazdı.

Yayınlanma: 29.05.2018 - 20:32
Abone Ol google-news

Her Doğu toplumu gibi Türkiye de efsaneler ülkesi... Bizim kuşak da efsanelerle büyüdü. Bizler ’68 Kuşağı’nı, Deniz’leri, Mahir’leri, İbrahimleri sanki göklerin derinliklerinden inmiş efsanevi kahramanlar olarak benimsedik. Sanki onların bu toplumun derinliklerinde kökleri yoktu! Sanki onlar kendi kendilerini yaratan tanrısal varlıklardı!

Bugün yıllar öncesine döndüğümüzde, bu efsaneleştirmenin çocuksu fakat içtenlikli gerçeğini görmemiz kolaydır. Deniz’ler, Mahir’ler, İbrahim’ler birer efsane kahramanı değil, yoksul halkın bağrından doğmuş gerçek insanlardı. Kahramanca mücadele etmişlerdi ama onları içinden çıkaran halk olmasaydı, kahramanlık da olmazdı. Hiçbiri Robin Hood değildi; bizim insanlarımızdı.

Bugün ’68 Kuşağı dönemini görmüş yüz binlerce insan yaşıyor. Ancak çok azı dışında, sosyolojik-tarihsel “68 Kuşağı” bugün hayatta değil. Bu ülkenin çorak topraklarında ’68’de yıkılan barajdan seller gibi akan bir kuşağı, iki askeri darbe ağır bir ideolojik kuşatma ile yuttu.

Haklı ve meşru bir mücadele karşısında ideolojik, en önemlisi de psikolojik zemin kaybeden oligarşik muktedirler, ’68 Kuşağı’na karşı sinsi ve acımasız bir saldırıya geçtiler. Onlara göre tekrarı mümkün olmayan bir “kahramanlık”, bir “serüven”di Deniz’lerin koyuldukları yol... O yolu, isteyen iç geçirerek anabilirdi. Ancak o yol, kitleler için bir masal, bir efsaneden başka bir şey olamazdı. Bu masal ya da efsane, başka bir ülkede geçmiş olmalıydı!

Halkın bu “masalları” ve “efsaneleri” sevmesinde korkulacak bir yan yoktu. Halkı çocuk yerine koyarken ’68 Kuşağı’nı da bir “masal öznesi”ne çevirdiler.

Bizim, ’68 Kuşağı’nın simgelerini efsaneleştirmemiz ne denli devrimci romantizmin ürünüyse, oligarşik muktedirlerin 68 Kuşağı’nı, ziyarete açılan mumyalar müzesinin eserlerine çevirme çabası da o denli karşı devrimci amaçlara hizmet ediyordu.

***

Ya Mahir’lerin küçük kardeşleri, yani 78’liler?

Çok gençlerdi henüz... 18-20’li yaşlarını yaşıyorlardı. Bütün 70’li yıllar boyunca direndiler. En az onlar kadar büyük kahramanlıklar gösterdiler ama milyonlarla birlikte yürüdükleri yolun sonunda ikinci bir Deniz’den, Mahir’den ya da İbrahim’den söz eden olmadı. Ölüleriyle, işkencede bir uzvunu bırakmış engellileriyle, cezaevlerinde gençliklerini bırakanlarıyla efsanelerin konusu olmadılar. 68 Kuşağı’nı Robin Hood’un mumyalaşmış bedenine dönüştürmeye yeltenenler, 78 Kuşağı’nı her gün “lanetlenmesi gereken eşkıyalar” olarak karaladılar.

Neden ki?

Çünkü ’78 Kuşağı oligarşik muktedirlerin, ’68 Kuşağı’nı “mumyalaştırma- efsaneleştirme” oyununu bozdu. Efsaneyi, 1970’lerde gerçeğe dönüştürdü. Doğrusu ve eğrisiyle, bu efsaneleştirmeye karşı olanı ve yandaş olanıyla yüz binlerce genç, emekçi, kadın sarsılmaz denilen bir egemenliği temellerinden sarstı. Kendi geleceğini kendisinin kurabileceğinin örneğini gösterdi.

Ezcümle ’68 Kuşağı’nın değerlerine genç yüreklerde yer açtı. Ve 68 Kuşağı yaşıyor! Bilinçlerde, şiirlerde, resmi olmayan tarihte, ’78’lilerin yarım kalan şarkısında ve genç kuşakların mücadelesinde...

Celalettin Can
Silivri 9 No’lu Cezaevi


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon